Sakallının En Güzel Kızı Fatıma Şiiri - ...

Kazım Bektaş 2
13

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Şimdi sadece dört beş ev kalmış geriye. Çoğunluk Malatya ve diğer illere taşınmış Gidilen yerler Elifi (ipekli) , Ağgever, Harun, Similide bir kabile ve Dilikan (Uzun köy) , Erkenekde de Sakallıların olduğu tespit edilmiştir.
Biz orta halli bir aileydik, AVDOŞLAR sülalesi denirdi bize. Tütün ve hayvancılık yaparak geçinirdik. Babam hayvanları kasaba pazarına götürüp satardı. İki Erkek kardeştik ve bir de kız kardeşim Fatma ile hayata tutunmaya çalışıyorduk. Kendi derdimiz yetmezmiş gibi, kız kardeşimin sıkıntısı da bizi buluyordu. Eniştem İbrahim(ÜRAMİ ALIKE) kendi halinde bir adamdı, iyi bağlama çaldığı için dedelerin, sofilerin peşinden koşardı. Ama onun bu hali kız kardeşim Fatma’nın da bizim de huzurumuzu kaçırıyordu. Ben on yaşımda; ağabeyim Hüseyin on iki yaşlarındayken Babam ABUZER’İ HUSİ HAS PİRE vefat etmişti. Ben babamın ölümüne dayanamayıp çok üzülüyordum evlerimizin arkasında Hatun’ tepesindeki Meşe ağacının altında gizli gizli ağlıyordum. Ağabeyim Hüseyin bunun farkındaydı. Bir gün ağacın altında ağlarken uyuya kalmıştım. Yüzümde bir sıcacık el hissetim, sandım ki babam geldi. Gözlerimi açınca ağabeyim Hüseyin beni kucakladı. Sonra ikimiz de ağlamaya başlamıştık, Öyle bir ağladı ki içim parçalandı. Ben artık ağabeyime teselli etmeye başladım. 3 ay sonrada Annem İSMİHAN’I da kaybettik. İşte o zaman tam yetim kalmıştık. Benle abim bir yumak olmuştuk. Sonrada 1941 de kıtlık başlamıştı. Eniştemiz İbrahim askere gitmişti. Üç yavrusu bizlere kalmış, ne yapacağımızı bilmiyorduk. Köylülerle birleşip Malatya’nın Doğanşehir kasabasına yaya gidip çavdar yani yalancı mısırın püsküllü olan tohumunu getirip değirmende öğütüp un haline getirip ekmek yapardık.
Kar iki metreye yakındı ayaklarımızda çarık ve hediklerle büyükler karları yararak ben de en arkada sırtımda ufak bir çuval fasulye bir köyün kenarında geçerken bir köpeğin abım Hüseyin’in üzerine atlamasıyla bacağını ısırması bir oldu. Elimdeki sopayla köpeğin beline vurdum, çok şükür ki fazla ısırmamıştı o şekil köydeki akrabalar Kelejo, Hami Ayzer, İmamı Hasike, Ayzeri Keyı, Şeyini Hane, Üşü Hesreşe, Hısı Hasan, Avkero. Hasanı Kerre Hısgeler hepimiz beraberdik. Getirdiğimiz zahireyi değirmende öğüttük. Yoldan gelirken ağabeyime dedim: ‘’Ağabey bizim zahireyi bizi ilkbahara kavuşturur. O da: ‘’Hayır kavuşturmaz, dedi’’. Ben de: ‘’Niye iki kişiyiz bize yeter dedim.’’ oda ‘’Ya Fatma’nın çocukları’ Biz onlara vermesek onlar açlıktan ölürler. Bu da bize ömür boyu dert olur dedi’’.
Çocukluğumuz birlikte geçtiği için, HANEY ile gizli gizli ormanda buluşuyorduk. Onu, çocukken sevmiştim, Elimde dolmalı tüfek ile ormanda avlanırken, o da kışlık yakacak için, ormana çalı-çırpı toplamaya gelirdi, Sırtından çalıyı alır, Şeyh Bekir’in oradaki üzüm şırasını sıkan taşın üstüne oturur, ellerini avucumun içine alarak parlayan gözlerine bakardım. O da bundan memnun olurdu,

Haney:
' Sahi beni güzel buluyor musun İmam’’ derdi.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta