M. Fuat “şair-şiir-okuyucu” adlı bir yazısında Kemal Özer’in bir şiirini yorumladıktan sonra şairin kendisine sormuş, onun yorumunu da veriyor. Şiir şu:
AĞIT
Annem mi bir kadın
Geciken bir kadın gece yatısına
Ölüm kendini göstereli babamın saçlarından
İçimi ezer delice bir cesaret
görünmez bir el kilitler kapılarımı,
miskinliğimden değil bu minnet
çaresizim seni sevdiğimi söyleyemem.
Dilsizim.
Devamını Oku
görünmez bir el kilitler kapılarımı,
miskinliğimden değil bu minnet
çaresizim seni sevdiğimi söyleyemem.
Dilsizim.
Uzun zamandır burada şiir okumuyordum, yeni gördüm o hikâye kısmını şiirin altında, Aynur' u ziyaret etmek iyi olmuş iki laf edebilmek adına konu ile ilgili. Şiirin hikâyesi okuyucunun ufkunda dağılan bir bütündür. Birkaç gündür okuduğum hikâyeli şiirlerde fark ettim ki şöyle bir kolaylığa kaçıyorum, hikâyesi olan şiirin önce hikâyesini okuyorum. Bu da sanırım meraktan kaynaklanıyor. Fakat sonra hikâyesini okuduğum şiirlerin çoğundan tat alamıyorum. Örneğin okuduğum bir kaç şiir sonunda dedim ki 'ben olsam bunu şöyle anlatırdım' :) Hikâye daha anlaşılır (kolay sindirilebilen anlamında) olduğundan genellikle insanların bir veya bir kaç kez okuyup tat alabildikleri yazın türüdür. Fakat alınan tat genelde aynıdır. Konu itibariyle. Ama şiir için aynı şeyi söylemek elbette olanaksız. Ben kısaca şöyle özetleyeyim. Şiir demir parmaklık ardında olabilecek bir tür değildir. Kısıtlamanın ötesinde hiç bir anlam ifade etmiyor şiirin hikâyesi. Çocukken şöyle bir şiir yazmıştım;
Mahkûm
...
Suçu ne bu kuşun
Bırakın özgür kalsın
Kanat çırpıp
Özgürlüğü tatsın
...
Özgürlüğe dokunmak başkaldırıyı ve isyanı da beraberinde getirir. Şiirinizi elletmeyin :))
Sevgiler Aynur. Fatma kıran
Şiir yazıldıktan sonra şairinin elinden kaçar.
Artık istenildiği gibi gezdirilir, soyut bir resme bile dönüşür, okuyan herkes kendi dünyasının şiir motifine göre renkler verir, renkler alır, kendi yaşadıklarıyla bağdaştırır, her dize her değişik okuyucuda farklı çağrışımlar, imgeler yaratır. Karışamazsınız şiiri yazan Siz olmanıza rağmen.
Şairlerin şiirlerine açıklama yapmaları, yetersiz anlatım eksikliğinin giderilmesi için acze düşülerek yapılan bir takviye gibi olacaktır. 'Dizeler yetmedi, şimdi de düz yazıyla da şiirin anlaşılmasını kolaylaştıralım' denilir gibi olacaktır.
Şiirin estirdiği, anlattığı, anlaşıldığı tadı yok edecektir. Dersvari zorunlukla şiirde 'öff'ler yaratacaktır.
Şiirin dahi iyi anlaşılması için şairinin açıklamalarına, geniş bilgilendirmelerine gerek duyuluyorsa o şiir 'küs' demektir zaten.
Bilimsel toplantılarda, panellerde vs. şiirin irdelendiği ortamlarda, sohbetlerde belki şairler yazdıkları şiirler hakkında etraflı açıklamalar yapabilirler. Sonuna başına bir anekdoz düşebilirler ama şairinin şiirine açıklamaları şiiri küstürür.
Sayın Uluç! yararlı bir tartışma ortamı oluşmuş geç de olsa katılmak mutluluk verici...
Şiir; söz sanatının en etkili iletişim aracı hammadesi duygu, uyarıcı malzeme ve duyguyu harflerle kağıda dökmek, bir yazım oluşturmak. Kalbin işlendiği birikimlerin yüzeye çıktığı ve yazılan dizelerin etrafında atan bir kalp duymak. Aynı zamanda. İkinci kalbin(okuyucunun) atışını uyumlu bir ritme dökmek ve iki kalbin bire bir olmasa da örtüşmesi.....şair ruhlu okuyucunun kaleminden dökülen dizeler İşte şiirin açıklaması yorumumu kanımca, yükümlülüğü..
Aksi yani şiirin hikayesinin açıklanması magazinsel bir değer taşıyor...Yorumlar ise farklı şair kalbinin yorumunu dizelere döküyor, şiiri okuyan kalbini yorumluyor.
Sevgimle
Burada yapacağım akademik bir değer taşımayacağından yalnızca kişisel görüşümdür ve beni bağlar.
Bana göre şair bir şiiri yazdığı müddetçe şiire hakimdir. Şiirin yazılımı bitip yayınlandıktan sonra şair'in artık onun üzerinde anlam bakımından hakkı olmaz. Çünkü okuyucu şiiri ne manada anlamışsa o şiirin anlamı ya da öyküsü odur. Zaten şiirin düz yazıdan farkı da budur. Birisi bana bu şiirde ne anlatmak istedin diye sorduğunda şiiri aynen okuyup 'işte bunu anlatmak istedim' diye cevap vermeyi uygun görüyorum. Okuyucu nasıl anlıyorsa onu anlatır o şiir.
Bu nedenle şiirlerin öykülerinin anlatılmasına sıcak bakmıyorum. Yine de şair isterse ek açıklama yapar şiire. Bu şairin seçimine kalmış.
Barış Aluk.
Harika bir tartışma ortamı doğmuş bu sayfada... Düzeyi yüksek, hem ciddi, hem esprili yaklaşımları okumaktan keyif aldım. Sohbete devam etmek istedim; Şiiri tartışmak, elbette tabu değildir. Zaten tabu olan bir şey de olmamalıdır. Ama bilindiği gibi; şiir, “Yazıldığı gibi okunmaz” “Hissedildiği gibi okunur. ” Bir dize, okuyanın bazen dilini yakar, bazen yüreğini… Sevgilinin saçları savrulurken bir dizede; için içine sığmaz olur, kendini rüzgarın müziğine bırakırsın ; ağzın yayvanlaşır, tebessümünü zaptedemezsin…
Aynı dizeyi okurken, başka bir ruh halinde; bu kez mendilin gerek olabilir… O saçları bir daha görememe olasılığı yakar da yakar genzini, düğüm düğüm olur hıçkırığın, çözemezsin…
Aynı şiir ,aynı kişiyi, farklı ortamlarda farklı duygulara sokarken, şair ile okuru aynı potada yakalamak, pek de mümkün olmaz. Zaten gerek de yoktur.
Şiiri okuyan, “ o an” içinde bulunduğu ruh haliyle anlar şiiri. Şair içinse, şiir bazen tek bir durum için gibi görünse de, genellikle altında bir birikim vardır. Hayat denilen yolculuğun belli duraklarında, yüklendiği olgular, hiç farkında bile olmadan şiirin dizelerine yansımıştır.
Hani bir şarkı duyarız bazen, hemen dikkatimizi çeker. Sözleri ve müziği bize hayaller kurdurur. Birkaç gün sonra, o şarkının klibini izlersiniz bir müzik kanalında. Şarkının arkasında, şarkının konusu anlatılır film gibi… Birden o şarkıya ilişkin tüm güzellikleri süpürür atar içinizden o klip… Şarkıyı ve şiirini yazanın, dinleyenlerin yerine, birileri şarkıya istediği anlamı yüklemiş ve bize sunmuştur. Ve hayallerimizin canına okumuştur.
Sevgili Onur Çağlar, şiiri tartışmak mümkün olmalı diyor. Ancak, genellikle, şairler arasında ve arkadaşlar arasında olmalı gibi bir sonuç da çıkıyor, anlattıklarından. Buna ben de katılıyorum. Çünkü bu tartışmalarda genellikle, tartışmanın esas konusu, kelimelerin doğru seçimi, uyak durumu,dil kuralları üzerinedir. Şiirin anlamı üzerine de yapılsa bile, istisnadır.
Bence, şiiri açıklamak ve konusunu tartışmak, şairler ve dostlar arasında kalmalı… Okurlar kendi aralarında tartışsın illa ki bir anlam tartışması gerekiyorsa… Sevgiyle...
tek yorumu yoktur eserin doğru bir söz, şair düşündüğünü yazar, okur okuduğunu düşünür. iki ayrı eylemden aynı sonucu bekleyemeyiz. açıklamaya gelince, iki uçlu olduğunu düşünüyorum. birisi kişisel açıklama ikincisi varsayımsal açıklamadır. birincisi şairin direkt kendisi ile ilgilidir. eşe dosta şiirinin açıklamasını yapabilir. diğeri de eleştiri bilminin içerisinde imgenin metaforun ve şiir tarihinin bağlamındaki açıklamadır. ne kadar doğrudur. tartışılır. sonuca da varılamaz. bence tartışılsın şiir. güzel oluyor.
www.korsanedebiyat.tk
bir çok şiir var ki öyküsünü zaten olduğu gibi sunuyor ..
burada ele alınan anlatımın gerçekten şiirleştiği nadir durumlar ...
her ikisinde de şiirin öyküsünü altına yazmak yersiz..
birincisinin özünde var sebebi , ikincisinin özü gizemi ...
kaldı ki şiirlerin altında kullanıyor ve görüyoruz isme teşekkürleri ya da şiirinden etkilendiğimiz ismi.
önümüze konulan gereksizliği hatta zararı iyi görüntülemiş paylaştığın yazı ...
Sevgili Aynur, bu konu daha yıllarca ilginçliğini koruyacak sanırım. Hem
herkesin beğenisi ve beklentisine göre söyleyeceği çok şeyler var, hem de
edebiyat tarihi bu tür konularda fazlaca ilgilendi geçmişte. Sanırım
60'lardan sonra ciddi şiirseverler ne Attila'nın 'meraklısı için notları'na,
ne Fahriye Abla'nın kimliğine, ne Han Duvarları'nın sahiciliğine eski ilgiyi
göstermediler. Medya çağı'nda şiirle değil de şiirin 'hikayesi'yle
ilgilenmek şiir sanatını da giderek 'paparazi'ye dönüştürerek popüler
kültürden pay kapmak isteyenlerin uğraşı haline dönüşecektir giderek.
Aklıma ilk gelenler şunlar:
Bu şiiri anlamadım diyenler kadar, çok iyi anladım diyenlerin de şiirle
gerçekten tanışmadıklarını düşünüyorum. Okurun şiir katına ulaşabildiğinde
şairden 'bağımsız' ve 'gizli' yorumlarını yapabildiği sürece şiirden haz
alabileceğini düşünürüm.
Şu da modern şiire ilişkin bir yorum: (İlhan Berk'in miydi?) Şiir, şairin kullandığı
sözcüklerden değil, kullanmadığı sözcüklerden oluşur, gibi bir aforizmayı da
yabana atmamalı.
Sonuç: (Genelleme) Açıklanan şiirin şairi tarafından 'katledilmiş' olması.
Hani Ahmet Haşim'in, 'şiiri açıklamak, çok güzel ve ötüşlü bir kuşu, eti
için öldürüp yemek' gibi bir yorumu vardı ya, benimserim. Şiirin önüne toplumcu, bireyci vb.. şiir dışı yapay yaftalar yapıştırılmadığı sürece şiir bir açıklama beklemez zaten. Şiirini açıklayan şairlerin türlü-çeşitli art niyetlerini de sezmemek mümkün değil. 'Şairin gönlü seyirci ister' dememiş miydi Nietzsche!..
Bizim çağlar boyu 'halk hikayesi' geleneğimizin de etkisi var bu bağlamda.
Hani yakın zamanlarda bile tanık olduğumuz 'facialı-ölümlü' trajik destan
yaprağını gezerek okuyup satan 'sahte aşıklar'ın dinleyicilerini hüngür
hüngür ağlatan yanık seslerini anımsar mısın?
Yani insanların derdi şiir değil özetle. O kadar çok çeşitli örneği var ki
konunun, 'azgelişmişlik süreçleri'ne koşut olarak toplumbilimsel-ruhsal
analizleri bekleyen yanı ön plana çıkıyor. Öte yandan bu, 'yerli şiirimize', 'yeni halk şiirimize' özgü bir hastalık belirtisi sanki...
Dikkat edersen, 60'lardan bu yana daha 'hermetik' yapı kuran usta şairlerin
hiç de yüz vermedikleri bir konu bu. Şiir ilk okunuşlarda kendini ele
vermemeli, her 'sıkı' okur da aynanın arkasını sezgi ve yorumlarıyla
zenginleştirmeli derim ben. Uyar'ca, şiir katmanlı, 'kalın olmalı'. Bence tabii...
Yoksa 'yeniden üretilmesi' değil, kolayca tüketilmesi söz konusu olur
yazılan çoğu şiirin.
Kemal Özer'in şiirine ilişkin yorumlara Hilmi Yavuz. 'Kara Güneş' kitabında daha kapsamlı ve ilginç yaklaşımlarda bulunuyor. Sonuçta kuramsal bakış açısı önem kazanıyor Borges'in de katkılarıyla...
Aceleyle bu kadar görüşlerim şimdilik. Konunun her ayrıntısını tartışmak
keyifli olabilir ilerde.
Sevgiler...
Cansever Eyüboğlu
Bir şiiri kaç kişi okursa o sayıda da yorum çıkar ortaya,okuyucu her seferinde yeni anlamlar ekleyebilir farklı yorumlar yapabilir şiire.Ancak şairin kendi yazdığı şiirin dışına çıkıp yeni bir yorum yapabilmesi olanaksızdır.Öyleyse şiirin aslolan bir tek açıklaması vardır.Buna rağmen şair bu açıklamayı yapmamalıdır.Çünkü yapılan her açıklama şiiri daraltır,tatsızlaştırır.Hele şairin kendi ağzından yapılanlar...
Bu şiir ile ilgili 26 tane yorum bulunmakta