- Edebiyatın çeşitli türlerinde (deneme, hikâye, şiir) kitaplarınız yayımlandı. Edebiyatın, sanatın sizdeki karşılığı nedir?
Sanat, kişinin kendisini ifade etmesinin bir yoludur.
Sanatın seçkin bir kolu olan edebiyat; kendini, kendine ve başkalarına anlatmanın bir aracı. Bunca iletişim aracına karşın çağımızın en büyük sorununun iletişimsizlik olduğu tespitine kimsenin karşı çıkmayacağını sanıyorum.
Sanatın bendeki diğer bir karşılığı nezihliktir.
Edebiyat metinlerinde kerih sözcükler görmekten hiç hoşlanmıyorum. Hele şiir, deneme, öykü gibi tertemiz akması gereken metinlerde ne gerek var tiksinç sözcüklere.
Belki de edebiyatın bendeki bir karşılığı da dertleşmektir.
İçimde volkanlar patlatsalar bile, sıkıntılarımı herkesle paylaşamam. Eskiden çok daha fazla öyleydim. Şimdilerde biraz konuşur oldum.
Sanatın bendeki öteki karşılığı zorunluluktur.
Edebî türe giren bir metin yazmak; konuşmak, düşünmek, uyumak gibi yapılması zorunlu işlevler arasına giriyor. Bazen ama. Yazmazsam olmaz durumu. Böyle bir zorunluluk duymadığımda yazmıyorum zaten. Son yıllarda edebiyatla aramda böyle bir ilişkiyi yeğliyorum.
Çok yazan biri değilim ve öyle olmak istemem.
Çok üretilen şey sıradan bir tüketim nesnesi oluyor.
Daha çok yazı bana yazılmayı dayatıyor. O zaman kendiliğinden dökülüyor sözcükler. Zorladığımda tadım kaçıyor, üşeniyorum.
Fakat şunun da bilincindeyim; her defasında keyfimin gelmesini beklersem aklımdakileri, gönlümdekileri yitireceğim. Unutmamak için kayıt altına almak gerekirse, aklıma geleni, gönlüme dolanı, gözlerimin gördüklerini, kulaklarımın duyduklarını not ediyorum.
Uzun metinlerden de hoşlanmıyorum.
İçlerinde gereksiz çok şey barındırıyorlar. Sözün gereksiz uzatılmasından rahatsız olduğum gibi, yazının gereksiz uzatılmasından da rahatsız olurum. Çok yazmanın, çok konuşmanın beceri değil, beceri yoksunluğundan olduğu kanısındayım.
- Günümüz edebiyat, sanat ortamında sizce yaşanan sorunlar, sıkıntılar nelerdir? Çözüm aşamasında neler yapılabilir?
Edebiyatçı için eserinin yayınlanması bir zorunluluktur.
İlk zorunluluk eseri üretmek, ikinci zorunluluk yaymaktır.
Yazar yazmakla kendini kendine ifade etmek arzusunu gidermiş oluyor. Sıra kendini başkalarına ifade etmek isteğinin karşılanmasına gelmiştir.
Günümüz edebiyat ortamında eserin kaliteli oluşu basılmasını sağlamaya yetmez.
Edebiyatçının ürününe sayfa verecek dergi; dosyasını basacak yayınevi bulması kolay olmuyor.
Edebiyatçı, bağımsız takılmaya niyetliyse işi çok daha zorlaşmaktadır.
İnternet yazana da okuyana da büyük bir imkân sağlıyor.
Ne verilirse kabul etmesi internetin olumsuz yanlarından biri. Her ürünü denetimsiz yayınlayan sitelerin yazara yarar getirdikleri söylenemez. Mahallî bir gazetede yazıp, gazeteyi eşe dosta göstererek avunmak gibi bir şey. İnternetin tam bir tüketim aracı olduğunu da belirtmeliyim.
Eli kalem tutanların kendi kendilerini denetlemeleri gerekiyor. Çok yazsınlar ama her yazdıklarını açık etmesinler. Hemen yayımlamasınlar ürünlerini. Yaygın söyleyişle, demlenmeye bıraksınlar.
Eser basıldı diyelim, acaba satılacak mı?
Basılanları yazarların kendileri satmaya çalışıyorlar eşe dosta, öğrencilerine. Hiç sevmediğim bir yol.
Sözün kısası, bildik mesele: Okur yok.
Denilebilir ki okur vardır da seni okumuyordur! Öyle olsaydı mesele kalmazdı. Okur azlığı bütün yazarların ortak yakınısıdır.
Bir yazarın edebiyat ortamındaki sıkıntıları gidermek için yapabileceği en önemli şey iyi olmaktır? Yazara düşen, iyi insan olmak ve iyi eserler üretmektir. Başka bir şey de beklenmemelidir.
Gönder
- “Göç Vakitleri” isimli kitabınızda kısa hikâyenin örnekleri yer alıyor. Yaşanmışlığın izleri okunuyor. “Göç Vakitleri” kitabındaki yazıların oluşum süreci hakkında bilgi verir misiniz?
Bir dağın zirvesi hakkında yazacaksa o doruğa uğramalı insan. Aşk hakkında yazacaksa âşık olmalı. Kaygı hakkında yazacaksa, kaygıyı yaşamış olmalı.
Göç Vakitleri adlı kitap, hani denir ya, hayatın içindendir. Canlı öyküler. Birilerinin başlarından geçen veya geçebilen şeyler. Yaşanmış veya yaşanabilir şeyler. Herkese sesleniyor.
Göç Vakitleri’ndeki metinlerin çoğunun öykü olmadıkları, bazılarının deneme, dahası bazılarının şiir oldukları söylendi. Kaliteli oldukları ise herkes tarafından kabul edildi. Bunlar beni rahatsız eden itirazlar değiller. Deneme, öykü ve şiir türleri arasında üstünlük ayrımı yapmıyorum. Ben öykünün Göç Vakitleri’ndeki gibilerini seviyorum.
Yazdıklarımın zorlanarak değil, isteyerek okunmalarını amaçlıyorum. Kolayca okunsunlar ama kolayca tüketilmesinler. Bir kere okunup atılanlardan olmasınlar istiyorum. Bu amacımın gerçekleşmesi için, aceleci ve telâşlı yapıma rağmen, elimden gelen özeni esirgememeye çalışıyorum.
- “Göç Vakitleri” isimli kitabınızdaki bazı metinlerde mizahi bir anlatımın özellikleri belirgin. Buna dair söyleyecekleriniz var mı?
Mizah, hiciv, ironi; bunlar hayatı güzelleştiren, anlamlandıran unsurlar.
Bendeki mizahın rengi koyudur genellikle. Yazıma bir yerden sızıveriyor. Hayatımın yazmak dışında kalan bölümlerinde de böyleyim.
Bunun iki tehlikesi var. Birincisi, sözüm ve davranışım amacım dışında algılanabiliyor; karşımdaki gerçek niyetimi anlamadığından kırılabiliyor, gücenebiliyor. İkincisi, hiç öyle olmadığım hâlde neşeli, aldırmaz, gamsız biri olarak tanınabiliyorum.
Oysa ne bazılarının sandığı gibi suratsız ne de yine başka bazılarının sandıkları gibi gamsız biri değilim. Herkese ve her şeye karşı sorumluluk duyarım. Kendimi bıraksam her durumdan vazife çıkarırım. Çoğu zaman da kendimi bırakıyorum.
Hayatında mizaha yer veren insan dünyanın girdabına kapılmaktan kurtulur.
Gönder
- “Ansızın Sonrası” kitabınızda özellikle klasik değeri olan romanların bir değerlendirmesi ve incelenmesi yer alıyor. Kitaplar üzerinden hayata, insana bir bakış hakim. “Ansızın Sonrası” kitabındaki yazıların oluşum süreci hakkındaki bilgi verir misiniz?
Ansızın Sonrası, aşklara ve suçlara dair yazılardan oluşuyor.
Bir ara yoğun bir şekilde Avrupalı yazarların eserlerini okuyordum. Roman, hikâye, deneme, şiir... Hamsun, Böll, Kafka, Orwell, Sartre, Gide, Hugo, Camus, İstrati, Tolstoy, Dostoyevski, Gogol, Balzac, Zola, Cervantes ve diğerleri. Zengin bir dünya.
O arada yazar tarafım da rahat durmuyordu. Kalbin ve aklın ilgilendiği konular var. Yalnızlık, bencillik, yoksulluk, zorbalık, korku, diğergâmlık, savaş, işkence, suç, ceza, aşk, sevgi, acı gibi. Yazılmayı bekleyen cümleler var. Hepsi sayfalarda buluştular.
Ansızın Sonrası adlı kitapta da söz israfından kaçınmaya çalıştım; her cümlenin bir değeri olsun istedim. Ağır konular, az sözle işlendiler. Okuyuculara içime sinerek sunduğum bir eser oldu.
Okuyanlar beğenilerini bildirdiler. Ancak yayın dünyasında yeterince ele alınmadığı kanısındayım. Bu durumu eleştiriyorum.
- Yakın zamanda “Aşkın Yüzleri” isimli şiir kitabınız yayımlandı. Şiirlerinizin yazılma aşamasında ilham mı yoksa işçilik mi ağır basıyor? Kitabınızdaki şiirlerin yazılma süreçleri hakkında bilgi verir misiniz? Bir şiirinizin yazılış hikâyesini anlatır mısınız?
Aşkın Yüzleri'nde yer alan şiirler geniş bir zaman diliminde ve değişik ortamlarda oluştular. Kitaplaşana dek epey işlemden geçtiler.
Bugün bir şiir yazayım dediğimde şiir yazamadığıma göre ilham öncelikli olsa gerek.
İşçiliğe gelince, beni fazlasıyla yorduğunu söyleyebilirim.
İlhamla ortaya çıkana, tamam oldu dediğim çok az oluyor. Onunla uğraşmak gerekiyor, hem ilhamın hemen sonrasında hem de epey zaman sonra.
Şiirlerini ilk şekilleriyle yayımlayanların doğru davranmadıklarını düşünüyorum.
Şiir şairinin tekelinde biraz beklemeli ki eksilerek veya çoğalarak herkese seslenebilecek kıvama erişsin.
Şair kendine karşı acımasız davranmalıdır.
İlhamla on dize yazıldı diyelim. Üzerinde çalışırken sekiz dizesini nitelikten yoksun veya başkalarını ilgilendirmez görerek ikiye bile indirebilirsiniz. Şairin kendinde bıraktığı şeyler de olmalı.
Yazılarımdaki çok şeyi az şeyle yansıtmak özelliğinin şiirlerimde de belirgin olduğunu sanıyorum.
Beni yoran bir huyum var. Yayınlanmış esere bile bitmiş gözüyle bakamıyorum, el çekemiyorum. Bunun esere yararı çok ama dediğim gibi yorucu.
Aşkın Yüzleri'nde ana konu sevgidir. Sevgi; acısıyla, sevinciyle, hasretiyle, coşkusuyla. Hepsi hepimizin bildiği duygular.
Sevgimiz, yalnızca karşı cinse olandan ibaret değil elbette. Çocuğumuz var, annemiz, babamız var, arkadaşımız var. Her yaştaki, her cinsteki insan sever. Ve umulur ki her insanı seven en az bir insan vardır. Ama şiirlerinin çoğunun karşı cinse seslenen dizelerden oluştukları da bir gerçek.
Aşkın Yüzleri'ndeki şiirlerinin yazılış hikâyelerine gelince, şiirlerdeki olayların ve kişilerin gerçekle ilgileri yoktur diyerek geçiştirelim ve herkes kendi hikâyelerini bulacaktır ümidiyle sözü bağlayalım.
- “Aşkın Yüzleri” kitabında yer alan şiirlerinizde hayat ve sevgi odaklı lirik bir söyleyiş hakim. Şiir söyleme, yazma çabasında size kılavuzluk eden şairler kimlerdir?
“Şiirlerinizde hayat ve sevgi odaklı lirik bir söyleyiş hâkim” olduğu yargınızı hoşnutlukla karşılıyorum.
Yaşıyorum ve seviyorum; bu kadar değil; kızdığım, korktuğum, üzüldüğüm de oluyor. Ayrıca hayattan ve sevmekten soğutan insan çok.
Nesirlerimde ve şiirlerimde bir üslûbum olsun isterim. Amacım kendi sesimle söylemektir; öz olsun ve benim olsun…
Üslûp sahibi olduğum kanaatindeyim. Dikkatlerine güvendiğim kişilerin söyledikleri de bu yargımı pekiştiriyor.
Dileyen şiirleri yüzlerinden okusun, dileyen irdeleyerek okusun; okuyanın pişman olacağını sanmıyorum.
Belki yaşım gereğidir, kılavuz kullanmıyorum.
-Yayınlanmak üzere olan eseriniz var mı?
Osmanlı Renkleri, Roza Yayınevi’nde basıma hazırlanıyor. 2004 yılı içinde çıkacağını sanıyorum.
Bu arada şunu da kayda geçireyim: İleride bütün ürünlerimin tek kitap olarak yayınlanmasını isterim. Kitabın adı da belli: Muhacir.
Bana kalırsa; Göç Vakitleri, Ansızın Sonrası, Aşkın Yüzleri ve diğerleri bir bütünün, Muhacir’in parçaları. Muhacir adını, sıfatını, tanımını, kapsamını kendimle özdeşleştiriyorum.
Söyleşi: Murat Soyak
Yaynevi: www.rozayayinevi.com/
Online Sipariş Adresleri
www.kitapyurdu.com
www.kitapyurdu.eu
www.idefix.com
www.dr.com.tr
www.okuoku.com
www.kitapelinizde.com
Kayıt Tarihi : 27.9.2014 20:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Engin görüşünüz ve usta kaleminizle
insana dair en hassas bir duyguyu
yakalayıp onu çok güzel bir şekilde
şiirleştirmişsiniz.
Sizi tebrik eder
başarılarınızın devamını dilerim.
TÜM YORUMLAR (1)