Yine her akşamın yansıması var gözlerimde
Bir başka gün ve tesadüf değil yine sen varsın sözlerimde
Dudaklarımın birleştiği an pek nadir, durmuyor ki, tatlı anıların var dilimde
Anılarım ve yaşayacağım, yani geçmişim ve geleceğim her yerde
Buruk yinede azıcık yüreğim, senli sensizliğim çelişkiyle savaşırken
Birde pek Aşina değilim, ben alışmayı başaramadım
Sessiz haykırışlar duyar insan bi uçurumun kenarında
Derinlere baktıkca düştüğü gözlerin rengi takılır aklına
Arkasını dönse belki belirecek o anda hiç bakmadan sağa sola
Öylesine sevinçli olacak ki görse onu tam karşısında...
Özlemi sarmışken tüm görselliğini,
benliğinden uzaklaşası ve ona varası var,
onu elbette kendisiyle rahatlatacak,
hislerinden ayrı ikilemi giderecek bir tek ona ihtiyacı var...
Tutkularını elinde tutup ona avucunda sunası var, aslında çok isteği var be yar, onu çekip alıp kaybolası da var onsuz bir hayattan çekip alınası da var...
Herşeyimi kirabilirler, yüreğimi kanatabilirler, umutlarımı izinsizce mahvedebilirler, gülüşümü hafızamın en dip köşesine gömebilirler, neşemi bir kitabın İki cümle arasına saklayabilirler ama kalemimin mürekkebinde biriken o bir kaç damla var ya, o bir kaç damla ile bana bu kitabın özetini yazdırdılar...
bu ne suskun deniz böyle,
susturuyor da insanı,
yakına çağırıyor sesiyle,
kürek üstüne kürek her anı,
dalga sesi bir de martılar,
donarcasına akla yerleşiyorlar,
Sen, gittiğinin günü seni benden kopardın ya, et tırnaktan ayrılırcasına acını acıma kattın ya..
O günün telafisini gözetmeyenlerle yaşadık ya, o dillerinin sahibini bugünümde olmayanlarla seni bir keseye hapsettim ve isminin harflerini sırasıyla denk getirene dek çektim ve bir baktım ki alfabemin...eksik notaları arasındasın...
Bir şarkı oluşunun ertesi gündoğuşunda feci bir Rüzgarla savruluşuna, seninle beraber polemlerde şahitlik ediyor şimdi...
Filizlenecek bir avuş toprağa hasretliğini duyuyorum bana yankılanan her Fısıldayışında..
Ey Hasret, zamanın geldiğince özgürce savrul, kendi ateşinde dilediğince kavrul...
Kelimeler en yüksekten bırakıldılar. Değerlerini yitirmezler ama düşünce harflerine bölünürler, dağılırlar etrafa. Belki biri onları yerlerden toplar ve önce hecelerle, sonra kelimelerle ve nihayetinde cümlelerle, şiirlere bile el uzatır..
Herkes az da olsa sarhoştur hayatta... İlla ki bir şey alır götürür uzaklara, güldürür, övdürür, hüzün doldurur, bardak gıdım gıdım ruha işler, gerçeği söndürür...
az sarhoştur işte herkes, hayallerdir sebebi, yanılgılardır sebebi, geçince tüm hepsi yine ve yeniden sarhoş olmak ister herkes...
Kaderimiz yarının yarınlarıdır!
Her bir yarın düşüncemiz sadece ucu sivri bir kurşun kalemle yapılan kara kalem çalışmasının yalnızca yarısıdır, çizgileri farklı tonlara bürümemizle ancak o zaman gerçek bir kara kalem çalışması elde edebiliriz!
Dün güzel bir hava vardı aynı bugün gibi. Yürüyüşe çıkmıştım, henüz evden 100 metre uzaklaşmadan cadde kenarında bir şey parlakca gözümü aldı ve bir baktım ki bir yüzük. Yüzüğü yerden aldım ve iç tarafına işlenmiş şu tarih gözüme çarptı 22.06.2009.
Aradan nerdeyse 3 sene geçmek üzereymiş ve yüzük uzun bir süredir orda değildi yani daha yeni gibiydi, aslında belki de ilk defa çıkarıldı o parmaktan ve yerini dünya kalabalığına bıraktı hiç arkasına bakmadan. Kim bilir ne hikayesi vardır o yüzüğün, kim bilir ne umut ekildi de kuruyup gitti zamanını dolduramadan... Kim bilir...
Nasıl bir şey bu bilemezsin sen güzel,
kaçmayı dilerim lakin her yerde karşıma çıkarsın,
aklım şaşar kalır tutulur donar da çözülmez,
her önüme serilen düşünceyi sana yorumlarım,
bazen sana varamayışımı deliliğe vururum,
sanki elimden alınan en değerli can gibi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!