güzleri, pırasa, palamut gömülürdü toprağa
yemek için çıkarılırdı kar yağdığında
pırasa ne acıdır, ne de kokar artık
palamut ekmek arasında katık
unutulmuş, cücüklenmiş, gömüde
Kaşıkara’dan getirilen palamutlardan biri
babam, Taşınbaşında bir çalı dibini eşeledi
süğmüş palamudu özenle yerleştirdi
matarasındaki suyu paylaştı
kenarını çevrikledi
“-ey balamıd Hoca’nın dedi-ğibi
bundan keyri tevekkel Teal-Allah
işdee görüp göreceğin su bu” dedi
Allaha haval(e) etti
kaklıklarda durulmuş
canı kaçık gece yağmurlarından
küçücük avuçlarımla su taşıdım palamutcuğa
kuşlar ağzından düşürdü belki
belki sürülerin gevişinden kaldı bir dağeriği
o yakınlar da dağ eriği yoktu ki
itinayla kökleyip arkadaş ettim ikisini
çok geçmeden babam “-İbirem” deye ünledi
seğirttim getdim
“-bak! yeni yeni süğüyo alda ğet ora”
diye bi payam findesini gösterdi,
komşu oldular çalının kuytusunda
dedem çüğürle çonalamış-çotmuş o çalı öbeğini
bir daha ne o payamı gördüm, ne de dağ eriğini
her yaz; kekik, süpürge toplamaya gittiğimizde,
akşamları yolma tarlasından dönüşlerimizde
boşaltırdık testimizdeki son suyu palamutun dibine
gün geldi, bebekler uyudu, testiler serinlendi gölgesinde
biz salıncak kurmaya kıyamadık dallarına
olurda ayrılıverir gövdesinden en güzel dalı diye
o bekçilik etti çobanların azık torbalarına
meyvasını yemek te nasip olmadı hiç birimize
işin aslı o da hiç meyvasını sunamadı
Taşınbaşındaki taşlı tarlanın, taşlı palamut ağacı
ama; ondaki o büyüme sevdası
taşın kayanın içinde
sanki bize armağandı
“-her şeye rağmen yaşamalı” diye
hayat dersi verircesine
öylesine canlı,
öylesine iştahlı büyüdü eseldi,
öylesine coşkun,
öylesine şevkli, süğgündü ki
anam; “-atıkdı azdı bu,
çuvdu ğetdi, havanın gatına
bi-balta vurmalı - gövdesine” dedi,
içinden geldiğinden değil,
öylesine
kimsenin gönlü olmayacağını bile bile
size emek verenler var
her şeye rağmen, her şeye
büyümenizden mutlananlar var
her şeye rağmen yaşamaya değer
başarabilirsiniz dercesine
ne salıncak kuruldu dallarına
ne el sürdük kozalaklı palamuduna
ne gövdesine tımılıyla harfler,
kalpler kazıdık,
ne sevdiğimizin ismini
ne de dallarından ayırıp, taşıdık
öğün etdik
ne kurbanlık koça
ne de topal keçiye
ama; ne zaman uzun yola gitsem
ne zaman şoseden geçsem
sallanarak sanki beni uğurlardı
köye dönen yolda beni ilk
o palamut ağacı karşılardı
yıllar sonra
“-ölüm hak mires helal” diye
üleşdirmiş
Taşınbaşındaki taşlı tarlayı
babam kardeşlerine
palamutlu dönüm düşmüş
bir kütüğün hissesine
sanki başka odun yokmuş,
sanki başka işi yokmuş
koca ağaç odun olmuş
sanki orda kimse yokmuş,
dememiş ki kimse “-kesme! ”
sakın kesme
yaş ağaca balta vuran el unmaz
kütükler var
hiç birine kervan gelmez, kuş konmaz
.....
.....
....
sakın kesme
Kayıt Tarihi : 19.12.2006 17:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
sanki başka odun yokmuş, sanki başka işi yokmuş koca ağaç odun olmuş sanki orda kimse yokmuş, dememiş ki kimse “-kesme! ” ardıç-gökyüzünde kuşlar(güzelleme) ve Palamut ağacı bir odunun (oduncunun) marifetleri
TÜM YORUMLAR (1)