Günaydına Avni Baba ile başladım, Hakan Paşa ile bitirdim.Öğle güzeller ki kadife gibi,mis gibide kokuyorlar,seviyorum ellerimle ,kokuları parmaklarımda kalıyor.
Koyun koyunalar,bir sıra halinde, hepsinin isimleri var, hepside birbirinden güzel.Sadece Avni Baba ve Hakan Paşa açtı, biri somon, diğeri fes rengi,öbürleri inatta açmıyor...
Erzurum'dan gelirken getirmiştim onları büyük bir itina ile ve ertesi günde hemen ekmiştim saksıya, çokta dua etmiştim tutsunlar diye , tuttularda. Sohbet ediyorum , beni duyduklarınıda hissediyorum........
Sohbet ederken çaldı telefon açtım.
-Efendim
-Telefonunuz kaybolmuş, bulan kişinin telefonunu veriyorum , yazın...
Öğle kaldım. İçim boşalıyordu......
Nasılsın dedi mi hatırlamıyorum, sustum ve gözümde başka şeyler canlan dı.......Her güzel şeyin bir sonu oluyor, ben bunları hep yaşıyorum dedim.
Bir bitiş daha , o seste sevgi aradım , dostluk , kardeşlik , arkadaşlık , can oluş ...........buldum mu ?
-Hayır.
Öğle soğuktu ki..............
Oysa her telefondaki hitap aynı olurdu ve içim kıpır kıpır olurdu, kanımın ısındığını, kanatlarımın arkamda gerçekte var olduğunu , hareketlendiğini, uçuşa hazırlandığını hissederdim.
Ve daha neler neler.......
Telefon çalar ,açılır
-Efendim
-Nazoş....
-Bacımmmmmm böyle uzar dı, parmaklarımız uyuşana kadar, ne ben kapatırdım , ne bacım.
Bacım yoktu benim , o boşluğumu doldurmuş tu , can ve candan öte idi...........................
Neler paylaştık ,ne geceyi birlikte dertleşerek, ağlayarak , gülerek sabah ettik.
Bazen Papatya eşlik etti, bazen Prenses...
Bütün bunlar fulu bir yalnızlıkla sarmalanıyor , artık ben birşey yapamıyorum. Zaman durmuş ,saniye yıl olmuştu.....................
O nları ne çok sevdiğimi hissettim ve bir umutla
-Miraç.........
-Evet numarayı yazın........
Hayal gibi oldu yaşadıklarım...
Rüya mı dedim evet dün telefonumu kaybetmiştim Meşrutiyette eve gelincede farketmiştim, bu kaybedişler bana yabancı deyil.
Her dışarı çıkışlar bana vukuat ,herne ise.
Nasıl bildi dedim, hissetmiştir, biz birbirimizin sıkıntılarını kendimizde yaşardık, gene öyle olmuştur,beni gene çoook seviyor , doğdu içine, bak gene bir problemim ayan oldu ona...
-Tuğçe numarayı söyle, sizde yazın..
Tuğçe numarayı arkadan söylüyor, oda bana tekrar ediyor.
-543..........
Parmağımla masanın üstüne yazıyorum, bildi amma ya bu ses ne. İçim akıyor. Yatağımdayım, Prensesle bitişik yataklarımız , o uyuyor, ben düşünüyorum. Elimle yeşil kadife örtüyü tutuyorum, sardunyamın yaprakları gibi yumuşacık.
Benim yatağım dedim çünkü hep orda yatarım, en kalabalıkta bile ,orada kimseyi yatırmazdı bacım , orası benim di , kendimi onların yanında o ev ve yatakta hep güvende hissederdim.
Bacım dı benim , o ev de bacımın dı.
Benim bacım bir tane idi ,en mutlu ve en sıkıntılı anlarımızda hep beraberdik.
Bacım, papatya,prenses,minik kuşum ve ben......
-Numarayı aldınız mı,arayın tamam mı?
-Allah razı olsun teşekkür ederim,herkese selam ve saygılar....
Telefon kapanıyor. Ahize elimde,aynada kendime bakıyorum,masanın üstüne dönüp numarayı arıyorum yoook, çünki örtünün üstüne parmağımla yazmıştım, tekrar aynaya bakıyorum Kireçburnu'ndayım yamyaş olmuşum, paçalarımdan sular damlıyor, kapı duvar ben titriyorum ,elimdeki poşetlerimi kapının önüne koymuşum..................
Esenler'de otobüs terminalindeyim, bekliyorum , çoook soğuk,üşüyorum...nefes alıp verirken sırtıma bıçak saplanıyor.........
Hareket ediyor.
-Elveda sana koca İstanbul.....................
Başımı cama dayıyorum gözümdeki yaşlar da vedalaşıyor İstanbul 'la...........
Sessiz ağlayış hıçkırığa dönüşüyor, yanımdaki genç kız bir şeyler söylüyor,duyamıyorum bile.
-Bunu haketmemiştim, haketmemiştim.....................
Yanımdakiler duyuyor mu ? bilmiyorum.
Beni kimse yolculamamıştı ki , kimse ile de vedalaşmamıştım .Yol arkadaşımı şaşırtanda bu olmalıydı.Nöbet geçti sustum, otobüs ısınmıştı ,ben hala yamyaştım,çıkardım montumu, kafam camda ,gözlerim kapalı, içimle konuşa konuşa bir zaman hareketsiz.........
-Ne den geldin,ne den ne den neden ,sen aptalsın aptalsın aptalllllll.............
Yol boyu kendimi azarladım...................
Elimdeki ahizeyi farkettim,hala telefonun önünde ayaktayım, telefondan sinyal sesleri geliyor. Kapadım.
Boşalan içimi İstanbul'un Kasım soğuğu doldurmuştu.
Balkona çıktım ,saksıdaki sardunyalarımı okşadım.
-Evet bitmiş dedim, hem de çoktaaaaan........
Yaslandım arkama, deriiiin bir nefes aldım.
-Ben yaşananları unutmadan sizi hep seveceğim,hemde hiç eksiltmeden katlayarak, bir daha asla karşılaşmadan...................
Gözlerimi yumdum, elim saksıda öyle ne kadar zaman geçti........... Bilmek istemiyorum..............
Son birkez daha bacım diyeyim...
-Elveda bacım, Nazoş sizi heeeppp sevecek , fakat bir daha sizi asla aramayacak..........
Yaşlarım eteğime düştü.Ankara'daki Ağustos sıcağı bile, içime dolan Kireçburnu'nun Kasım soğunu ısıtmadı.
Bacaklarımı karnıma çektim,alnımı dizlerimin üstüne koydum, titriyorum Ağustosta, ağlıyorum sesli sesli...........
Bitti,bitti bitti,..........bir bacım var dı o da gitti.......
14/0Ağustos/2009
ANKARA
Kayıt Tarihi : 15.8.2009 13:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tebrikler.
KALEMİNİZ HEP DAİMİ OLSUN EFENDİM. SEVGİYLE.+10 +ANT.
Ellerinize sağlık.
TÜM YORUMLAR (34)