Saklıyım, üzerime bürünmüş koca karanlıklar
Bilinmeze yürür müsün benimle yek pare ?
Neden dertli öter böyle dokuz boğum sazlıklar
Sen misin bana şerbet, yokluğun mu bana çare
Duysa kulakların efkarını, hasret akşamlarının
Cümbüşünde kaybolsa aşığının yanık sesi
Sarsa şu eli kanlı haydutlar sızısını yaraların
El edip geçer misin yine öyle mağrur öyle asi
El açıp medet mi umulur gafilden, su içilmez
Gördün de gökleri öyle mi düştün yer yüzüne
Senin muhabbetinin kaftanına paha biçilmez
Büründün örtünü de elem mi sardın sözüne
Yakar muhabbet, doyurur kudret ama efkarı var
Efkarımın hoştur yası, güzelliği haciz ömrüme
Bu nasıl sunmaktır şerbeti alevden okları var
Saplanır durur ciğerime, kastı bariz ömrüme
Bilseydi aşkının sırrını kırkında bebek dillenir
Düşman askeri hor görmezdi böyle bir eziyeti
Eriştiğim pınarın suyundan kanarak nasiplenir
Acizi mutlak ruhumun zayıf beşeriyeti
Zaten suyu mesken tutmuş kapılır mı sele
Avunursa gönül düşlerinle de avunur
Benimdir varsa bir suçlusu değmesin taş ele
Eteğinde senin bin aşığın selameti bulunur
Avunursa gönül yokluğunla da avunur
Kayıt Tarihi : 29.6.2024 03:31:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!