ŞAİR AŞKLARI
(FAZIL HÜSNA DAĞLARCA)
“Seni görmediğim gün
Beni kim görse
Görür
Bende seni”
Şiiri yaşamaya çalışan bir şair demek isabetsiz olmaz, bir gün nasıl oluyor da bu kadar şiir yazabiliyorsunuz sorusana karşılık; Dağlarca bir peçete uzatır buna bir sözcük yaz der, alır sözcüğü oracıkta bir şiir örer.
Şairin ilk ismi Fazıl Eratap, nüfusta Mehmet Fazıl Dağlar’ca olarak tescilli ise de, yazım hayatında FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA ismini kullanmıştır. Emine Sehavet isimli bir hanımla evliliği söz konusu olur, 1976 yılında boşanır, bu şairimiz çocuksuzdur.
2008 yılında hayatla vedalaşan bu şairimizin 94 yıl dünyada kalmışlığı vardır.
“Anladım
Kuşların neden iki kanadı var
Kimse bir değil ki
Evrende”
Siz de gelin, iki olalım… kuşların kanatları gibi. Yaşadığımızı bilelim.
1976 yılında kendisi 62 yaşındaki iken; Yugoslavya'nın İştip şehrinde bir etkinliğe davetli olduğu sırada tanıştığı "Mariya" adlı genç kıza âşık olur.
Dostlarıyla o gece Mariya'yı konuşur, Mariya'nın şerefine içer. O güne kadar yazdığı aşk şiirlerini elinin tersiyle iterek "Mariya ilk aşkım benim" demeye başlar.
Sabah, bir mektup yazar Mariya'ya, Yugoslavyalı Türk şair Hasan Mercan'dan mektubu götürüp vermesini rica eder. Mektup şöyledir: "Aziz Mariya, Sizi bir daha görmek istiyorum. Şimdi gelen bir telefonla Belgrad'a gitmek zorunda kalıyorum. 27.8.1976'da saat 20'de konuşacağım. Gelebilir misiniz? Ben gelemeseniz de sizi orada bileceğim. İstanbul'dan isteklerinizi hemen göndereceğim. Hasan Mercan bu mektubu çevirsin, sizde kalsın el yazım. Bütün yakınlığımla..
Fazıl Hüsnü Dağlarca yüzbaşı rütbesindeki iken kendi isteği ile askeriyeden ayrılır.
Turizm ve Çalışma Bakanlığında bir müddet çalışan Dağlarca; daha sonra kitap yayınevi açarak yayıncılık yapar. İlk şiirlerinde Necip Fazıl’ın etkisi görülür. Cemal Süreya için Fransızcadan çalıntı şiiri var, Nazım Hikmet için ise; Türkçeyi izlememiş imge yok diye şairleri acımasızca eleştirmeden geri durmaz. Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’i iyi şair olarak değerlendirir.
Çocuk Kuş
Bir kuştu,
Allı allı bir kuş.
Her tüyüne bir çiçek bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Mavili mavili bir kuş.
Her tüyüne bir boncuk bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Yeşilli yeşilli bir kuş.
Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar
Uçtu o
Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca; gazetecilik eğitimi alan, Yasemin Arpa 24 yaşında iken, şairle olan yaş farkı 53’tür, tanıştıklarında “Siz bana Mısır tanrıçalarını anımsatıyorsunuz” diyerek telefon numarasını vererek kendisini aramasını ister.
Yasemin Arpa şöyle anlatır, takvim dışı bir yaşıtlık doğmuştu aramızda; bu notu aldıktan sonra, ilki bir Cuma öğle saatlerinde olmak üzere, bir yıl birlikte çıktık der.
1991-1992 yılları arasındaki bu buluşmalarda; Fazıl Hüsnü Dağlarca, anlatacaklarım tepki toplar o nedenle, bu görüşmelerimizi ve konuşmalarımızı ben öldükten bir yıl sonra yayınla diye vasiyet eder.
Yasemin Arpa’da bu vasiyete uyar 18 yıl sakladığı bu gizemi sonunda ismini de şairin koyduğu ‘Söz Kuşlarından Kalan Parıltı’ isimli kitapta yayınlar. Şairin kozmik bölmesine bu kitapla giriyoruz.
Yasemin Arpa ile yapılan bir söyleşide gazeteci şu soruyu soruyor Yasemin Hanım’a, - Bir gece telefon edip, ‘Bu şiiri size yazdım’ diyor ve bir şiir okuyor, siz de ‘Dağlarca beni sevişmeye teşvik ediyorsunuz’ diyorsunuz….O ne yanıt verdi buna.-
Evet, o da “Benim bütün yazdıklarım kadınların sevişmesini kolaylaştırmak için” demişti diyor.
Yine Yasemin Hanım size iltifat eder miydi, sorusuna, hoşuma giden tanımlamaları oluyordu evet der. Dağlarca ‘Gençliğimde çirkin kadınların ellerini bile sıkmazdım” söylediğini aktarıyor.
Yine Yasemin Arpa’nın anlattığına göre genç ve güzel bir bayana göz takıldığında, ‘Dağlarca lütfen önünüze dönünüz ‘ derdim o da, ‘malzeme topluyorum derdi’
Şair Fazı Hüsnü Dağlarca ile bir yıl birlikte çıkan Yasemin Arpa bu yakınlığı ile bu şairin şiir şiflereleri kitaba intikal etmiş bulunmaktadır.
Bizim bu çalışmaya yönelişimiz, şiirle aşk ilintisini saptamak, burada kanaatimi belirtmem gerekirse; bir müddet birlikte olduklarını belirten yazar Yasemin Arpa hanımefendi, şairin olurunu alarak vefatından bir yıl sonra yayımlama iznini aldığını belirtir ve kitaplaştırarak şairin gizi bize makul ve yasal yoldan ulaşmış oluyor.
Şairin baklası bana göre; “Benim bütün yazdıklarım kadınların sevişmesini kolaylaştırmak için” açıkçası bu sözü, iki kişi bir arada mütalaa etse biri dudak büker, bu nasıl söz diye ama objektif olarak tek başımıza mütalaa ettiğimizde; toplumun etik yapısı ile örtüşmese de, bir realiteden söz etmiyor hükmüne varamayız
Ben şahsen bu şairimizin yıllar önce ‘Delice Böcek’ isimli şiir kitabını okumuştum bende tesir icra eden şairlerimiz arasında sayamam.
Fakat hak teslimi bağlamında bu şairimizin bu sözünü şöyle anlamak gerekir, sevişme kavramını geniş açıdan ele almak icap eder, hayatla sevişmek, hayatı sevişken hale getirmek, sadece öznesine itiraz etmek isterim, kadın ve erkekler diye özne kefesini böyle doldurmak isterim.
Sevişme yoksunluğu kültüreldir, hayatı sevgi ile donatmak tüm eşler arasında bunun sağlıklı sağlandığını çokta ileri süremeyiz, sevişmeyi kolaylaştırmak derken; şiiri hayata karmak diye anlamak işime gelir. Bu şairimizi de böyle anmak isterim. Mamafih anılan konuya dayalı yıkılan yuvalar yok değil.
Bu şairimiz uçlarda dolaşmıştır çok genç yaştaki kadınlara yoğun ilgiyle şiirlere taşımaya çalışması ve "Ben ölünce mezarımın başında her hafta iki şişe rakı döksünler," gibi.
Aşk konusunda da sıradan olmayan bir tanımı vardır.
"Aşk" dediğiniz söze "sevi" diyelim. "Aşk" sözüyle kimseyi sevemem, "sevi" derim duyduğum coşkuya. Okuyucularım da "sevi" desinler. Kişi sevinin "neresinde" olmaz, sevi insanın "neresinde" olur. Siz gençler sanıyorsunuz ki, sevi sizlere özgüdür. Tam tersine insan, yaşının büyüklüğünce sever. Bu büyüklük kapsamınca sevi taşır. Bir ölçek olsa, şimdi sizin de benim de kollarıma, bir tansiyon aleti gibi onu taksalar, sizinki kaçı gösterirse göstersin benimki sizinkinin üstünde çıkacak” der.
Dağlarca;
1967 de A .B .D Milletler arası şiir forumu tarafından EN İYİ TÜRK ŞAİRİ seçilmiş ve şiirleri toplumcudur.
TÜRK DİL KURUMU üyeliği yaptığı için dili Türkçe ve sadedir.
Kadıköy’deki kendi adı verildiği sokaktaki evinin ölümünden sonra müze olarak kullanılmasını istemiştir.
SÖYLE SEVDA İÇİNDE TURKÜMÜZÜ Söyle sevda içinde türkümüzü aç bembeyaz bir yelken neden herkes güzel olmaz.
Yaşamak bu kadar güzelken İnsan dallarla, bulutlarla bir aynı maviliklerden geçmiştir
İnsan nasıl ölebilir yaşamak bu kadar güzelken.
Son olarak şairimizin ‘Dışarıdan Gazel’ isimli şiiriyle; siz okuyucularımızı selamlayarak, şairimizi rahmetle anıyoruz..
DIŞARIDAN GAZEL
Siz Ali Bey, Veli Beyefendi busunuz,
Gelecekler önünde suçlusunuz.
Yöneteceksiniz de ulaşacak ha,
Çağdaş Uygarlığa ulusunuz.
Ön karanlık, art karanlık, Sağ karanlık, sol karanlık
Kara toprak içine mi gömülüyoruz.
Bir ülke, yarısı çırılçıplak,
Yarısının yediği ekmek tuz.
Uyur itleri, inekleri, ayıları,
Bütün aydınları uykusuz.
Milyonu trahom toplumun, milyonu sıtma,
Milyonu verem, bilmiyor muyuz?
Ne olmuşuz, ne yapmışlar bize,
Nasıl bağlanmış elimiz, kolumuz.
Böyle giderse biline hep.
Mustafa Kemal'le bile yokuz.
De, yüreğin nice yanarsa yansın,
Efendilerin yüreği buz.
Kayıt Tarihi : 8.1.2019 22:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!