M. Fuat “şair-şiir-okuyucu” adlı bir yazısında Kemal Özer’in bir şiirini yorumladıktan sonra şairin kendisine sormuş, onun yorumunu da veriyor. Şiir şu:
AĞIT
Annem mi bir kadın
Geciken bir kadın gece yatısına
Ölüm kendini göstereli babamın saçlarından
Günü birlik bir kadın
Üsküdar’la İstanbul arasında
Babamdı sakalıydı babamın
Bir akşam göle batırdı
Çıkmamak üzere bir daha
Hepsi de ekmek kokardı
Sayısı unutulan parmaklarının
Akşam bir attır bütün ülkelerde
Serin esmer bir attır
Terkisine çocukların bindiği
Kemal Özer
M. Fuat diyor ki;
Ben “ağıt”ın getirdiği anlamı şöyle açıklamıştım: Şiiri söyleyen bir çocuk. Birinci, beşlikte babasının ölmesi, ya da ölüm döşeğine düşmesi üzerine annesinin işe gidip gelmeye başlamasını anlatıyor. Üsküdar’da oturuyorlar; annesi İstanbul’da çalışıyor. Geceleri eve geç geliyor. Gece yatısına gelen bir konuk gibi…Sonra sabah erkenden oğlunu (çocuk erkek) belki de ölüm döşeğindeki babayı (ölmüş değilse) bırakıp işe gidiyor. İkinci beşlikte baba anlatılıyor. İlk üç mısrada ölüşü, son iki mısrada yaşayışı. Baba sakallı, bütün hayatı boyunca bir lokma ekmek için çalışıp didinmiş bir adam. Birinci beşlikteki anne de başörtülü bir kadın olsa gerek. Yoksul bir aile..Son üçlük -nedense- sokakta geçiyor; sokaklarda oynayan bütün dünya çocuklarının yaşadıkları hayatın zorluklarına kafa tutan neşelerini veriyor. Su gibi akışından mı, bindiği sözcüğünün boşluğa doğru bırakılışından mı, bilmiyorum, umutlu bir üçlük bu. Çizdiği görüntü insanı çok çeşitli duygulara götürebiliyor.; açıklamalardan çok yakıştırmalara elverişli.
Kemal Özer ise şöyle diyor kendi şiiri için;
Katılan üç kişi var o şiire. Anne, baba, çocuk..Şiir o yüzden üç bölüm. Baba ölü. Anne ve çocuk ölümün ve ölünün ertesinde.İlk bölüm anneyi çiziyor. “gece yatısı” ve “günü birlik” sözleri bu çizinin ögelerinden. Baba yeni ölmüş. Anne ölünün arkasından yaşayışındaki değişmeyle yer alıyor. Ve o bölümde mezarlıkla ev arasında gidip gelen bir kadın. Artık bir misafir gibidir çocuğun gözünde.Üsküdar’la İstanbul evle mezarlığı deyimliyor bir bakıma.
” günübirlik bir kadın ”sözü de gene annenin misafir gibi görünümüyle ilgili. İkinci bölümde yalnız ve yalnız babanın nasıl öldüğü çocuğun ağzından anlatılıyor. Üçüncü bölüm ise iki bölümle, bir bakıma “ kontrast” yapıyor. Sanki şairin eklediği ve çocuklardan söz açan ilgisiz bir bölüm. Onların akşam olunca evlere dağılışını, babalı babasız fark etmeyen evlere dağılışını deyimliyor.
M. Fuat kendi yorumunu savunurken nedenler arasında şunu da gösteriyor:
Geçimini sağlamak için çalışmak zorunda olmayan bir kadının çocuğunu her gün böyle yalnız bırakacağını aklım almaz benim. Hele bu işi kocasının mezarına gidip akşama kadar orda oturmak için yapan bir ana düşünemem. Benim gördüğüm, anladığım, sezdiğim, hiç şüphe etmediğim gerçek şu: kadınlarda çocuk sevgisi koca sevgisine üstündür.
Şimdi “Ağıt” şiirinin anlamı hangisi?
Şairin düşündüğü anlam mı? M. Fuat’ın çıkardığı anlam mı? Bir başka eleştirici de başka bir anlam bulursa şiirde, onunki de şiirin anlamı olamaz mı?
Bir çoğumuzun kafasında yerleşmiş bir inanç vardır.Denir ki; eserin anlamını yazarından daha iyi kimse bilemez. Eseri o yazdığına göre eserde ne anlatıldığını, nasıl yorumlanması gerektiğini o bilir. Eserin gerçek anlamı yazarın düşündüğü anlamdır. Bu iddianın doğru olduğunu sanmıyoruz. Yazarın anlatmak istediği şeyle anlattığı şey her zaman aynı olmaz Kemal Özer’in “Ağıt” şiiri ondan kopmuş, anlamı ancak kendinden çıkan, kendi başına var olan bir eserdir. Kemal Özer de kendi şiiri karşısında artık başkaları gibi bir okurdur. Kendi yorumu ile M. Fuat! ın yorumu arasında tercih yapacak olanlar hangi yorumun şiire daha uygun olduğuna bakarak karar verebilirler.
Yazarın yorumu ile yetinmememizin başka nedenleri de vardır. Çoğu kere iyi bir sanat eserinde sanatçının farkında olmadan koyduğu şeyler bulunur. Eserin anlamı onun sandığından daha zengindir. Bir takım meziyetleri vardır ki bunları kendi düşünerek, hesaplayarak sağlamamıştır. Eleştiriciler bunları meydana çıkarabilir, yeni anlamlara işaret edebilirler.Nitekim büyük sanat eserleri çağlar boyunca didiklenmiş, yeni yorumları yapılmış gizli kalmış zenginlikleri belirtilmiştir. Hamlet eleştirileri bu söylediğimizi doğrulayacak bir örnektir.
Berna Moran
Edebiyat Kuramları ve Eleştiri
Sayfa 121-122-123-124 (Cem Yayınevi- 6. Baskı)
Aynur UluçKayıt Tarihi : 27.6.2006 10:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Mahkûm
...
Suçu ne bu kuşun
Bırakın özgür kalsın
Kanat çırpıp
Özgürlüğü tatsın
...
Özgürlüğe dokunmak başkaldırıyı ve isyanı da beraberinde getirir. Şiirinizi elletmeyin :))
Sevgiler Aynur. Fatma kıran
Artık istenildiği gibi gezdirilir, soyut bir resme bile dönüşür, okuyan herkes kendi dünyasının şiir motifine göre renkler verir, renkler alır, kendi yaşadıklarıyla bağdaştırır, her dize her değişik okuyucuda farklı çağrışımlar, imgeler yaratır. Karışamazsınız şiiri yazan Siz olmanıza rağmen.
Şiirin estirdiği, anlattığı, anlaşıldığı tadı yok edecektir. Dersvari zorunlukla şiirde 'öff'ler yaratacaktır.
Şiirin dahi iyi anlaşılması için şairinin açıklamalarına, geniş bilgilendirmelerine gerek duyuluyorsa o şiir 'küs' demektir zaten.
Bilimsel toplantılarda, panellerde vs. şiirin irdelendiği ortamlarda, sohbetlerde belki şairler yazdıkları şiirler hakkında etraflı açıklamalar yapabilirler. Sonuna başına bir anekdoz düşebilirler ama şairinin şiirine açıklamaları şiiri küstürür.
Şiir; söz sanatının en etkili iletişim aracı hammadesi duygu, uyarıcı malzeme ve duyguyu harflerle kağıda dökmek, bir yazım oluşturmak. Kalbin işlendiği birikimlerin yüzeye çıktığı ve yazılan dizelerin etrafında atan bir kalp duymak. Aynı zamanda. İkinci kalbin(okuyucunun) atışını uyumlu bir ritme dökmek ve iki kalbin bire bir olmasa da örtüşmesi.....şair ruhlu okuyucunun kaleminden dökülen dizeler İşte şiirin açıklaması yorumumu kanımca, yükümlülüğü..
Aksi yani şiirin hikayesinin açıklanması magazinsel bir değer taşıyor...Yorumlar ise farklı şair kalbinin yorumunu dizelere döküyor, şiiri okuyan kalbini yorumluyor.
Sevgimle
Bana göre şair bir şiiri yazdığı müddetçe şiire hakimdir. Şiirin yazılımı bitip yayınlandıktan sonra şair'in artık onun üzerinde anlam bakımından hakkı olmaz. Çünkü okuyucu şiiri ne manada anlamışsa o şiirin anlamı ya da öyküsü odur. Zaten şiirin düz yazıdan farkı da budur. Birisi bana bu şiirde ne anlatmak istedin diye sorduğunda şiiri aynen okuyup 'işte bunu anlatmak istedim' diye cevap vermeyi uygun görüyorum. Okuyucu nasıl anlıyorsa onu anlatır o şiir.
Bu nedenle şiirlerin öykülerinin anlatılmasına sıcak bakmıyorum. Yine de şair isterse ek açıklama yapar şiire. Bu şairin seçimine kalmış.
Barış Aluk.
TÜM YORUMLAR (26)