Bağırdı hayat, bulaşmak kolaydı aslında
...Ağırdı hayat, ulaşmak zordu
Alışkanlıktı yaşadıkları
...Çalışkanlıktı başardıkları
Kaçması çözmezdi sorunlarını
...Açması gerekti duygularını
Sonunda içinde buldu cevabı
...Onun da hakkıydı, bir kalbi vardı
Kalmak biraz da susmak demekti
...Almak için gereken tek şey emekti
..........Giz çoktu..........
............İz yoktu...........
Kime anlatsa anlayamazdı
...İme sakladı
Sağır oldu, kör oldu
...Ağır geldi yoruldu
Ağlamak kolaydı da
...Dağlamak zordu
Sesler uzaklaştı
...Esler çoğaldı
Cesaret karardı
...Esaret aydı
Çöldü mekanı, o bunu gördü
Öldü ardından, bu şair öldü
.
.
.
...
Kayıt Tarihi : 1.8.2006 07:01:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kaçması çözmezdi sorunlarını
...Açması gerekti duygularını
Sonunda içinde buldu cevabı
...Onun da hakkıydı, bir kalbi vardı
çok beğendim elinize sağlık, tebrik ederim, başarılar..
KOMŞU KIZI GAYE
Bu şiir bana göre, bir yönüyle divan edebiyatı geleneğinin serbest şiire taşınması gibi. Esasen ikinci yenilerin, özellikle Cemal Süreyya’nın bazı şiirlerinde de divan edebiyatı formlarını serbest şiirde bulabilmek mümkündür. Bu anlamda aslında bu tarz (tamamen böyle olmasa da) kısmen daha evvel kullanılmış bir tarzdır.
Bu serbest şiiri şekil itibariyle farklı kılan husus beyitlerle yazılmış ve her beyitteki ilk iki başlangıç dizesinin kafiyeli olmasıdır.
Bağırdı / Ağırdı
Alışkanlıktı / Çalışkanlıktı
Kaçması / Açması
Sonunda / Onun da
Kalmak / Almak
Giz / İz
Kime / İme
Sağır / Ağır
Ağlamak / Dağlamak
Sesler / Esler
Cesaret / Esaret
Çöldü / Öldü
Ayrıca yer yer dize sonlarında da kafiyelere rastlanmaktadır. Mesela; “oldu” ve “yoruldu” buna örnek olarak verilebilir. Bunun dışında kalan yerlerde gözlenen ses benzerlikleri genellikle redif hükmünde.
Dize başındaki kafiyeler şiiri ses olarak olumlularken, dize sonlarında gözlenen kafiye ya da kafiyemsi ses tekrarları ise şiiri ses olarak boğmakta gibi geldi bana. Bunun dışında; acaba dize başlarındaki kafiyeler şiiri ketlemiş midir diye soramadan edemedim kendi kendime. Şairin dış şekil itibariyle ortaya çıkan kurgusal yaratıcılığı acaba şiir dili açısından da yaratıcılığı beraberinde getirmekte midir? Bir müddet bunu düşündüm. Tabii burada kullandığım bu cümlede kafa karıştıracak bir paradoks görülmektedir. Bana göre bu paradoks şiirde yaşanmıştır. Aynı paradoks beni de yapacağım yorumda paradoksa götürmüştür.
Şiirin sesi dize başı kafiyelerde olumlu, dize sonu kafiye ve kafiyemsi ses tekrarlarında ise olumsuz durumda. Ancak bütün olarak değerlendirirsek dize sonları şiiri boğmakta ses olarak.
Şiir dili açısından değerlendirecek olursak, ilk planda düz ve sade, fakat kelime ve zihin oyunlarına dayalı bir anlatım biçimi ile karşı karşıyayız. Tabii ki şiir mutlaka kapalı, imgeli, örtük, sembolik vs. olacak diye bir kural yoktur. Ancak serbest şiirde asıl olan anlamın ziyadesiyle örtülmesidir. Aslında şairin amacını ve mesajını farklı siir dille anlatmak istemesinin doğal bir sonucu olarak kısmen burada da bir örtüklük var. Fakat söylemin fazlaca yaratıcı ve bakir olmaması şiiri rutinleşme tehlikesiyle baş başa bırakıyor.
Şairde farklı ve otantik şiir yazma arzusu açıkça görülüyor. Ancak bu farklılık ve otantiklik ilk planda dışsal unsurlarla sınırlı gibi. Şairin bunu şiir diline de taşıması gerekiyor. Bu anlamda şiirde neredeyse sıfat, teşbih, imge yok gibi. Tasvirlere de pek müracaat edilmemiş. Şiir kendi içinde kelime oyunlarıyla muamma (enigma) haline getirilmeye çalışılmış. Edebiyatımızda zaman zaman kullanılan bir tarzdır bu. Ancak bu tarzın sadece kelime oyunuyla kalmaması ve şiir diline de yansıması gerekir, diye düşünüyorum.
Şiir dili açısından genelde vasatı tutturmakta zorlanan bir görüntüsü var gibi. Tabii bu benim görüşüm. Yani öznel bir yargı. Şiire kılıf biçmek de istemiyorum.
Şiir içerisinde lirik söyleyişler pek fazla yok. Anlatı tarzı ve adeta manzume edası gözlenebiliyor. Mesela;
“Alışkanlıktı yaşadıkları
...Çalışkanlıktı başardıkları”
“Sonunda içinde buldu cevabı
...Onun da hakkıydı, bir kalbi vardı”
“Kalmak biraz da susmak demekti
...Almak için gereken tek şey emekti”
dizeleri buna açıkça örnektir.
Hatta bu dizler başta olmak üzere şiir içerisinde mesaj didaktik bir tarz verilmekte. Bu da şiirin lirizmini azaltmakta. “Başarı çalışmaya bağlıdır”, almak (elde etmek için) emek harcamak gerekir. Şeklinde öğüt verişler hemen belli oluyor.
Şiirin en şık dizesi bana göre şudur:
“Kime anlatsa anlayamazdı
...İme sakladı”
Ama anlatı tarzının basitliği bu dizenin gözden kaçmasına sebep olabilir.
Şiirin girişi ile finali iyi gibi. Özellikle final daha çarpıcı geldi bana.
Mısra tekniği açısından şair kendisini şekille kayıtladığı için sıkıntı yaşamakta. Bence buradaki bazı dizeler daha farklı kurgulanabilirdi. Özellikle ya dize sonu ses tekrarları ortadan kaldırılır ya da şairin dize başında kullandığı kafiyelerin birisi dize başına diğeri dize sonuna da getirilebilirdi. Bu haliyle sadece dize sonları üzerinde değişiklikler yapılsa iyi olur kanaatindeyim.
Bu arada dizeler oldukça kısa ve yarısı kafiye olduğu için okuyucu (en azından ben) sadece kafiye okuyor gibi bir hisse kapılır gibi oldum. Allahtan şiirde var olan kelime enigma imdada yetişti de bu his uzaklaştı benden.
Dizeler biraz daha uzatılsa, bir iki sıfat, kelime vs. eklense sanki daha iyi olur gibi.
Özetle;
Şiir dili vasatı tutturmakta zorlanıyor. Buradaki söylemler falaca bakir değil. Ancak şiirdeki muamma şiiri okutmakta. Bu anlamda şairi tebrik etmek gerekir.
Şiir sesi genelde iyi gibi fakat dize sonları şiiri boğmakta.
Mısra tekniği muhtemelen şairin kendisini şekille kayıtlamasından dolayı vasat.
Kurgu hem şekil açısından hem de muhteva açısından iyi durumda.
Tür şekil ilişkisi isabetli.
Anlama bir şey demem o şaire aittir.
Üzerinde biraz daha çalışılsa sanki daha iyi olurdu kanaatindeyim.
Genel de vasat bir şiir okuduğum kanaati hasıl oldu. Fakat türü içerisinde farklı bir ürün olarak ortaya çıkması takdire şayandır.
Tebrikler ve başarılar.
Asım Yapıcı
TÜM YORUMLAR (3)