Cam kırığı gözlerinde
Kirli bir akşamüstü
Damla damla düşer
Ayağının kaydığı yerden
Görmezsin
Yine gemiler batıyor sesinde
Şiir aşırmanın tam sırası
Haydi
Bir güvercin uçur ağzından
Güneş inmiş gözlerinde
Başındaki ak güvercine kurbanım anne
Koy ver beni…
Babam yaban otlara kattı
Yüzümde Arnavut kaldırımları
Ayak izi biriktiriyorum.
Boynuma dökülüyor fesleğenler…
Bugün ağzımdan tek bir laf çıkmadı
Seni kaç kere özledim
Çatlatan bu sessizlikte
Konuşma
Yalnızca gülümse
Bugün tek bir martı uğramadı pencereme
Oldumu ya?
Şimdi geçecek buradan tası tarağı toplayıpta zaman
Takılıp rüzgarına yırtmak lazım kentleri
Koparıp kara gülden bir tane
Atmak gerek kara güllerin içine
Sen
Hortlayan detayların
Bulanık sorgularındayız
Dönüşümsüz üretilmiş pet şişeyiz...
Bakışı eksik bir fotoğrafındayız
İstanbul hatırasının
Keskin çığlıklarla martılar
Dün gece yüzümü yırttılar
her şeyin düne dönük yüzü var
Çıkar elimdeki kelepçeyi
Bir dünya karınca
Sevgili Karadeniz’im
Bir tutam tuzundan
Bir avuç suyundan
Sürgündeyim yeşilinden
Hapsetti İstanbul beni
Gülmeyen gözleri seyrediyorum annem
Yorgun bir vapur
Karanlığa yolcuyum
Güzel bir yosmasın
Beni tükettin İstanbul!
Sana gelmek istiyorum
Evde misin?
Yoksul hayatın kapıma bıraktığı çocuk
Sevgileri biriktirdim sana
Ver elini
Dünya bildiğin gibi
Çok çocuk birikti hüzünlü kapılarda
Çokça çiçek beklemekte toprak altında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!