I-
Bir şair ağladı, yıkıldı gökler,
Düştü güneş yere, yandı yeryüzü.
Bir şair ağladı, yufka yürekler
Gömüldü toprağa hep dizi dizi.
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Devamını Oku
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
”Bir şair ağlarsa, bitmiştir bilin
Zaman denen çarkın kalp atışları.
Gurup vakti sanki, sesidir zilin
Hüzünlüdür her dem gün batışları…”
Bittin sen! Artık bittin!.. Ağladın ve bittin! Her şey bitti! Yer bitti, gök bitti, insanlar, ormanlar, çiçekler, koyunlar kuzular bitti! Kurtlar bile bitti! Şiir bitti, her şey yerine gitti. Zaman kaldı. Onun da çarkına… Onun da çarkına ot sıkışmış. Dönmez olmuş. Güneş düştü ya, zaman kavramı kalmadı. Çark da can çekişmekte! İşte bak, nabzı durdu duracak! Çarkın kalp atışları yavaşladı. Taşikardi… Eyvah!.. Durdu! Olacağı buydu!..
Gurup vakti! Ne gurubu? Güneş yok, ne gurubu? O gurup, grup olmasın? O da olamaz! Kiminle olacak? Kimse kalmadı ki!.. Şair de kafayı yedi; şiir de, ben de… Sanki gurup vakti diyor yahu, manzaraya bakıp bakıp! Gaipten sesler duymaya başladı. Zil sesi diyor. Kıyameti kopardı. Zamanı durdurdu! Çarkına… Pardon, çarkı da kalpten gönderdi. Şimdi de zil sesi diyor. Telefon mu bekliyorsun şair? Birini mi? Kapı zili mi beklemektesin? Gelse gelse artık Azrail gelir! Olsa olsa İsrafil sûra üfler! O sesi bekle artık!
Dam düşenin tozpembesi! Al sana dize! Bunca olup bitenden sonra:
“Hüzünlüdür her dem gün batışları…”
Ne günü kardeşim? Ne batması, yere batasıca!.. Ne batması? Bu taraftan böyle görünüyor, o taraftan öyle mi görünüyor? Sen günbatımını seyretmektesin? Ya yazdıkların? Ya bunlar ne? Ha? Bunlar ne?
Ne yazarsan yaz yahu! Aman! Bana ne!
***
Köşeye mazhar olan şairi ve seçen arkadaşlarımızı tebrik ederim.
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Köşeye mazhar olan şairi tebrik ederim.
Saygılarımla....
”Bir şair ağlarsa kıyamet kopar,
Görmez güzelliği kör olur gözler.
Sürüye kurt girer, kuzuyu kapar,
Yetim kalır lügatteki tüm sözler.”
Şair ağlarmış… Ağlasın, arkadaşım! Kıyamet koparmış! Koptu ya! Korkacak ne kaldı? En son olacak olan, baştan oldu!.. Güneş, rayından çıktı! Dünyaya kapaştı! Bu zincir, öyle saat zinciri değil ki! Göklerin zinciri… Dizmiş Allah-ü Teâlâ üst üste küpleri, sen geldin, en altından bir tanesini, hem de kocamanını, güneşi çekiverdin! Seyreyle gümbürtüyü!..
Hangi füzelik bıraktın ki görecek? Görecek göz mü kaldı? Yüzümüz gözümüz is içinde! Göz gözü görmüyor!.. En son edeceğini ilk baştan ettin! Kendine de ettin, bize de ettin! Neden ettin arkadaşım, neden ettin? Kör kör, parmağım gözüne! Kör olur gözler ya!
Ne sürüsü? Ne kurdu? Kıl kurdu… Akıl kurdu… Âkil kurdu. Şair kurdu bu kurguyu, uyu bebeğim uyu… Nerde beş duyu? Nerde sağ duyu? Suyu çıktı bu şiirin! Sözlük yandı, lügat kaldı. Sürüye kurt daldı! Aklım yeter’de kaldı. Yeter! Yeter!.. Yeter şair, yeter! Sen şiir yazma da bilimkurgu yaz! Samimi söylüyorum. Hem yarışma var. Ona katılalım beraber. Kazanmazsak, gökten güneş gelsin! Tepemize güneş düşsün!..
Bu bir bilimkurgu şiir! Dünyada ilk! Tebrikler şair! Tebrikler!
Yaşasın ilkler!..
Yaşasın tüm delilikler!
Yaşasın deliler!
Önce ben yaşayayım!..
Yaşasın delilik!..
***
“Bir şair ağlarsa karanlık çöker,
Kimler yakar ışığını dünyanın?
Ağaçlar kuruyup yaprağın döker,
Tadı kaçar hayâllerin, hülyanın.”
Bir şair ağlarsa ne olur bilmem artık. Amatör şair bile ağlasa, her şey olur! Her şey olur, arkadaşım! Her şey olur! Güneş düşer. Yer pişer. Beşer şaşar. Yemek taşar. Herkes ölür, şairin kalemi yaşar. Herkes şaşar. Şair de şaşar. Kararır kâinat! Dünya kararır! Hem öyle bir kararır ki! Bir önceki kıtada sehere çıkamayan karanlıklar; döner, tekrar karanlık olarak dizüstü çöker! Kimler yakar ışığını dünyanın? Bilmem… Ben nerden bilem, şair bey? Bilse bilse böyükle bilü… Sen düşürdün ya güneşi! Dün, ya! Dünya güneşsiz kaldı. Işıksızım. Işık, sızım sızım sızlıyor artık. Yani ışık kaynağı… Yani güneş… Bizim davetsiz misafir… Ansızın gelir. Geldi ya! Kondu ya! İndi ya! Sen ara bul artık başka bir ışık! As gökyüzüne. Ağlayan şair! Ağlayan âşık! Sadri Alışık! Sadri… Şey… Şair! Al, ışık… El feneri… Benden sana armağan… Az veren candan, çok veren maldan… Aldan, aldan… Aldan yeşilden geçtim… Kimler kaldı acaba? Yaralılar, ölüler arasında aklımı yiyeceğim! Birileri canlı kalmış olsa da şu feneri yaksa! Şey! Birer mum yaksa! Birer mum yaksalar da dertlerine yansalar! Hey! Ölmeyenler! Ölemeyenler!.. Kalkın, birer mum yakın! Dünyamız karanlıklarda kaldı! Herkes bir mum yaksın! Dünyamız aydınlansın! Şair de benim verdiğim feneri yaksın, seyrine baksın!
Çakmağı çak! Çıramı yandırmamişem!
Bir mumdur, iki mumdur, üç mumdur…
Ağaçlar kuruyup yapraklarını döker, eğer kaldılarsa… Ben de diyordum, hangi Allah’ın cezası ateşe veriyor o güzelim ormanlarımızı!.. Meğer bu şairmiş! Sen güneşi düşür! Dünyayı yak! Seyrine bak! Geç karşısına! Yak bir sigara! Al eline kalemi! Yaz başına geleni! Ağla, ağla!.. Beter ol!.. Daha çok pişman olursun sen! Varoşların şairi! Yaktın yürekleri! Herkes salya sümük ağlıyor! Herkes sarıldı kaleme kâğıda, şiir döktürüyor! Sen… Sen… Sev var ya sen!.. Sen hayal kur! Tadı kaçmasın hayallerinin! Keyfin şak, ellerin trampet çalıyor! Atmışsın ayak ayaküstüne! Yaz babam yaz! Sen yaz! Okuruz biz! Anlamayız. Yutturursun, yutarız!
Alkış!.. Şak şak şak!..
Ten point! Ten point!.. On puan! On puan!..
Hayallerinin tadı kaçmış. Vay be! Dünya yerli yeksan olmuş! Kıyamet kopmuş!.. Hayalmiş, hülyaymış…
***
'Bir şair ağladı, dizeler ıslak,
Kalem feryat edip yığıldı yere.
Kırık kanatları kim onaracak?
Gayrı karanlıklar dönmez sehere...'
Şair, şair değil, sünger mübarek! Şıpır şıpır… Bacaklar, dizler, çoraplar, ayakkabılar ıslak… Yok yahu! Olur mu? Öyle değil. Dizeler ıslak… Her şey yandı, gitti, kül oldu; kaleme bir şey olmadı. Çünkü o kalem, başka kalem! Kime ne? Şair kalemi o! Yanmaz! Yanmaz ama feryat eder. Kimin kalemi o? Ağlayanın kalemi… Feryat da eder, kavga da… Hırsınız alamazsa, yere yığılır! Sahibine çekmiş zahir. Bir şeylerin de kanatları kırılmış. Kalemin desem, kanadı olmaz. Şairin desem, melek değil. Hayaller başladı. Halüsinasyonlar… Kollar bacaklar yerlerinde, sapasağlam; kanatlar kırılmış. Ucuz kurtulmuşlar, kime aitlerse! Taş taş üstünde kalmadı Her taraf yerle bir! Koca güneş uçtu geldi, kondu; yok yahu, piste indi. Gayrı karanlıklar dönmez sehere. Dönmez tabii! Karanlıklar sehere neden dönsün ki? Karanlıklar, arkalarına bakmadan giderler, seher gelir, başköşeye kurulur. Güneş gelir efendim, güneş! Yani şair de haklı! Güneş yok ya artık. Yani dünyada misafir de göklerde yok. Doğal olarak sabah olamayacak. O zaman karanlıklar sehere dönemeyecek. Yani açılamayacak, kopkoyu kalacak. Gayet mantıklı fıstıklı burası! Mantık, fıstık; cebir, edebiyat, astronomi, felsefe…
Haydi Bakırköy! Kalkıyor! Bir iki, bir iki!.. Bakırköy!..
***
“Bir şair ağladı, çiçekler soldu,
Baharın yerini kışlar alacak.
İfadeler bitti, anlam kayboldu,
Kelimeler kifayetsiz kalacak.”
Bu şair ağladı. Susası yok zaten. Zır zır da zır zır! Baharın yerini kışlar alacak. Ne baharı ne kışı yahu? Kışa dünden razıyız da, bahar mı kaldı? Güneş yere asıl oldu. Gökler bomboş… Yer, yerlikten çıkmış, yangın yeri! Ormanlar yanmış, tek ağaç değil, tek çiçek kalmamış! Her yer kor ateş; kömür, kül.. Her yer is, pis, pas, duman! Göz gözü görmüyor! Ne çiçeği? Ne solması? Ne dolması? Dolma da nerden çıktı? Dolduruşa geldim! İfadeler bitti. Anlam kayboldu. Dolma tencerem… O nerde? Kelimeler çıplak, kıyafetsiz… Yok yahu… Öyle değildi. Kifayetsiz… Yetersiz. Yeter! Yeter, kız! Ne cehenneme gittin yine! Gel buraya, hayatta kaldıysan! Şair! Şair! Her şey senin yüzünden!..
Şöfer Şöfer!.. Yedin kızımı!..
***
Araya girip muzoluk yapmayıznız...
Günaydın, ne güzel şiir...tebriklerimle...bugün yine çok dize yazılacak.Ben yazdım bile :)
Bir şair ağladı, boynunda stetkop
Ekst olan hasta’yı morg’a koydular
Monte etmiş balkon’una teleskop
Boğazda’ki evini gece soydular
“Bir şair ağladı, yüreği çocuk,
Analar günlerce onu salladı.
Şeftali bakışlı, gözleri boncuk,
Yanağına kırağılar damladı.”
İşte o şair ağladı ya o şair… Kendisi sırık kadar, yüreği çocuk… Olabilir, hepimizin öyle… Fakat nedense bizim bir anamız var, onu da yoktan say… Yaşlanmış, kendine hayrı yok. Bu ağlayan şairin anasının sayısı belli değil! Ağladı ya, damardan girdi, bütün kadınların analık damarları kabardı. Bahsedilen kişi bebek, çocuk falan değil, kazık kadar adam; işte o sayısı belli olmayan bir sürü ana almışlar onu, günlerce sallamışlar. Nasıl olmuş bu iş? Ayaklarında mı sallamışlar? Beşikte mi? Salıncakta mı? Şair bir, ana bin beş yüz… O ne gözler öyle? Bakışlar şeftali, kafa karpuz, surat kavun, yanaklar elma, dudaklar kiraz, gözler gök erik, burun olgun armut, kulaklar ayva… Kulaklar ayva olur mu yahu? İşte beni de şaşırttı yine! Meyve sepeti… Yok, meyve sepeti değildi o, çocuk çocuk… Bu çocuk, başka çocuk… Gözler gök boncuk… Elmaları kırağı çalmış. Ayvaları çocuklar yağmalamış. Bize kala kala burun kalmış. Armudun iyisini… Biz yemeyiz, kalsın, kalakalsın, olduğu yerde! Zaten kırağılar da damlamış. Güneş vurmuş. Yok yahu! Güneş dünyaya vurmuştu. Ona başka bir şey vurmuş. Erimeye başlamış.
***
Araya girmeyiniz, kesmeyiniz. Bilim kurgu...
“Bir şair ağladı, yıkıldı gökler,
Düştü güneş yere, yandı yeryüzü.
Bir şair ağladı, yufka yürekler
Gömüldü toprağa hep dizi dizi.”
Bir şair, pardon şairimsi ağlamış, kıyamet kopmuş! Milletin anası ağlıyor, hiçbir şey olmuyor! Güneş yere düştü. Güneş, binde birine düştü. Nasıl sığdıysa… Güneş dünyaya sığdı, yaprak gibi düştü, kuş gibi kondu. Dünya öylece durdu, hiç istifini bozmadı. Fakat yeryüzü yandı. Bu arada şair ağladı ya, yufka yürekler toprağa gömüldü. Diğerleri yangın yerinde… Onlara bir şey olmadı. Onlar sarsılmadılar da yanmadılar da… Güneş, yumuşak iniş yapmıştı. Bunlar da amyantlı giysilere bürünmüşlerdi. Belki de itfaiyeci kıyafetlerine… Hiç etkilenmediler, güle oynaya hayatlarına devam etmekteler. Kıyamet kopmuş, yer yanmış, kimin umurunda? Olan, yufka yüreklilere olmuş. Hem de onlar askeri nizam, dizi dizi dizilmişler, toprağa. Şöyle muntazam… Boy sırası, soy sırası, oy sırası… Ne oyu yahu? Beni de uydurdu kendisine. Tövbe tövbe, Ya Rabbim!..
***
Kesmeyin, devam edecek.
Bir şair ağlarsa sen onu unut
Bir şair ağlarsa yürekten ağlar
Delinir gökyüzü boşalır bulut
Bir şair ağlarsa yıkılır dağlar
Ahenkli ve manalı şiirler böyle ilham kaynağı olur.
Kutlarım hoşuma gitti.
Bu şiir ile ilgili 85 tane yorum bulunmakta