Vur...gitmeden önce bir kez daha vur
Bir tek kıvılcımla yak, pişir, kavur
Sönmeden ateşim, küllerim savur
Ama önce dön de islerime sor...
Sor...neden böylesine hınçla doluyor?
Bu şafak yağmur vardı yine
Şehrin yanaklarında...
Bulut bulut gözlerden
Ilgıt ılgıt çiselendi sevda.
Gözlerimde şimşek çakışları
Gözlerimde yıldırım yanıkları
Beni sana sormuşlar, unutmuşsun adımı
Duymazlıktan gelmişsin figan-ı feryadımı
Yerle bir hayallerim, zehrettin muradımı
***İçre sindiremedim ‘yok’ sayıp da gitmeni
***Sen açtın ya bilirsin yaramdan tanı beni.
Bir elinde yüreğim, bir elinde ayrılık
Hangisi diye sorma seçim yapmak zor bana
Ayrılık ölümden zor, yürek enkaz, can kırık
Bir sağlam düşüm kaldı gel de hayra yor bana.
Aşiyanda gezerken hazan oldu güllerim
Böyle bir başıma koyup gittin ya
Cennet diyâr olsan, hûr olma bana
Pür-âma karardı, zifr oldu dünya
Güneşten kor olsan, nûr olma bana.
İçime bir yumak od attın gittin
Yaş otuz beş, can heder
Yolun yarısı eder
Bir otuz beş yıl daha
Ömür biçer mi kader?
Daha dün genceciktin
‘Aşk acı deneymiş! ’, der yarzedeler
Işgın yürekleri poyraz zedeler
Kalbe ok işlemez, bir gamze deler
Dermansız yareymiş, yeni anladım.
Beklemek ölümden daha da zormuş
Gönlüme mihmândın ruhuma ferdâ
Billûr bir şûleydin ayn-ı cidârda
Katre katre yaşlar aktı didârda
***Şu gördüğün sûret senin eserin
***Ey gönül bakacak ferin yok senin.
Yoksun artık...olmayansın...
Damla damla yüreğime düşüp de
Bir türlü dolmayansın...
Varlığın yok...yarlığın yok...
Sesin kısık...nefesin yok...
Anlatamadıklarına... yazık!
Gidişim, hayırdan olurdan değil
Feryadım son sürat, ağırdan değil
Durdurmak istersen aşkıma eğil
Yoksa dönmezlere kayacak bu yol.
Sabır tükeniyor kıtlıkta yürek
Siirniz harika! ! ! Cok begendim...