ŞÂİR ve ŞİİR
Şiir nedir, ne değildir? Bu konuda pek çok söz söylenmiş ve yazılar yazılmıştır. Bu sorunun cevâbını vermek oldukça zor bir iştir. Nasıl ki, “Arı bal yapar nasıl yaptığını îzah edemezse.”, şâir de şiiri yazar fakat onu îzah etmekte zorlanır.
Aristo’ya göre şiir: Eşya ve hâdiseleri taklittir. Pol Valeri’ye göre: Girift bir idrâk cihazıdır. Peyâmi Safa’ya göre; Şiir ne îzah, ne tasvir, ne de telkin eder. Yalnız imâ eder. Ona sâdece “imâ sanatı” demekte mümkündür. Büyük Üstat Sultan-ı Şuarâ Merhum Necip Fâzıl KISAKÜREK ise şiiri, Mutlak Hakikât’ı arama işidir diye tarif eder…
Bu konuda üç fikir ileri sürülür.
1- Sanat sanat içindir,
2- Sanat halk içindir,
3- Sanat Allah içindir.
Üçüncü şıkkı seçen sanatçının sanatında ilk ikisi zâten vardır.
Şiir, hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. İki tuğla arasındaki harç gibidir. Şiir, duygu ve düşüncelerin tâbirnâmesi ve en hassas antenleridir. Şiirde toplumun her şeyini bulabilirsiniz. Sevgisinden tutun yergisine, eleminden tutun sevincine, ümidinden tutun korkusuna, methiyesinden tutun da taşlamasına varıncaya kadar…
O halde İslâmi motiflerden yoksun bir şiir temelsizdir, tuzsuz yemekten farksızdır. Zâten Şeyh Galip’ten Mehmet Âkif’e, Bâki’den Necip Fâzıl’a varıncaya kadar hepsinin ilham kaynağı vahdet, sevgi, hoşgörü ve yardımlaşma değil midir?
Kalemini iyiye, güzele, doğruya kullanmak isteyen, her şâir ve yazar da, bâzı şartların bulunması gerekir ki bu şartlar şunlardır.
1- Kâmil iman,
2- Sâlih amel,
3- Hakk dâvet,
4- Bâtılı hiciv.
Bu şartların ilk ikisi şâir de, son ikisi ise şiir de aranır. (1)
Şâir, tâbir-i câizse oltası ile balık avlayan bir balıkçıya benzer. Nasıl ki, balıkçı oltasını suya atar ve beklerse, şâir de aynen öyle; zihin denizine oltasını atar ve bekler. Balıkçının balıklarını değerlendirdiği gibi, şâir de oltasına takılanları değerlendirir
Şâir, farkı fark edendir. Ferâsetlidir. Olayları önce sezendir. Antenleri çok hassastır.
Diğer bir ifâde ile şâir; içinde yaşadığı toplumun, ağlayan gözü, gülen yüzü, yürüyen ayağı, tutan kolu, haykıran sesi ve konuşan dilidir.
Şiirin önemine gelince, şunu hemen ifâde edeyim ki, Kur’an-ı kerim’in 114 suresinden birisinin Şuârâ (2) -şâirler- suresi olması, şâirin ve şiirin önemini anlatmaya yeter de artar da…
Peygamber efendimizin de bir hadis-i şeriflerinde: “Kureyş müşriklerini hicvetmek, onları okla vurmaktan daha tesirlidir.” buyurur. (3)
Şâir ve şiirin bir kısmı övülürken bir kısmı da yerilmektedir. Müspet şiiri Allah Resulü; “Şiir’in bir kısmı hikmettir.” (4) diye över. Yine peygamber efendimiz; Hasan bin Sâbit’e, “Onları hicvet (korkma) , Cebrâil seninle berâberdir.” diyerek müspet şiire teşvik eder. Menfi şiir için ise; “Sizden birinizin içinin irinle dolması, şiirle dolmasından daha hayırlıdır.” diyerek onu da yerer.(5)
Son söz:
“Taştaki fazlalıkları atarsanız heykel, sözdeki fazlalıkları atarsanız şiir olur.”
O halde ne mutlu kalemini Allah yolunda kullananlara…
Doğru olan kaleme, eğri yazdırma yazar
Kalem eğri yazarsa, millete mezar kazar…
Hanifi KARA
Kaynaklar:
1-Hülâsat’ül Beyan cilt: 10 sahife: 3968
2-Kur’an-ı Kerim’in 26. suresi
3-Hülâsat’ül Beyan cilt: 10 sahife: 3968
Sahih-i Buhari: cilt: 2 sahife: 396
4-Sahih-i Buhari: aynı sahifeler Tâc cilt: 5
5-Tâc: cilt: 5 sahife: 496 Buhari cilt: 2 sahife: 397
Kayıt Tarihi : 23.11.2007 10:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!