“Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,”
‘Anlatamıyorum’ şiirinden alınan bu dizelerde de hissedildiği üzere; sohbete yakın bir sesleniş tarzını tercih eder Şair Orhan Veli Kanık; Kanık Türk Edebiyatında çokça bahsedilmesi gereken bir yere sahiptir.
Şair, ömrünün vefasızlığını sanki önceden sezmiş gibi şiirleriyle bize duyurur.
/
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.
*
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
1914-1950 arası 36 yıllık ömrüne 12 çeviri kitabı sığdırmayı başarmıştır bu şairimiz.
Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte çıkardıkları “Garip” isimli şiir kitabıyla “Garipçilik” (Birinci yeni) diye adlandırılan şiir akımını başlatan bir şairdir Orhan Veli Kanık;
Benim takip edebildiğim kadarıyla en kısa şiir, bu şairimize ait. Şiir mi denir, aforizma mı, bilemiyorum.
/
‘Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik.’
Şair Orhan Veli; şiire hâkim bir şairimiz, aruzu ve heceyi çok iyi bilen serbest şiiri de en iyi yazan şairlerimizdendir. Bir şiirde bir kelimeyi çıkardığın veya değiştirdiğin zaman şiir bozulmuyorsa ona şiir deme gereği ortadan kalkar.
Bu şairimiz, aşkı, şiiri, hayatı çok mahir bir şekilde iç içe geçiriyor. Rahat bir söylemle, şiiri her nasılsa kalbinden yakalıyor.
Güzel bir söz vardır bizde; ‘imamın dediğin yap, yaptığını yapma’ çok güçlü bir şair de olsa, genel için diyorum, yaşamı örnek alınacak gibi olmayabilir, şairlerin yaşam kesitini sunarken, ne güzel yapmış, en doğrusunu yapmış gibi bir mülahazadan kesinlikle uzağız.
Aşk ve şiir parametrelerini izlemeye yönelik; belki de şair ruhların hızı ve debisi hatta rejimi farklıdır, bu benim yorumum, hani anlatılır ya; boşlukta dönüp duran birini gören bir çocuk babasına göstererek sorar ‘baba bu adam deli mi’ yok oğlum yok o şair der.
Arşiv yönünden maalesef zayıf toplumuz, Karacaoğlan’ı araştırmaya kalkıyoruz, karşımıza 5-6 tane Karacaoğlan çıkıyor, ayıptır, günahtır, gereksizdir diye diye, ne yeterince araştırma yapabildik ne de okuyabildik. Her şeyimiz yarım yamalak.
Konumuza dönmeye geciktik; bu portre, ideal bir hayat modeli olmayabilir, hatta etikte olmaya bilir, şiirle aşk ilintisini belirlemeye yönelik ve hayatın içinde yer alan yaşanmış gerçeklerdir. Aşkla şiir ilişkisine bakalım.
/
" Hiçbirine bağlanmadım
Ona bağlandığım kadar
Sade kadın değil, insan
Ne kibarlık budalası
Ne malda mülkte gözü var
Hür olsak der
Eşit olsak der
İnsanları sevmesini bilir
Yaşamayı sevdiği kadar."
Bu Orhan Veli’ye ait bir şiir ve bu şiiri; son sevgilisi, Cemal Süreya’nın ‘Rönesans Gibi Kadın’ dediği, Nahit Hanım’a yazmıştır.
“İşine bağlı bir kadındı on birinci
Hoş, olmasın da ne yapsın?
Bir zalimin yanında gündelikçi;
Adı Luksandra.
Geceleri odama gelir
Sabahlara kadar kalır
Konyak içer, sarhoş olur
Sabahı da işbaşı yapardı şafakla…”
Bunu da şair onuncu sevgilisine yazar.
Onuncusu akıllı çıktı
Bıraktı gitti beni.
Ama haksız da değildi hani,
Sevişmek zenginlerin harcıymış
İşsizlerin harcıymış.
İki gönül bir olunca
Samanlık seyranmış ama
İki çıplak da olsa olsa
Bir hamama yakışırmış…
Bu şiiri de diğer bir sevgili için yazar. Şairin şiirlerindeki beğeni bir sır gibi, şiiri nasıl yakaladığı meçhul; şu kadar ki; şiirle samimi olmuş, kıvırmamış yani; bakalım.
/
Ayten’di dokuzuncunun adı,
Barlarda göbek atar
İş başında şunun bunun esiri,
Ama bardan çıktı mı
Kiminle isterse onunla yatar.
Sekizinci sevgiliye ithafı epeyce tatsız.
/
Sekizinci de o bokun soyu:
Sen elin karısında namus ara,
Kendinde arandı mı, küplere bin.
Üstelik kendinde de
Yalanın düzenin bini bir para.
Şair uçmuyor gördüğünüz gibi, tabana iniyor ve bunu şiir yapabiliyor, yaşamın tüm karelerini şiir kalıbına dökebilmek belki de; en ideal şiir tarzı bu mu; ayrı bir konu. Yedinci sevgili şu dizelerle nasiplenir;
/
Yedincisi Aliye, kibar bir kadın
Ama ben pek varamadım tadına
Bütün kibar kadınlar gibi,
Küpe fiyatına, kürk fiyatına…
Şairin sıra atlamasında aranan hikmet.
Beşinciyi geçip altıncıya geldim
Onun adı da Nurünnisa.
Ah güzelim
Ah esmerim
Ah !
Canımın içi Nurünnisa…
Belki de şairin anlatmayıp atladığı beşinci kadın; sona bıraktığı, hiç bitmemiş aşkı “İnsanları sevmesini de bilen” kadındı. (Bu yorum araştırmacı yazar Nurten Bengi Aksoy’a aittir)
/
Dördüncüsü azgın bir kadın,
Açık saçık şeyler anlatırdı bana.
Bir gün de önümde soyunuverdi
Yıllar geçti aradan, unutamadım,
Kaç defa rüyama girdi.
Merhum kendi hayatını şiirle belgelemiş, Edebiyat tarihçilerini düşündüğünden olsa gerek;
/
Üçüncüsü Münevver Abla, benden büyük
Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları
Gülmekten katılırdı, okudukça.
Bense bugünmüş gibi utanırım
O mektupları hatırladıkça…
İlk göz ağrısından bir sonraki için de; şair şu şiiri dip not olarak düşer;
/
……………………………….çıkar
……………………dururduk mahallede
……………………………….halde
….adlarımız yan yana yazılırdı duvarlara
…………………….yangın yerlerinde…
/
Birincisi o incecik, o dal gibi kız.
Şimdi galiba bir tüccar karısı
Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir.
Ama yine de görmeyi çok isterim,
Kolay mı, ilk göz ağrısı…
Yazar arkadaşı Sait Faik bir röportajında şairimizi şöyle betimler; “İki incecik bacak, kısaca bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol…Sanki kendi gibi incecik bir kızmış ilk göz ağrısı da…”
Veli’nin oğlu Orhan veli; nasıl kanıksanmış, merhum Şair Bekir Sıtkı Erdoğan anlatıyor, bir gün; kendisine ‘sen bu yazdıkların şiir olduğuna inanıyor musun’ diye sordum, bir isim yapalım göreceksiniz o zaman dedi.
Şair Orhan Veli’nin döneminde; kurallı şiir revaçta, Divan Edebiyatı bir nevi tüm hızıyla devam ediyor. Bu şairimiz tavan yapan duyguları, bazen halı bazen kilim bazen de hasır gibi tabana sererek; okuyucuyu kuşatma tılsımını bulmuştur.
İnsanların duygu alanını bir nevi genişletmiştir, biteviyelikten alternatif olarak şiirin alanını, insanların samimi duygularının manevra alanını, bana göre genişletmiş bir şairdir.
Şiiri; bir maya gibi insanların usu ve gönlü ile mayalamış ve bu maya tutmuştur. Zaten şiirde öncülük yapan bir şairdir.
Doğru dürüst telefonun bile olmadığı bir dönemde bu kadar hayat bağlantılarını 18 yıla nasıl sığdırmış, inanılır gibi değil, 36 yaşında rahmete kavuştu ergenliği çıkınca kalan 18 yıl.
Şiirin ruhunu bilen bir şair; felsefe okumuştur, şiir çevirisi yapacak kadar yabancı dil bilir.
Hakkın rahmetine kavuştuğunda; üzerinde bir ceket, ceketin cebinde bir diş fırçası, fırçanın sarılı olduğu bir kâğıt ve kâğıdın üzerinde
“Aşk Resmigeçidi” isimli bitmemiş bir yarım şiir tereke olarak kalmıştır.
Bu çalışmayı yaparken şunu düşündüm ‘Şair; şiirin kabuğudur, şiire ulaşmak istiyorsun kabuğu soyman gerek’ İlhami.
Yazımıza konuk olan tüm merhume ve merhumları rahmetle saygıyla anıyor bir şiiri ile selamlıyorum sizleri.
/
(…Not… Bir insanın bir tek kelime de olsa okumasına neden olabilirsem bu bana vicdani bir rant ve toplumsal bir ödev olarak yeter)
/
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul`u dinliyorum.
Kayıt Tarihi : 22.11.2018 11:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlhami Bulut](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/11/22/sair-asklari-4-orhan-veli-kanik.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!