Sıcaktı memleketin, seni yolcu ederken
Bir yanında dumanlar yükseliyordu,
Semalara…
Öte yanında yürekler yanıyordu,
Dramatik...
Bir Türk filminin başrolü’nün,
İlk on dakikasında ölmesi gibiydi gidişin.
Zamansız, yersiz ve haksız.
Gözler yıllar sonra gördü seni,
Yeşile çalan kostümünden tanımıştı annem seni,
Ağır gelmiyordu o vakitler,
Rehavetimizin saltanatında,
Seni düşününce…
Çok zaman sonra bildik, dizelerinde,
Acının ağırlığını…
Bir mermi gibi saplandı vicdanımızın merkezine,
Şimdi sök sökebilirsen.
Hangi cerrah, hangi hekim, hangi cambaz…
Onlarca şarapnel parçaları yayılıyordu,
Aralık ayının, yirmiden önceki gününde,
Seni kör kuyu sessizliğinde aradık.
Sefil kaldı insanlığımız…
Yanık et kokuları geliyordu,
Mübarek ay!
Niyetlerini, sizin sofranızda bozdular,
Emanetimiz yaralandı.
Demirciler çarşısına düşer hayallerim...
Her balyoz sesinde başka sen olursun,
Her balyoz sesinde bir başka ben olurum,
İrkilirim!
Dargındır, kendime kendim
Koçgirinin yiğit evladı!
Bir akvaryumum olsun istiyorum,
Rengarenk balıklarım olsun,
Birinin adı A.. olsun,
Gözümün önünde olsun,
Vatan olsun, toprak olsun...
Tren raylarında yürüttüm kendimi,
Bir tarafında olmadın ki,
Bir kez olsun ıslığıma tempo tutmadı ki ellerin…
Kayıt Tarihi : 22.5.2007 14:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Demirciler çarşısına düşer hayallerim... Her balyoz sesinde başka sen olursun... Bu şiir hayatının yedi yılını cezaevinde geçirmiş, güzel insan, değerli dost ve çok uzaklarda yaşayan birine ithaf olunur.
TÜM YORUMLAR (1)