Şair Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Ödülü S ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Şair Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Ödülü Sonuçlandı

Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Ödülü Sonuçlandı
Şair Vahittin Bozgeyik adına ailesi ve arkadaşlarınca düzenlenen “Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Ödülü” sonuçlandı.

Onur ödülü:
ÜLKÜ TAMER

DERECEYE GİRENLER:

BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ:
Seçici Kurul Üyelerinden eşit puan alan iki şair arasında paylaştırıldı.
RAHİME KAYA İst. 671 puan alan “Güneşini Yitirmiş Ülkenin Çocuğu” şiiriyle
METİN TANDOĞAN Elbistan 671 puan alan “Nurhak Dağı” şiiriyle.

İKİNCİLİK ÖDÜLÜ:
Seçici Kurul Üyelerinden eşit puan alan iki şair arasında paylaştırıldı.
HÜLYA EKMEKÇİ, Adana; 605 puan alan “Yeni Çağ” şiiriyle
MURAT İNAN, Denizli; 605 puan alan “Akşamla Sildin Yüzünü” şiiriyle

ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ:
Seçici Kurul Üyelerinden eşit puan alan iki şair arasında paylaştırıldı.
BAŞAK TARIM, İstanbul 600 puan alan “Karlı Karsız Bir Şiir” şiiriyle
ASLI ÖZPOLAT, Gaziantep 600 puan alan “Melankolik Şairler Gecesi” şiiriyle

JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ
ERHAN ERBİL, Sakarya; 605 puan alan “Koca Şehirde Yalnızım” şiiriyle

MANSİYONLAR:
1. MANSİYON: 560 puan alan “Biliyorum Zaten Siz İyi Bir Adamsınız” şiiriyle KIVANÇ NALÇA, İstanbul
2. MANSİYON: 552 puan alan “Acının Dili” şiiriyle MEHMET AKSU, Kırıkkale
3. MANSİYON: 572 puan alan “Salıncak Korkusu” şiiriyle NEDİM ELÇİ, Bursa

ÖVGÜYE DEĞER BULUNAN ŞAİRLER VE ŞİİRLERİ:
HATİRE VAQİF, Bakü/Tebrik
İLKAY COŞKUN, Sivas/Kızgın Kum
MUSTAFA YILMAZ, İzmir/Bir gün Anlayacaksın Beni
ÖMER AKSOY, Gaziantep/Dünaydın
NİYAZİ KARABULUT, İstanbul/Sen

ONUR ÖDÜLÜ ÜLKÜ TAMER’İN
Şair Vahittin Bozgeyik adına ailesi ve arkadaşlarınca düzenlenen “Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Ödülü” çerçevesinde her yıl Türk şiirine önemli katkılarda bulunmuş bir şairimize de Onur Ödülü” verilmesi amaçlanmıştı.
Seçiciler Kurulu bu yıl “onur ödülü”nün oy birliği ile Şair Ülkü Tamer’e verilmesini kararlaştırdı.
Şairi yürekten kutluyor, Vahittin Bozgeyik’in aramızdan ayrılışının 5. yılı olan 2 Nisan 2010 Cuma günü saat 14.00’te Gaziantep Ömer Aksoy Kültür Merkezinde yapılacak olan törende aramızda olmasını umuyoruz.
DÜZENLEME KURULU ADINA
KARACA BOZGEYİK

TEŞEKKÜR
Yarışmaya gerekli özeni gösteren düzenleme kurulu ile Tamer Abuşoğlu, Pınar Atay, İbrahim Halil Aycan, Hayri Balta, Nurettin Bozgeyik, Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu, Fevzi Günenç, Kaya Öztaş, Hüseyin Toprak, Oğuz Tümbaş ve
Ercüment Asaf Yanıç’tan oluşan seçiciler kuruluna teşekkür ediyoruz.

Düzenleme Kurulu Adına
KARACA BOZGEYİK

Yarışmacılara Gönderilen Bilgi İletisi:
Sayın Yarışmacı,
….. şiirinizle katıldığınız Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında ödüllendirildiniz.
Sizi kutluyor, şiirin yaşamınız boyunca yolunuza ışık tutmasını diliyoruz.
Ödül töreni, Şair Bozgeyik’in ölüm günü olan 2 Nisan’da yapılacaktır. Ayrıntılı bilgi aşağıdadır. Törene katılıp katılamayacağınızı lütfen bildirin.
Katılım durumunda, mütevazi bütçemizden dolayı konaklama ve yol giderlerini karşılayamayacağımızın, sadece yemek ve şehir içi ulaşım sorunlarının çözümlenebileceğinin bilinmesini isteriz.
Teşekkürler.
DÜZENLEME KURULU

Not: Ödüllendilenlerin tümünü içeren liste aşağıdadır.

2010 VAHİTTİN BOZGEYİK ÖDÜL TÖRENİ PROGRAMI
Şair adına ailesinin ve dostlarının düzenlediği Vahittin Bozgeyik 1. Şiir Ödülü töreni 2 Nisan 2010 Cuma günü saat 14.00’te Gaziantep Ömer Aksoy Kültür Merkezinde yapılacaktır.
Törende şairin şiiri ve kişiliği hakkında konuşmalar yapılacak;
1, 2, 3’ncülüğü ve mansiyonları kazanan yarışmacılara plaketleri, ödül çekleri sunulacak;
Törenden sonra tanışma amacı taşıyan bir kokteyl verilecektir.

Not: Program aynı zamanda davetiye yerine geçer. Törene, dileyen herkes katılabilir.

RAHİME KAYA:

Konya Taşkent doğumlu olan şair, yazmayı öğrendiğinden sonra hep bir şeyler karalar. Bugünü şiirleri o karalamaların sonunda dünyaya gelmiştir.
Liseden sonra Kaya’nın yaşamıma davetsiz bir konuk girdi. Skleraderma hastalığı… Onunla başa çıkmak çok zordu. Hem dost olmalı, barış içinde yaşamalıydı hem de kıran kırana savaşmalıydı. Seçtiği silah iki beklentisini de yerine getirmeliydi.
Burada işairirn imdadıma kitapları ve şiirleri yetişti. Yaşama gücü, tutunduğu dalı, nefesi oldular onun. “Ve şiir yaşamımın tek anlamıdır” diyor Rahime Kaya.
İstanbul’da yaşayan şair, Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında birincilik ödülünü Metin Tandoğ’la paylaştı.

Güneşini yitirmiş ülkemin çocuğu (Ben Geldim)
(Birincilik Ödülü)

Âdem’e denk yaşım
Havva’ya eş sevdamla
Uzun
Kıvrımlı yollardan sırtımda ağır mı ağır yüküm
Ben geldim…

Tozluydu yollar
Sağanaktı yağmurlar
Üstüm başım çamur içinde yüzüm bana ırak
Ben geldim
Ben bana yabancı geldim.

Denizler dalga dalga beyaz köpüklü
Yarım kalmış gökyüzünün mavisi
Bulutlar zifir karası
Havada katran kokusu
Kurşuni renklerden ağırdı örtüsü
Ay haram
gecelerden ışığını çekmiş yıldızlar
Yordamını yitirmiş yol bilmez ayaklarım
Bir uğultu bekler bir ses seher yellerinden
Şafağın sökmediği sabahsız alacalarım…

Küsmüş beyazlar, kıvrımlı kara tünellerden geçer yollar
Her dönemecin alt ettiği ensemde en sert tokatlar
Çelmelere takılmış sevdamla yüreğimde vurgunlar
Kendi yazgısının çarkında bedenleşen ağıtlar
Silmiş dünü alın yazıları
Gelecekten bekleniyor ulaklar
An gebe
An gerçek
Sana geldim.

Güneşini yitirmiş ülkemin çocuğu
kimsesizliğimi yanıma alarak ben geldim
Cana geldim
Ruhumun eşi
Canımın ateşi
Gönlümün güneşi
Ellerim çiçeksiz, silahsız barut kokularında
Ellerim can meydanının ışıklı masalarında
Ellerim onmaz savaşların kesik damarlarında
Ellerim yetke verdiği yüreğimin köklerinde

Sana geldim
Yarım geldim
Sen yalnız ve sevdalı adam
Ben yalnız ve sevdalı kadın
Yüreğimi çağlayanına katarak
Yüreğimi en narı ateşinle yakarak
Beni tamamlamana geldim
Can geldim
Ben geldim.
RAHİME KAYA

METİN TANDOĞAN:

metin tandoğan
1964’te Trabzon’da doğan Metin Tandoğan halen 24 Kasım Anadolu Lisesi Din Kültürü Öğretmeni olarak görev yapıyor. “Şiir kapısını çaldığında yazmayı hatırlayan biri” olarak kendini tanımlayan şair Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında birincilik ödülünü Rahime Kaya ile paylaştı.

metinyakubhotmail.com
530 274 19 61

nurhak dağı
(Birincilik Ödülü)

güneş altın güğümünden
kan dökende çanağa
nurhak dağında
bir ceylan sürüsü iner ovaya
duyulur ezgisi
rüzgarın uğultusunda
gazelle hoyrat arası
bir maraş türküsü

üç ceylan indi düze
baharı çeldi güze
söyleyin elif kıza
öğlen pınara gele

avcı tuzak kurmuş ovada erken
bir ceylan sunusu ağalarına
avcı tuzak kurmuş ovada erken
buğday başağında üç kan damlası
ve barut kokusu nefes yakarken
avcı tuzak kurmuş ovada erken
gökyüzü işgalinde kara bulutların
bir pusu sezgisi
uğultusunda gizli rüzgârın

nurhak dağında güneş
toprak damlarda kızıl bir gülle
ve bir sevda ezgisi
dilinde yarınların

ceylan yürekte yara
yaslanmış bir çınara
elif inmiş pınara
bekler ki ceylan gele

papatyalar düşecek toprağa
toprak küsecek
kırılıp narin gövdelerinden
menekşeler
gelincikler solacak erken
av zamanı
yürekler kasılacak
vurulup düşene dek bir ceylan

bir ceylan vuruldu
düştü düşecek
acı göz pınarlarında umuttu sanki
gözlerini kapatmadı bu yüzden
ve bir türkü
pişman bakışlara inat
kendince bir zaferi haykırırken avcı
yankılanacak
nurhak üşüyecek

nurhak dağı acımız var
pınarımız kızıl akar
gayrı ten toprağı çeker
ölüm bize safa gele
1992 ‘Elbistan Metin Tandoğan

HÜLYA EKMEKÇİ:
Adana doğumlu Hülya Ekmekçi, lise eğitiminden sonra bilgisayar programcılığı ve muhasebe eğitimi alarak bir Anadolu Lisesinin bilgi işlem merkezinde görev aldı. Aynı okulda yönetici sekreterlik, bir başka eğitim merkezinde de bilgisayar eğitmenliği yaptı. 2006 yılına kadar özel bir şirkette yöneticilik ve muhasebe işleriyle uğraştı. Şiire olan tutkusu çocukluk yıllarında başladı, şiirin yanı sıra kısa öykü ve deneme çalışmaları var.
Akordeon, org ve flüt çalan Ekmekçi için müzik, yaşamının vazgeçilmezi. Fotoğraf sanatıyla da yakından ilgilenen şairin şiir ve öyküleri Türk Dili, Beşparmak gibi dergilerde yayımlandı. İlk şiir kitabı “Uçurum Düşleri”ni Mayıs 2009 da yayımladı.
ÇED (Çukurova Edebiyatçılar Derneği) , ADAŞAT (Adanalı Şairler, Şiir Yorumcuları ve Aşıklar Topluluğu) üyesidir.
Şair, Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında ikincilik ödülünü Erhan Erbil’le paylaştı.

YENİ ÇAĞ
(İkincilik Ödülü)

eski çağlardan geldik
boşalttık sırt çantamızdan
yitik zamanların yükünü
sırtlayıp körpe sevileri
merdiven dayadık yarının duvarına
nicedir el değmemiş
kaynaklardan su içtik
bakır tasa düşen güneş gibiydi gönlümüz
ellerimizde bulutun gümüşü
sakız gibi çiğnenmiş yaşamlarımıza
katık ettik çoban armağanı günleri

uyuttuk kaygıları
avuttuk çileleri
düşümüzde uçurtmalar büyüttük
eğittik yüzyılın sakarlığını
tek tek yonttuk yolumuza çıkan kayaları
kartal yuvalarında uyuduk
uyandık yuvarlandık yarda
diz boyu karda arındık
avunduk bir lokma katıkla

esintiler çaldı yazgımızı
alnımızdan da teri
süzüldük çamların arasında
terimiz uğuldadı
alevlendi zaman
iliştirmek için geleceği
akrebe tutuldu yelkovan
tutundu yıldızlara sevincimiz
kar tanesinden yansıyan güneş
çıktı kozadan
kardan ak kardan uzak

renklendi ışıklı kanatları
turuncuya dönüştürdü puslu ayrılıkları
özlem türküleri çizdik tuvale
önce yürekte demlendi şiirler
biraz senden
biraz benden
dize dize uçurduk kederleri
diz dize geldi dörtlükler
yeni çağlara sözcüklerle kurduk
sevda köprülerini

HÜLYA EKMEKÇİ


AKŞAMLA SİLDİN YÜZÜNÜ
(Jüri Özel Ödülü)

Sendin
Zamanın çirkin suratından
Koparılan gül

Yetiştim sandım, geçti
Gündelik yalnızlığım kaldı pencerelerde
Oysa sendin oradaki
Görür gibi olduğum
Yanıldığım

Yetiştim sandım, akşamdı, ah ne yazık
Bulanıktı her şey, her şey uzak
Kovalamaca bitiverdi, akşamdı işte
Yetiştim sandım, sendin, görkemliydin

Sendin
Akşamla sildin yüzünü
Ve beliriverdin
Yenilgilerimin içinde
ERHAN ERBİL

ASLI ÖZPOLAT
Aslı Özpolat 27.09.1982 Gaziantep doğumludur. Lisans eğitimini Çukurova Üniversitesi İngilizce iktisat bölümünde, yüksek lisans eğitimini Gaziantep Üniversitesi iktisat bölümünde tamamladı. Akademik kariyerine devam etmekte ve aynı zamanda amatör ruhla şiir ve öykü yazmaktadır.
Öyküleri ve şiirleri; Varlık, Son İstasyon, Lacivert, Düşle Edebiyat, Ayıntap, Alleben gibi çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlanmıştır.
Aslı Özpolat, Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında üçüncülük ödülünü Başak Tarım’la paylaştı.

Adres: Batıkent Mah. 88. Cad. Nisan Apt. No:4/3 Şehitkâmil/ Gaziantep
Ev Telefonu: (342) 341 1703
Cep Telefonu: (505) 912 8891
E-Posta: asliozpolatgmail.com

MELANKOLİK ŞAİRLER GECESİ
(Üçüncülük Ödülü)

Yumuyorum gözlerimi, yıldızlar düşüyor gökyüzünden ellerime
Bir nefes gibi kalıyor ömrüm

Yumuyorum gözlerimi, dünya külleniyor ellerimde
Sular çekiliyor içime doğru
Ufalanıyor yeşiller, maviler, kırmızılar…
Ortak acılar doğuyor tenhalarda, telafisiz...

Ruhlar çarpıyor ait olamadıkları hayatlara
İçlerinden tüm pisliklerini dökerek
Ellerimde ay,
Ellerimde gökyüzü!

Yumuyorum yine sımsıkı gözlerimi,
Siliniyor yanlış yazılan her şey
Tanrı üzerini çizmeden
Melankolik Şairler kaldırsa ya bu kokmuş cenazeleri!

Ah! İşte bu gece de yumuyorum gözlerimi...
Ah! İşte bu gece de melankolik şairler gecesi...

ASLI ÖZPOLAT

BAŞAK TARIM:
01.06.1978’de Eskişehir’de dünyaya gelen Başak Tarım; ilkokul, ortaokul ve üniversite eğitimini Afyon’da tamamladı.
Lise ve ortaokul yıllarında okuduğu şiirlerle çağdaş edebiyatımıza gönül veren Başak, yazın yaşamına günlük tutarak yazdığı düz yazılarla adın atmış. Halen İstanbul’da özel bir şirkette görevini sürdüren Şair, şiiri yüreğiyle ve beyniyle hissetmeyi; Gaziantep’te, yollarının kesişmesinden oldukça memnun olduğu bir yöneticisinin önermesiyle başarabilmiş.
Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında üçüncülük ödülünü Aslı Özpolat ile paylaşan Başak Tarım yaşamını şiirle solumaya devam ettiğini söylüyor.

KARLI KARSIZ BİR ŞİİR
(Üçüncülük Ödülü)

Bir şiir çizeceğim gökyüzüne bugün,
Karlı karsız bir şiir..
Oltamı omzuma atıp,
Göl kenarına şöyle bir yayılıp,
Daldırdıktan sonra oltamı göle,
Sözcükler tutacağım.

Saklayıp sonra onları gölgelerime,
Gölgelerimde oynatacağım.
Birinin ipinden tutup öbürüne sataşacağım.
Bu işe en çok çocuklar sevinecek.
Onların gülüşlerini de katıp,
Kardan adam yapacağım.
Gözlerine kömür,
Başına ‘a ^ ‘ nın şapkasını takacağım.
Kardan adamın gözlerini öpüp,
İçimi ısıtacağım.
Bu şapkayla bu şiir;
Çok karlı olacak.
Buna en çok çocuklar bayılacak.

BAŞAK TARIM

1. MANSİYON:
KIVANÇ NALÇA
4 Nisan 1973’te İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir’de tamamladı. Ankara Üniversitesi D.T.C.F. Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Öğrencilik yıllarından başlayarak tiyatro oyunları yazmayı sürdürdü. İlk kitabı “Mutsuz Anneler Kulübü” Kültür Bakanlığı tarafından 1997 yılında yayınlandı Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı”, İnci Aral’ın “Mor”, İhsan Oktay Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası’ gibi romanlarının radyo uyarlamalarını gerçekleştirdi. Radyo oyunları yazarlığında düzenlenen ulusal ve uluslar arası yarışmalarda değerlendirme kurullarında görev aldı. 2005 yılında Ankara Mavi Sahne’de “Âlemin En Güzel Hikâyesi” adlı oyunu sahnelendi. İlk romanı “Çıplak” 2006 yılında, ilk şiir kitabı “Hiçmasal” 2007’de “El Âlemin Sözleri” adlı romanı 2008’de Altın Bilek yayınevince yayınlandı. Çıkartmakta olduğu “Radyo Oyunu ve Radyo Kültürü Dergisi Dramafon”da radyo oyunu tekniği ve teorisi hakkındaki inceleme ve araştırmalarını yayınlıyor.
Kıvanç Nalça, “BİLİYORUM, SİZ ZATEN İYİ BİR ADAMSINIZ” şiiriyle Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında birinci mansiyona değer görüldü.

JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ:
ERHAN ERBİL:
1979 yılında Niğde’de doğdu. İlköğrenimini Pozantı’da ortaöğrenimini Adana’da tamamladı.2001 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl Bitlis’in Güroymak İlçesinin Değirmen Köyü’nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başladı. Beş yıl burada çalıştıktan sonra Güroymak Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görev yaptı. İlçede öğretmenler tarafından kurulan Eğitimseverler ve Yardımseverler Derneğinde Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 2007 yılında Sakarya ilinin Ferizli ilçesinde Fikret-İsmet Aktekin Anadolu lisesine tayini çıktı. Halen burada çalışmaktadır. Evlidir.
Şair, Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında Jüri özel ödülüne layık görüldü.

KOCA ŞEHİRDE YALNIZIM

Bu koca şehirde yalnızım
Kaldırımlarını aylak aylak
Dolaştım saatlerce tek başıma
Tıka basa insan dolu sokaklar
Selam veren de yok alan da
Ya da ben rastlamadım
Bir tek Allah’ın kuluna
Tek tanıdıklarım parke taşları
Dükkan tabelaları,
Belediye oturakları
Bir de geceleyin sokak lambaları
Acıyı doya doya
Yalnızlığı duya duya yaşadım
Bu koca şehirde

Ne zaman bir vapur sesi duysam
Depreşiyor yüreğimin tam ortasında
Tortulaşan dertlerim
Bilmem kaç kez haykırdım
Yüreğimdeki acıyı
Uçsuz bucaksız masmavi denizlere
Gökyüzünde her şeyden habersiz
Özgürce uçuşan martılara
Bilmem kaç kez
Kaç kez ağlaştık
Sudaki balıklarla
Bilmem kaç kez
Acıyı doya doya
Yalnızlığı duya duya yaşadım
Bu koca şehirde

Acıların sarhoşuyum
İçimde kadeh kadeh içilmiş acılar
Ayakta duracak takatim yok
Bir dost eli arıyorum
Beni kahve tadında rahatlatacak
Ümit hiç uğramadı benim kapıma
Nereye gitsem karşıma çıkıyor
İçli içli döktüğüm gözyaşlarım
Yaşamayan bilmez elemi acıyı
Kitaplardan okumadım çileyi
Yudum yudum yaşadım
Yüreğimde biriktirdiğim
Gözyaşı damlalarım
Ayrılmaz şahidim
Acıyı doya doya
Yalnızlığı duya duya yaşadım
Bu koca şehirde

Keder gözlüklerimi hiç çıkaramadım
Nereye baksam her yer simsiyah
Beyazı aradım sokak sokak
Ama bulamadım
Hangi yoldan gittiysem
Çıkmaz sokak
Hala iliklerimde hissediyorum
Daha dün gibi acıyı
Acıyı doya doya
Yalnızlığı duya duya yaşadım
Bu koca şehirde

Suçu ne kendimde arıyorum
Ne de bu koca şehirde
Galiba yanlış elimdeki
Bana verilen adreslerde
Semtin adı insanlık
Bakmadığım yer kalmadı
Ama bulamadım
Vicdan sokak yazılı
Elimdeki adreste
Öyle bir sokak yok
Karşıma bir tek sokak çıkıyor
Onun da adı vicdansızlık
Saygı caddesini
Aramaya koyuluyorum
Vakit kaybetmeden
Bu sefer de önünde durduğum
Caddenin adı saygısızlık
Sevgi mahallesini
Aramaya koyuluyorum ümitlice
Hayal kırıklığı yaşıyorum yine
Karşımdaki tabelada yazan
Mahalle adı bencillik
Çaresizce kardeşlik apartmanını
Aramak için yollara düşüyorum
Bir türlü onu da bulamıyorum
Az ötede büyükçe bir
Apartman çıkıyor karşıma
Seviniyorum kendimce
İsmine bakıyorum Ayrımcılık
Doğruluğu aramaya koyuluyorum
Son kez ümitlice
Yorgun adımlarla
Bakmadığım yer kalmıyor
Bazı yerlere iki kez bakıyorum
Ama maalesef onu da bulamıyorum
Çünkü köşe başları yalanlarla dolu
Az ötedeki banka oturuyorum
Ellerim şakaklarımda
Ağlıyorum ağlıyorum
İçimdeki acıyı gözyaşlarımla
Parke taşlarına bırakıyorum
Gidecek hiçbir yerim yok
Bu koca şehirde
Ümitsizim, çaresizim
Yalnızım, kimsesizim
Çünkü köşe başları yalanlarla dolu
Acıyı doya doya
Yalnızlığı duya duya yaşadım
Bu koca şehirde

Bu koca şehirde yalnızım
Kaldırımlarını aylak aylak
Dolaştım saatlerce tek başıma
Tıka basa insan dolu sokaklar
Selam veren de yok alan da
Ya da ben rastlamadım
Bir tek Allah’ın kuluna
Tek tanıdıklarım parke taşları
Dükkan tabelaları,
Belediye oturakları
Bir de geceleyin sokak lambaları
Acıyı doya doya
Yalnızlığı duya duya yaşadım
Bu koca şehirde

Erhan ERBİL

MANSİYONLAR:

KIVANÇ NALÇA
BİLİYORUM, SİZ ZATEN İYİ BİR ADAMSINIZ
(Birinci Mansiyon)

Marmeladov’un söylediği mezmurdur.
Biliyorum, siz zaten iyi bir adamsınız
İşinizde gücünüzdesiniz ve ahlakınıza diyecek yok
Bunlar var ya bunlar, sizin çocuklarınız.
Çok temiz çocuklardır bunlar,
Her sabah ellerini Arap sabunuyla yıkarlar.
Fakat bu yangını niçin söndürmüyorsunuz?
Bu karanlığı, bu kiri pası ama niçin, ama niçin?

Biliyorum, siz zaten iyi bir adamsınız.
Dengesini hiçbir rüzgârın bozamadıklarından…
Dedeniz belli, babanız da tabii, sonra daha öncekiler de, soyunuz sopunuz…
Anneniz de pek muhterem bir hanımefendi,
Hele karınız…
Siz onları loş odalarda mücevherler gibi saklarsınız.

Malınız mülkünüz pek çok ve hepsi helaldir.
Mutebersiniz, itibarınız var.
Kılığınızdan kıyafetinizden belli, besbelli zaten ben de biliyorum,
Siz iyi bir adamsınız…
Fakat bu yangına ve bunca acıya rağmen,
Nasıl oluyor da…
Olup biteni anlayamıyorum ve bir anne gibi müthiş üzgünüm…

Yeterince de sebebim var, önce kötüyüm.
Yüksek bir maliyet ve zararlı fikirler…
Bütün dilencilerinizden utanıyorum.
Onlara ne versem, ne versem hiç bilmiyorum.
Onlar sizin dilencileriniz çünkü hem bütün fahişeler de
Tek bir kırıntı bile sunamam, çünkü sizsiniz bütün bu hayvanların sahibi…

Ben sulayamam ağaçlarınızı, alıp satabilirsiniz onları, hatta hakkınızdır kesersiniz de
Medeni kanununuzda yazdığı gibi…
Başka kanunlarınız da var tabii ve ben biliyorum siz uygar bir adamsınız…
Yasalarınız ve tanrılarla yaptığınız kadim sözleşmeleriniz…
Bense hırsızlarınızdan biriyim sadece…
Şunu bilin ki lanetlendiğimin de ayrımındayım.

İşte karşınızda bir çürük yumurta!
Bu sepet cayır cayır yanacak maalesef ve bu sepet
Leş gibi kokan bir Danimarka…
Vallahi ciddiyim, alay etmiyorum.
Zaten öyle olsaydı siz anlardınız…
Adım gibi biliyorum, ilminiz var, tüyleri dökülmüş, etleri cılk yara denekleriniz…
Sizden önce uzaya bile giden sessiz köleleriniz…

Biliyorum, siz zaten âlim bir adamsınız.
Bütün bu âlem yalnızca size hizmet etmek için var ve bu dengeler…
Bense meramımı size anlatamıyorum.

Bu yangın besbelli benim yüzümden
Susamadan içiyorum çünkü ve sevişmemin mevsimi yok
Bir açıdan maalesef size de benziyorum
Hesap kitap bilmiyorum âşık olunca
Yaralanınca ağlıyorum her hayvan gibi
Galiba ben de sizin bendenizdim iki yüz yıl kadar önce
Çalabiliyorum çünkü hiç ama hiç utanmadan
Bazen öfkeden, bazen ihtiyaçtan
Mümkün olsa hiç yıkanmayacağım
Çünkü bu ateşte hiçbir şey ekşiyemez ki
Belki burası, belki tam da burası, tam da şimdi,
Dünyanın en fena Danimarka’sı…

Yasalarınız var dedik, bir de anayasalarınız
Biliyorum, siz zaten iyi bir avcısınız
Siz balık tutmayı da iyi bilirsiniz
Önce biraz gevşetip sonra birden bire çekersiniz
Sanki benim gibi hayvanlara göre yazılmış,
Bütün o yekpare yasaklarınız…

Kasabanız bensiz ne kadar da güzel
Hali hazırda huzurunuz var
Ne olur beni çığırımdan çıkarmayınız…
Cesetle beslenen yanaklarınız pembe mi pembe,
Alnınız açık, yüzünüz pak
En büyük cazibeniz, akli dengeniz…

Ama ben şimdi izin verirseniz, birazdan arabanızın altında kalacağım
Siz hayvanlarınızı kamçılamaya devam ediniz.
Ve lütfen son bir kez izin verirseniz,
Yüzünüze tüküreceğim sizin birazdan
Aslında pek bir manası yok,
Hayvanlarınızın çektiği arabanızı
Durduramaz bir tükürük…
Sizi de ne kirletir, ne ıslatıp yumuşatır…
Çünkü kamçınız var…
Biliyorum siz zaten iyi bir adamsınız…
KIVANÇ NALÇA

2. MANSİYON: MEHMET AKSU

21 Mart 1981’de Kırıkkale’de dünyaya geldi. İlk öğrenimini Kırıkkale’de, Liseyi Ankara Hasanoğlan Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi’nde tamamladı. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Ortaöğretim Sosyal Alanlar Coğrafya Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Öğretmenlik görevini sürdürmektedir.
Şairin ilk kitabı ‘Yangında İlk Kurtarılacak’ Kasım 2009 tarihinde okuyucuyla buluştu.
Mehmet Aksu, “Acının Dili” şiiriyle Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında birinci mansiyonla ödüllendirildi.

Adresi: Melekli Kasabası Namık Kemal Mah. İstanbul Bulvarı 31/3 IĞDIR
Adres 2: Kaletepe Mah. Yeni metal-iş Blokları C/2 Blok No:3 71400 KIRIKKALE
Tel: 0505 789 96 87
e-posta: maksu0mynet.com

ACININ DİLİ
(İkinci Mansiyon)

Acının dili yok aslında
Ve rengi gözyaşının
Hangi yürek dayanır, bir bebek ağladığında.
Peki ya bir çocuğun kanı aktığında.
Dünya kirlendi demek boşuna,
Kirleten insan olunca.

Hayatta kalmak, öldürmeye eşit oldu zamanla
Hiç de adil olmayan bir anlayışta.
Şimdi kaç çocuk aç kara kıtada,
Filistin bir ateş ortasında,
Irak ağlar yanı başımızda.
Her güzel şey kötüye dönüşüyor;
İnsanoğlu dokunduğunda.

Acının dili yok aslında,
Başka dillerde söylense de,
Hep aynı duygu var anaların ağıtlarında.
Nerede olursa olsun insanoğlu sancılarda
Ha Karabağ’da, ha Doğu Türkistan’da
Elbette dua etmek lazım ama,
Kirletiyor her şeyi insan kendi dokunduğunda.

Acının dili yok aslında
Ve rengi gözyaşının,
Yürek sızlatan bir yanı vardır her ağlayışın,
Bir kan gölüne dönüşmek de dünya
Ve kirlenmek de her şey
Hiç de yavaş olmayan bir hızla.
Ölen insan,
Peki ya öldüren hangi sıfatta.

Şimdi bir acı düşer yüreğe,
Aslında her acı düşer yüreğe.
Bir evladın ardından yükselen her ağıt yaralar.
Eğer kanla doluyorsa kundaklar,
Ve sadece adından dolayı öldürülüyorsa çocuklar,
Demek ki bir yerlerde yanlış olan bir şey var.
Bir ateşin ortasında dünya,
Su döktükçe daha çok yanar.
Kardeş kardeşi vurur, Irak kanar
Dünya Filistinli Muhammed’e ağlar.
Açlıktan ölmek de hala Afrika’da çocuklar.
Demek ki aslında hepimizin suçu var.

Acının dili yok aslında
Ve rengi gözyaşının.
Artvin-Kırıkkale/ Mayıs-Temmuz-2009
MEHMET AKSU

NEDİM ELÇİ:

SALINCAK KORKUSU
(DARAĞACINDA ÜÇ ÇOCUK)

Küçükken hepimiz sallandık salıncakta
Büyüyene kadar
Ama büyümeyenler de oluyordu hayatta
Zamanın çamurlu yolunda
Yürümeyi becerebilen
Paçasına çamur bulaştırmadan
Öyle çocuklardı işte
Hüseyin Yusuf ve Deniz
Salıncak çağını hiç yitirmemiş
Öyle saf öyle temiz
Bu yüzden
Darağacında sallandırdı onları
Salıncak korkağı büyüklerimiz
Nedim Elçi

ÖVGÜYE DEĞER BULUNAN ŞAİRLERİN ŞİİRLERİ

HATİRE VAQİF:
Hatire Vaqif Azerbaycan Bakü’de dünyaya gelmiş.Baküde büyümüş, burada okumuş, tahsil almış. 1995 yılında Bakü Devlet Slavyan Üniversitesinin Rus Dili ve Edebiyyatı Fakültesini, 2004 yılında Tarih Fakültesini başarıyla bitirmiş. Şimdi tarih öğretmenidir
Şiirleri 'Vefa', 'Mehseti', 'Yazıcı qadınlar', 'Azerbaycan', 'Ulduz' dergilerinde yayınlandı.
'Şiir olmak istiyorum','Sevgimin yaşı', ' Sonbahara benziyorum annecim' adlı şiir kitapları vardır. Azerbaycan Yazıcılar Birliği üyesi olan Hatire Caqif 'Şems' Edebi Kadınlar Derneğinin de Genel Yazmanıdır.
'Sevgimin Yaşı' adlı şiir kitabıyla 'Vicdanlı kalem' ödülünü alan şair 2009’da İran’da düzenlenen 4. İmam Rüzevi Şiir Festivalinde altın madalyaya layık görülmüştür
Vaqif, “Tebrik” şiiriyle Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında övgüye değer bulundu.
TEBRİK
Tebrik edirem seni...
Tebrik edirem, ezizim..
Mene de daş olmağı öyrettin..
Daşlara yoldaş olmağı öyrettin...
Seni tebrik edirem.
Amma gedirem.
Sinemde bir daş parçası,
Bir senin dersin, bir de sevgisiz gedib gelen nefesim..
Gedirem...
Tebrik edirem seni,
Tebrik edirem ezizim,
Gel,
gel bade qaldıraq.
Senin şerefine!
Yaxşı müellim olduğuna göre.
Mende ela şerab var,
Ayrılıq şerabı.
Lap mest edir adamı.
İçek,
İçek menim daşlaşmağımın şerefine.
yadlaşmağımın şerefine.
Ey ilden ile doğmalaşan yadım menim,
günden güne yadlaşan en doğmam menim,
Sinemdeki bu daş ile
bu ders ile men neyleyim..
Tebrik edirem seni, VETEN!
Sinende bir daş da artdı
düşmenine atmağa..
Kim ise,
Kim ise arzusuna çatdı..
Menden başqa...........
HATİRE VAQİF

İLKAY COŞKUN:
1971 Yozgat doğumlu. Sivas'ta, bir kamu kuruluşunda mühendis olarak görev yapmaktadır. Şiir, deneme, makale yazmaktadır. Poyraz Edebiyat dergisinin yayın kurulunda görev yapmaktadır. Şiiri, ömür süreçlerinde bir dost olarak görüyor.
Şair, “Kızgın Kum / Rakkase Ölüm” şiiriyle Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında övgüye değer görülmüştür.

KIZGIN KUM / RAKKASE ÖLÜM
kefenler biçildi özgürlüklere
kavruk dudaklardan esaret şarkıları duyulur
irin toplar kan damarları

pay edilir atlasım
üşüşen leş kartallarıdır vahalarıma,
sütbeyaz dişleri boğazımda

okyanus ötelerinden kurgulanır yarınlar
yarasalar düşer çölün nasibine
Kızıldeniz’in kumlarını ağlatır paletler
duyulmaz avazım,
akar menzilime toplar
ecnebi postalı konar helalimin üstüne

savaş ki; en sıcak, en kırmızı,
asi doğurur kirli yüzü
hiç recme uğramadı ki düşman

mahzeninde şarap eksik olmaz,
dostlarıyla yudumlar işkenceyi
yaver uşaklarla yazılır kaderler
baruta boğar, kutsalımı namahrem el

aldı bir defa çöl sıcağını harami
kelepçeler vuruldu göçebe izlere

ağlayacak anneler,
sığınaklara da girer ihanetin bombası

garba yol alır geleceğin kralları,
taçlar giydirilir başlara,
başlara bela

şarkın ortasında döner rakkase,
izler ateşten dansını,
cesedim kum üstünde.
İLKAY COŞKUN

MUSTAFA YILMAZ:
Yunanistan (Gümülcine) 1944 doğumluyum. Ankara Yüksek Tekniker Okulu Elektrik bölümü 1969 mezunu. Evli olup biri erkek diğeri kız iki çocuğu var.
Yaşamını elektrik taahhüt işleriyle sürdürdü… Şu anda emekli olup hobi olarak başladığı öykü ve şiirlerle yaşamıma devam ediyor…
İzmir’de Oturan Yılmaz Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında “Bir Gün Anlayacaksın Beni” adlı şiiriyle övgüye değer görüldü.

Mail adresim… mustaf.yilmazmaynet.com
Cep telefonum...0542 504 22 11

BİR GÜN ANLAYACAKSIN BENİ

Barut ve kan kokuları arasında hatırlayacaksın
Hatırlayacaksın hep gözlerine baktığımı acımı yaşayınca

Düşüneceksin
Yüzyıl da bir açan yüzyıl çiçeğini
Ve bekleyeceksin umutsuz sevdiğin günleri

Bir gün anlayacaksın beni
Sevdiğim şarkılar çalınınca bir yerlerde

Seyrederken kurumuş yaprakların süzülüşünü
Yere düşüşünü
Savruluşunu
Ve hüznü göreceksin umutsuzca

Yağmur yağacak üstlerine
Toprak olacak çürüyecekler oldukları yerde
Ve tutunamayıp yok olacaklar

İşte o zaman duyacaksın
Beklerken seni bir köşede yok oluşumu
Burkularak yüreğin

Sahipsiz bir kurşun delerken
Sessiz ve acıyla inleyen o adamı

Bir gün anlayacaksın beni
Çürürken umudun

Ve sahipsiz ölü olacaksın kuru yapraklar örterken yüzünü
Kelepçeli ruhunda toprak olurken bedenin
Ödeyeceksin bedelini ihanetin

Yok olacaksın
Sessizce
Koca adamın seni beklediği yerde

Sen de unutulacaksın bir gece
Koca adamın unutulduğu yerde

MUSTAFA YILMAZ

ÖMER AKSOY:
İsmim Ömer AKSOY 1983 Şahinbey/Gaziantep doğumlu. önlisans eğitimi sonrasında, muhasebe ve dış ticaret branşlarında özel firmalarda iş hayatını sürdürüyor. Yaklaşık 11 yıldır şiirle ilgileniyor. Ömer AKSOY
Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında “Dünaydın” adlı şiiriyle övgüye değer görüldü.

Adres: Süleyman Şah Mah. Türkmen Cad. No:78 Şahinbey / Gaziantep
Cep Tel: 0546 485 17 17

DÜNAYDIN

üzeri örtülü bugünün
dün aydın
tüm vurgular üstü kapalı yarına
dün aydın

dün aydınken
karanlığa salıverdik benlikleri
varlıkları yok ettik
yoklukların varlığını,
varlıkların intihar eğilimine yorduk.
cinayetti göz göre göre
çoğumuz ilk kez katil olduk
ağlamadık,
yitip gidiyorken koca bir ağaç altında,
yağmur eşliğinde bekleyen eşi umudun.
ve yarım da değil artık yarın
umutsuz...
dün aydın idi...
dünaydın!

ÖMER AKSOY

NİYAZİ KARABULUT:
Niyazi Karabulut, Ankara Altındağ’da 9 Nisan 1992’de dünyaya geldi. Lise öğrenimini sürdürmekte olan genç şair Bayrampaşa Anadolu Lisesi lise son öğrencisi… Şiir ve edebiyatın yanı sıra ve sporla da ilgileniyor.
Karabulut, Vahittin Bozgeyik 2010 Şiir Yarışmasında “Sen” adlı şiiriyle övgüye değer görüldü.

Niyazi KARABULUT
Adres: Bağlarbaşı Mah. Yeşim Çıkmaz Sokak 26/7 Gaziosmanpaşa / İSTANBUL
Telefon: 0 212 417 12 27 0 539 303 41 27

SEN

bu bir sen şiiridir!
her dizesinde adın kokar
kıskanır şeni her şiir
ve her şair anlamaz.

bu bir sen şiiridir
ve asla bitmez
bu çılgın şehrin tebessümlerinde
bir damla aşkın var
ve her şair seni duyar
gece yarısı yıkılır ucube duvarlar.

çünkü bu bir sen şiiridir
sensizlikler silsilesinde.
kızıldeniz gibi tutsak kahverengine
adını sayıklar

bu bir sen şiiridir
her dizesi ayrı bir gözyaşı
belki okunmaya hazır değildir
ve bu şiiri yazan ben değilim
senin şiirini kim yazabilir?

bu bir sen şiiridir.

NİYAZİ KARABULUT

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 23.3.2010 17:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç