SAKIZ GİBİ ÖLÜM
Yaşlı çingenenin ağzının içindeyim,
her yanım sapsarı gün.
Buram buram sigara kokuyorum,
biri daha döküldü işte...
Vaktinden önce ölüyor ağzında çürümüş gün.
Çingenenin çiğnediği vacıdık vacıdık eskimiş bir sakız şimdi ömrüm,
kapı önüne tükürülecek birazdan...
Ya da başındaki tülbente itinayla yapıştırılacak belki de.
Ellerindeyim esmer tenin kokusu sinmiş üstüme,
sigarayla bir arada kokum...
Atıldım bir hışımla kapı önüne,
bir esmer çocuğun yırtık ayakkabısına yapışırken
fark ettim çingenenin cebinden çıkardığı sakız paketini...
Şimdi çocuk koştukça canım yanıyor,
yer ayaklarımdan çekiyor,
esmer çocuğun ayakkabısı başımdan...
Acılar içinde her adımda sünüyorum.
Susmuş çığlıklarımı duyan yok.
Aceleye geliyor,
çocukça bir düzen kurulmuş
çingenelerin o neşeli mahallesinde ölümüm.
İğrenç bir koku üzerimde...
Tenim kül rengi pislik içindeyim.
Böyle değildi ölümüm yazdığım senaryoda,
bembeyaz çıkacaktım kendi yolculuğuma.
Yaşlı çingenenin ağzına sakız olmuş son anlarım.
esmer çocuğun yırtık ayakkabısının tabanında
son soluğum...
Bir o kadar ezilmiş...
Bir o kadar kirlenmiş...
HEY robotlaşan insanlar,
en azından bir çocuğun ayakları altında geberdim...
söylesenize siz benim kadar şanslı ölebilecek misiniz?
hah hahahahahahahhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa...
kötü gülüşleri duyabiliyor musunuz?
HeÇ!
Hülya ÇetinKayıt Tarihi : 20.2.2012 15:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Özel bir çalışma sadece...

TÜM YORUMLAR (2)