Eli kulağındadır şimdi gecenin, yüreği avucunda.
Bir çocuğun mavzer siyahı gözleriyle bakmak yarınlara.
Ve ağır ağır soluyor içimde yüzün.
Yalın ayak, yırtarcasına ciğerlerimi,
Koşuyorum umuda, sevdaya.
Koşuyorum ölümüne inat.
Ve bilincimin tükendiği yerde başlıyordu yok olma duygusu.
Sonra sensizliğin yalnızlığında büyütüyordum geceleri,
Ve karanlıklarımda aydınlanıyorsun sen.
Anlamsız bir anlam gibi.
Umutsuzlukları ihraç ediyordun yüreğime,
Umutlarım büyüdükçe, karanlıklar küçülüyordu.
Al beni karanlıklarına.
Yeni günün kavruk teninde doğalım.
Ve umutlar taşıyalım,
Doğduğumuz ve doğabildiğimiz yeni günlerin savruk yüzlerine.
Ve anlamsızlıklar gözlerinde büyütüyor anlamı.
Bense emek oluyorum çoğaldıkça
Bir çıtırtıyla bile ürperirken yüreğim.
Kasvetli bir gecenin göğsünde nemli akşamların buğusu.
Bırak gideyim,
Bak yeşermeye yüz tutmuş bir yürek şimdi avuçlarımda.
Bırak ölüme hırsla direnen hüzünlü çocuklar bekler yolumu.
Gülüşü dudaklarında solan insanlar.
Gündüzünü kaybetmiş bir çocuktur yüreğim,
Semaha durmuş savrula savrula döner,
Hiç bilmedik kapıları çalar bir bir.
Alıp başını gitmek ister hiç görmediği yerlere.
Çirkin bir köşe başında vurulmuş kahpece.
Ne çok yitip giden umutları oldu.
Öyle sıcaktı ki çocukların elleri ve öyle gözleri umut doluydu ki, çocukların elleriyle aradım geleceği. Onların gözleriyle baktım yarınlara. Ve hep buruk bir hüzün olmuştur içimde çocukların mutluluktan ve umutlardan habersiz oluşu. Çocuklar getirecekler umut ettiğimiz geleceği ve bir bir toplayıp emeği, umudu, sevdayı getirip sunacaklar o minicik elleriyle insanlığa. Çünkü çocukların yüreğine serpilmiş bir tohumdur hayat. Çocuklar; temiz bir göğün altında atmak isteyen o minicik yürekler, nedeni bilinmez bir can sıkıntısı ve bir damla göz yaşıyla büyüyüp gidiyorlar. Oysa bir ülkeydi tek istediğim, umudu göğüslemiş çocukların geleceğe hırsla koştukları. Hayat her geçen gün büyütüyor rahminde çaresizliği. Gözleri sislenmiş bir dilencinin, sesindeki sessizlik gibi bir karanlık çiseliyor yüreğimde. Bir türkü gibi yaşadım hep, çok uzaklardan buz kesmiş rüzgarla akıp gelen sıcak bir türkü gibi. İnzivaya çekilmiş şu ömrüm, karanlığa alıştırır şimdi gözlerini, kulaklarını sessizliğe, yüreğini alıştırır kimsesizliğe. Ama gel gör ki o anlamadı, ne olur sen anla biraz, hayatı yalan ölümü ise bir bayram sevinci kadar sıcak karşılayan insanları. Şimdi gidiyorum, sevincimi ve gülüşümü rehin bırakarak bir güle. Gidiyorum sevinci yarınlara saklanmış yaralı bir gülüş gibi.
Aydınlığın zaferini görüyorum gülüm,
O göz kamaştıran aydınlığın zaferini.
Ve şairin isyanlarla dolu mısralarında titreyiş.
İçine sığmıyor insanlar.
Ve şiir kusuyor tütün kokulu yasak sesiyle.
Kalemi silahıdır, kalkanı sevgi.
Zehir yeşili gözlerinde saklı umut ettiğimiz gelecek.
Ve umut ettiğimiz ne varsa.
Hem sonra bir bulut gibi akacağız köpük köpük geleceğe.
Seninle dostça, yoldaşça tutacağız elinden yarınların.
Geçmiş çok uzaklarda kaldı bilirim,
Ama bizim sancımız yarınlar içindi.
Bir karanlık çiseliyor yüreğimde.
Gözlerimde bardaktan boşalırcasına bir yağmur.
Bedenimi suskun karanlıklar çevreliyor.
Bir rüzgar esiyor hafiften çok uzaklarda.
Uykusuzluk düşüncelerimi siliyor beynimden.
Adımlarım yavaştan ağırlaşıyor.
Karanlığa yelken açar gibi uzaklarda yanıp sönen ışıklar.
Bir yanıp bir sönerek belirli belirsiz.
Kentin yalnızlığa yenilişi gibi.
Çocukların evlerine çekilişi gibi,
Sokakta cılız seslerini bırakarak.
Uzaklardaki ışıklar gibi karanlıklara yelken açtım şimdi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!