.I.
Bir serçe kondu pencereme
Gözlerinde hünerli yaşları
Bir an olsun dinleyin bu şairi
Sözleri mermerden beyaz bir kalafatın içinden çıkma
Peyler peyi iklim bozması
Fransız kumaşı sarılmış ellerine…
Sanki ülkem kırk birinden beri
— Amerikan tütünü sindirmiş
— Rodos heykeli benzetmesi kabulüm
— Bir anlık tembellik…
Bir zamanlar Akdeniz’e dökülürdü
Batıdan gelen emperyalistler
Hint denizini buldular
Kavşaksız kaldık
Fırtına bozması çocuklara hasret
Dilim, dilim çorbama doğradığım ekmek
İmalatı benden yabancı sermayeye döşsek
Elektrik verirken Bulgar’a şimdileri almak gerek…
Bir yandan içimde fırtına
Bir yandan Rus ka(pita) lleşmesi
İran rejimi diretmeleri
Boykot havadisleri, lokavt girişimcileri
Fitne fesat din üflükçüleri
Dil, edebiyat ibrikçileri
Bir de aklıma geliyor şimdi
Drunedev’in söylemleri
Anadolu
Diyor Drunedev
Anadolu
Elleri kınalı anaların
İki kirpiği ip gibi bağlanmış çocukların
Asırlar eskitmiş bereketin
Ve
Daima alınları terli
Yürekleri imamlı
Elleri nasırlı erkeklerin
Ve
Her daim hakkını alan
Bedensiz kısrak gibi ovarı sahiplenen
Özgürlükle bir kardeş yaşayan
Halkların
Anadolu…
Dere başlarında sefaletinden aç ölen
Bakımsız çocukların yaratıldığı
Gözü yaşlı anaların ağıt yaktığı
Devamlı haklı alın terine boğulmuş
Elleri nasıldan pancar kırmızı kan toplamış
Sömürülmüş
Küfre uğramış
Unutulmuş işçilerin
Anadolu…
Kendi tütününü işleyemeyen
Madenini çıkartamayan
Emeğine karşılık bulamayan
Amerikan beziyle gömülen
Anadolu…
Şimdi Anadolu…
Ve ben
Sabahla uğraşıyorum
Pencereme bir serçe konmuş
Acıkmış susamış
Bir an olsun dinleyin bu şairi…
Şairin bir anlık tembelliğinde gelen sabah döküntüleri
Bir Japon kadın
İpekten ince örülme şemsiyesi
Boyalı kamıştan yelpazesi
— Boyalı gözleri kirpikleri
— İklim bozgununda eylül serdedişleri
İzliyorum durmadan kırptığı gözleri…
II.
Bu coğrafyanın kadınları
Çizik zeytin
Kuru üzün hatsında
Nar gibi yanakları
Damarsız çınar gibi yalın gözleri
Ve
Asırlık Osaka ağaçları
Kirpiksiz kadınlar
— Şehvetli alımlı
III.
Ne Avrupalı
Nede bir başka iklimin hasadı
Her biri Asyalı
Orta ve uzak Asyalı…
Her biri tedirgin bakışlı…
Mütemadiyen zencefil kokusunda
Toros yalın bakışlı fırtınalar gebeliğinde
Bir çocuk gibi
Neredeyse ağlayacak
Nerdeyse tükenmiş
İskenderiye üzerinden ışık bakışlı
Teşbih gibi dizilmiş gemiler
Kızıl denizde hummalı bir hazırlık
Çöl aşüftesi bu
Bedevilerden sinsi kum uykularına…
Gecelerden şimşekli bulutlar hazırlıyorlar
Saatler yalnızlık vurduğu vakit düşecekler
Kara haramiler başkanlık ediyor
Ve
Bir Afrika ülkesinde yaşanıyor…
Kırmızı pabuçlar giyen çocuklar var
Tenleri güneşten kavrulmuş
Güneşten ateş çalan çocuklar var
Mırıltıları dahi kaçırmıyorlar
Altın yeleli çocuklar var
Çocuklar var
Çocuklar
Çocuk
-lar
Çocuk olamayan çocuklar var…
.IV.
Burons tenlerini kırmızı ışıklarda yakan
Lavur’un kadınları
Okyanuslar aşmış
Bir kıtaya isim veren keşişler
Ve
- Lavur’un kadınları
Mika arj ustanın parmaklarından akan Rönesans
Lavur müzesi karanlık
Ellerindeki fenerin ışıkları çarptıkça
- Eski bir şövalyenin altın zırhına
Korkudan donup kalan gece bekçileri
Ya şairler
Haydar paşa garını yazan şairler
Haydar paşa garını idama götürdüler
Koca garı asfaltlayıp ezdiler
Unutuldu
Ne bir biletçisi kaldı
Ne de doğu ekspresi
Bir görseydiniz garı
—bir görseydiniz…
Yerine minareler kurdular
Her mahalleye üçer üçer minare kurdular
Ufacık evler yaptılar
Her evin önüne bahçeler koydular
Bahçelere ağaçları dikmeyi unuttular
Her katında bakireliği kaybetmiş kadınların
Ve
Doksan beşinci katında intihara mübeşşir olan halkın
Gök kubbeleri, gökdelenleri
Kentler kurdular
Limanları yaptılar
Gemiler battı aldırmadılar…
.V.
Donezetti paşanın orkestrası
Her notada bir başka
Bir de anlayana
Sanki yağmur misali dökülüyor
Yağmur gözlerden dökülüyor…
.VI.
Ben kafayı Rodos’a taktım
İnce giyinmiş Fransız kaltağı
Bir meşaleyle özgürlükmüş dağıttığı esaretin adı
Say ki bir baştan her biri yamyam kırması
Bunlar Cuhcuil’in (çorçil) dayatmaları
Bir zamanlar inerdi bombardıman uçakları
Otuz beşe bir yedi atmış beşlik mermiler
Porl Harber’a tekerrür eder
İpek yolunda gaddar bir misyoner
Ellerinde bir tapu ne bu dünyadan ne öbüründen
Birde ince uzun sakallı Çinliler
Ufak tefek insan kopyası âdemler
- Ya o Ganj
- Beyaz bir önlük giyinmiş kan kırmızı hararetli
Her şey mistik büyüsüne kapılmış
Kedine yeterdi
Yeterdi
İnanın bana yeterdi
Gelene kadar siyah fötrlü beyaz tenli pipolu adam
Pembeyi bir Cezayir menekşelerinde bildik
Pespembe düşleri onunla
Tende siyahlar köle
Kızıllar birer av
Sarılar demiryolu işçileri
Ucuz insanlar yani
Bereketli insanlar
Her yandan bir fark bulurlar…
Muzika-i Humaya
Kimler sevmedi ki seni
Kimler sevmedi
Kadın gibi vatanlık ettin yıllardır bana
Şimdi yanaştıkça Limalarına
Theodore Roosevelt
Bayrağı kırma ihanet “ve”
İftiralar atmaya gelmiş Alanya’ya
Bir sürü zenci köle indi içinden
Birçoğu Müslüman’dı hakikaten
Gözlerim dolmuş Irak’a
Durdular, durdular ateş saldılar
Yılların kardeşliğine keleşlik attılar
İçin içine yandı
Alev gibi çoğaldı
Fitne fesat öğüne karıştı
Saddam’da olsa onlar hep bir yaşadı
Gelene kadar siyah fötrlü beyaz tenli pipolu adam…
O hep bunu yapardı
Yani çalmak için riyakâr yaşardı
Hep mağlup oldu
Hiç yalansız kazanamazdı
Unutanlar var Hiroşima’yı
Unutmayanlar var
Ne denli kaypak olduğunu unutamayanlar var
Rugansız Fahişe gibisin
Kore’ye indi uçakların
Kardeşleri böldü yalanların
Binlerce şehitti gaziyi doğurdu yalanların
Vietnam’da aldın payını
Emsalsiz mağlubiyet talanı
Küba’da attı seni
Islak tütün gibi
Castro efsaneleşti
Sen rezil rüsva
Uslanmadın hala uslanmadın
İnanır mıyım sanırsın Rodos üzerideki
Jartiyerli iblise
Ne aslın var ne astarın
Toplama bütün varlığın
Kızıl tenli Geronimo’nun vatını
Küçük şahin ve oturan boğa toprağının aslı
Maya’lar, İnka’lar şimdi kendi topraklarında sığıntı
Tarihte hep seninsin yalancı…
Ya Türkiye
Yani Anadolu
Yani benim vatanım
Yani ellerini uzattığın
Arzularını düşlerini süsleyen cennetim
Bir türküdür Anadolu
Tarih yatar toprağında emek yatar
Alın teri gibi kutsal medeniyet yatar
Bir an olsun dinleyin bu şairi
Dinleyin ne olur dinleyin
Yeterdi kendine
Şırıl, şırıl akan nehirler
Oluk gibi fışkıran kaplıcalar
Yeni gelin gibi bakire madenler
Ve
Bire bin veren tarlalar
Ekinler
Elleri kanayıncaya kadar çalışan çiftçiler
Alınları terli işçiler
Miğfer gibi öğretmenler
Kahramanlar destanlar
Ve
Gözünü kırpmadan can verenler
Mehmetçikler
Elleri kalem tutanlar
Yazarlar şairler
Ulvi edebiyatçılar
Yeterdi bize yeterdi
Yeter ki yürekli olsaydı yönetenler
İnançlı olsaydı
Ve
Kardeşlikti Anadolu
İrfandı ilimdi
Gıpta idi arsızın hilebazın düşünde
El birliğiyle doğurduk
Afyon müptelası çocukları
Harama el uzatanları
Dolandırıcılar hortumcuları
Sahte hocaları
Gözü kapalı vatan satanları
O gelince yaptık
Bize pespembe düşler verince
Siyah fötrlü beyaz tenli pipolu adam gelince…
.VII.
Şimdi 12 diyor
Bağdaş kurmuş
—altın yeleli
Buda için
Gökyüzünde yıldızlar ilahi şehvet taşıyor…
Yırtık dağların böğürden bir İrlandalı polis
Gök kubbeyi topluyor sebepsiz
Ganj’ın gölgesinde
Bir balıkçı 12 diyor
Ay dağılıyor şimdi bulutların arkasında
Bir ıslık gibi
Uzun kullaplı rahipler diz çökmüş
Ve
Bir Fransız kadını
Bulutlardan yağmur topluyor
Lincon velvelecileri
Bir papelden iksirlik beyaz düşler satıyor
—ve
— Yırtık dağların
— gümüşlü gövdeleri ödünç alıyor
Fesat bir dilenci
Gandi’nin mezarını meskenlermiş
El açıyor
- Devamlı
Ve devamı
- Ve devamında yaşananı
Terk ediyor…
Yaşananın anlamalı maskesini çıkaranlar
Bir set gibi yayılmış 12 diyor…
Sınırlar kapanmış
Rönesans döneminden çalıntı bir masal anlatıyor…
Bir yangın
Fransa’da Paris’in varoşlarından çıkıyor
Alevleniyor
Alevler Avrupa’yı sarıyor
Bu yangım çok uzaklarda çoktandır yanıyor
Yangını gören yok
Yangını horlayan çok…
İşte bu yangın beni kahır gibi ezen
Kemline külleyen ilam veren
Ben ki o yangının küllerinden alınıma miğfer giyen
İşte o
Beyaz adam
Kısaca adam…
Adam olamayan adam…
Ve
İşte filmin sonu
Bir elinde yalancı bir cennet
Bir elinde pembe düşlerinin önünde eğilmiş külliyet
Şimdi her daim bereket
Ganj’in dilinde ki felaket…
Siyah fötrlü beyaz tenli pipolu adam
Amerikan ucubesi
Misyoner demokratlar
Fırtınalı baharlar
Hiçe bir çocuk
- Beyaz ellerini kusanmış
Hırka yeşili boyanmış
Sebil gibi yayılmış
Ve
İşte filmin asıl kahramanı buna kızmış…
Kayıt Tarihi : 1.5.2006 09:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!