Şair Aşkları (2) Şiiri - İlhami Bulut

İlhami Bulut
419

ŞİİR


19

TAKİPÇİ

Şair Aşkları (2)


ŞAİR AŞKLARI
(Attila İlhan)

Bütün aşklar saygındır! Niye şair aşkları?
Tanımı olmayan iki kavram olan aşk ve şiir ilişkisinin; bir arada izlemini sağlamaya yönelik, bir dizemiz de diyoruz – ne şiirsiz aşk olur ne de aşksız bir şiir – şiirin aşk kıvamında, aşkın da şiir kıvamında aynı potadaki erime halini görmeyi kolaylaştırmaya matuf olarak; şair aşkları tercih nedeni yapılmıştır.
Başlığı mazur göstermeye yeterli olacağını sandığım bu girişten sonra izninizle konumuza geçelim.
1925 Menemen doğumlu olan Attila İlhan; az okunmayan şairler arasında yer alır. Özgün tarzıyla önceki akımlara tepki olarak ..Maviciler…akımını kurmuş, bu akım şimdilerde edebiyat tarihindeki yerini almıştır.
Biz yaştakiler (60) çok net hatırlarlar ve istifade etmişledir bu şairimiz TV.2 Kanalda akşamları tadına doyumsuz edebiyat sohbetleri yapardı.
Şair İlhan; 1940’lı yıllarda; Lisede, sevdiğe kıza yazdığı mektubun arasına Nazım Hikmet’in şiirini eklemesinden dolayı 2 ay hapis cezası olarak 3 hafta cezaevinde kalmışlığı söz konusu olmuştur.
Cezaevinde kaldığına göre yolu kesinlikle karakoldan geçti, şimdi bu yoldan geçişine dair müneccimliği gerektirmeyen kısa bir senaristlik yapalım.
Karakola alındığında pala bıyıklı, Ser Komiser yüksek ihtimalle, yüksek bir sesle şöyle seslendi.
Ulan Attoooo nedir bu aşk, falan- feşmeken Memleketin bekasıyla oynuyorsunuz, jopun önüne yatırmadan tövbe et, tövbeni de imzala,cehennem ol git.
Ama ben sevmemeye tövbe edemem ki amirim. (Demiş olmalı şair. )
Tamam git sürün, dürün defterini gitsin, gitsin de sevmeyi görsün. Yürüüüüü,,,,
O öyle yürü dedi.
Ben de şimdi//
yürü şair yürü
aşkı yakalasın adımların
aklına çöp kaçanları
bırak ta zaman ayıklasın….Derim.
Şu cu, bu cu, sahi neler çekmişiz, ülkemizde şimdi kitap okuma oranı binde bir ya, diyorum kafamıza vura vura şuurumuzu mu kör ettiler ne ettiler.
Şairin hayatı çok spesifik yazım hayatı dolu dolu ki 80 yıllık ömre sahiden çok zor sığacak eserleri bize bırakarak gitti.
Eşi Çolpan İlhan’dan dolayı Sadri Alışık’ında kaynı olan Attila İlhan’ın çok sevdiğim şiir az değildir, şair sosyal üniteli şiirlerini, şiirin tadını kaçırmadan harika mayalar. Bakalım;
,,,

türkiye türkiye dağlarını duman almış
üzümler memleketi tütünler memleketi
türkiye türkiye çok gülmüş çok ağlamış
sabırlı bağrı yanık insanlar memleketi
***
bulut gibi köpürmüş topraktan bereketi
pehlivan dağlarında şafaklar büyümüş
ya o nehirler delirip gür gür gelirler
bir şarkı gibi dağdan denize yürümüş
,,,,,,,,,,,,,,,,,
Şairimizin; 1950’li yıllarda 6 yıl kadar Fransa ile gidip-gelmek suretiyle irtibatı olur, işte Fransa’da bulunduğu sıralarda, bir Fransız hanımla aşk yaşar, güçlü bir aşktır bu, maşuku Türkiye’ye getirmeyi başaramaz, uzun yıllar mektup teatisi ile aşkları gıyabi olarak sürer.
Bir gün sevdiği kadının, bu uzak düşmeden sonra evlenip, alkolik bir yaşam sürdüğünü öğrenince şair yıkıntıya uğrar.
Akrostiş yapma gereği duymadan (maşukun yabancı olmasının avantajını kullanır) sevdiği kadının ismiyle aşk şiirini yazar. İşte o şiiri.
,,
Maria Missakian
Yüksek kaldırım’da bir akşam
maria missakian’ı düşündüm
eğer kendimi bıraksam
yağmur olabilirdim yağardım
kasım’da bir çınar olurdum
yaprak yaprak dökülürdüm
kalbimi sıkı tutmasam
döküp saçıp boşaltsam
içimde yükselen şiiri
kaldırımlara döküp harcasam
gözleri balıkçıl gözleri
dudaklarında tutup rüzgarı
maria missakian adında biri
gelse göğsüne kapansam
gece gölgesine sokulsam
gökyüzünde bulutlar büyüseler
yağmuru dinlesem anlatsam
şimşekler kırılıp dökülseler
bizi sokaklarda bıraksalar
leylekler üşüyüp gitseler
dönüp arkalarına bakmadan
yine akşam oldu attilâ ilhan
üstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı
belki paris’te maria missakian
avuçlarında bir çarmıh acısı
gizlice bir sefalet gecesi
çocuğunu boğarmış gibi boğup paris’i
sana kaçmayı tasarlar her akşam..
Biket Hanım’la 15 yıl süren evliliği ayrılıkla sonuçlanan Attila İlah’ın çocuğu bulunmamaktadır.
Rahmetli babam derdi ki; oğul bir işi temiz ve güzel yapan her işi de güzel yapar. Bu söz çok doğru; ya yapmaz yaparsa da güzel yapar,
Şair güçlü ise aşk şiirini de, soysalı da, diğerini de güzel yazar.
Bakın Şairimiz Attila İlhan’daki ölüm temalı şiire.

AN GELİR
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
Attila ölür
Batılı bir şair der ki; ‘şiir ya mükemmel olmalı, ya da hiç yazılmamalı.’
Bu şiirlerden sonra; hani İlyas Salman bir filimde diyor ya; yahu Kerem sen şiir yazmaya mecbur musun, üzerime alınmadım değil.
Böyle bir tespite rastlamadım ama bu kanaatimi beyan edeceğim, elbet Attila İlhan’ın Türk Edebiyatında yeri az değildir. Ben bu şairimizde şunu da müşahede ettim, çok zeki bir şair ve bunu şiirlerine yakamoz olarak taşımayı başarmıştır.
Rahmetle anıyoruz. Şairimizin çok sayıda seçkin çeviri, roman ve şiir kitapları mevcut onlara değinemedik.
Dedik ya; biz şiirde aşkı, aşkta şiiri zumlayacağız.ilhami

Yorum kısımları hariç, muhtelif kaynaklardan alıntılıdır.

Not..Bu yarım yamalak çalışmaları umarım bir gün tamamlar
ve sizlere bir kitap halinde takdim şansı buluruz. Bu bağlamda; nasipse
müteakiben; Cemal Süreya’nın şiirli aşklarına, edebiyatımıza katkı ve okumayı kolaylaştırma adına değineceğiz zira beni bağlayan bir beyan bu, çok uzun metinleri okumakta epeyce üşengeniz. .

Cumhuriyet dönemi şairlerimizden olan Attila İlhan; şiirde özgün poetikasını ve tarzını oluşturup kendince alabildiğince geliştiren, az okunmayan bir şairimiz.
Biz yaştakiler (60) çok net hatırlar TV.2. haberlerden önce Attila İlhan’ın yaptığı bir programda çok tatlı edebiyat sohbetleri olurdu, az istifade etmedik.
Eşi Çolpan İlhan’dan dolayı merhum Sadri Alışık’ında kaynı olan İlhan, dönemindeki şiir akımlarına karşılık ..Maviciler…diye bir akımı başlatarak bu akımın öncülüğünü de yapmıştır.
1925 Menemen doğumlu şairin, lisede sevdiği kıza Nazım Hikmet’in bir şiirini mektup şeklinde yollamasından dolayı başı derde girer ve iki ay cezaevi hayatı söz konusu olur.
Ben bunlara şunun için işaret ediyorum, ne badirelerden geçmişiz, şucu bucu, vah ki vah, bir şiiri sevdiği kıza mektup olarak gönderildiği için cezaevini gerektiren yazıklı yıllar, toplum olarak hepimizin kesesinden giden yıllar. Hala silkelenemedik.
Çok sevdiğim şiirleri az değil bu şairimizin, gerek sosyal içerikli ve gerek diğerleri, bu kuble alalım buraya.

türkiye türkiye dağlarını duman almış
üzümler memleketi tütünler memleketi
türkiye türkiye çok gülmüş çok ağlamış
sabırlı bağrıyanık insanlar memleketi
***
bulut gibi köpürmüş topraktan bereketi
pehlivan dağlarında şafaklar büyümüş
ya o nehirler delirip gür gür gelirler
bir şarkı gibi dağdan denize yürümüş
,,,,,,,,,,,,,,,
Merhum şairimiz 80 yıllık ömre gerçekten çok şey sığdırmış, çok sayıda gerek şiir gerek roman türü eserleri ve çevirileri mevcuttur.
O kadar dolu dolu yaşamış ki yazım hayatı çok zengin bir şairimiz, onun için aşkına zor sıra geliyor.
Biket Hanım’la 15 yıl süren evliliği ayrılıkla sonuçlanan Attila İlah’ın çocuğu olmamıştır.
Niye yazının başına şair aşkı dedik, biz daha ziyade şair yönüyle irdeliyoruz ve aşkı da alenileşmiş, mahremiyeti kalmadığı için bahsediyoruz, niye özellikle aşkından bahsediyoruz.
Şiir ve aşk çağrışım halinde ve bazen iç içedirler de ondan ve hem beşeri hem sanat yönüyle çift öğreti argümanı taşıyor, bu benim değerlendirmem muhalif olana saygı duyarım.
Şair lise yıllarında sevdiği kıza Nazım Hikmet’in şiirini gönderdiğine göre kendi şiirinden pek söz edemeyiz o yıllar için,
Attila İlhan altı yıl boyunca aralıklarla Paris’e gider gelir, işte bu yıllarda, 1950’lı yıllarda Fransada bulunduğu sırada Maria isimli Fransız bayanla güçlü bir aşkı söz konusu olur.
Maşukunun yurda getirilmesi için çabaları sonuç vermeyince, aşk; mektup teatisi ile sürer, seneler sonra sevdiği kadının evli, mutsuz ve alkolik bir kadın olduğunun ortaya çıkması ile şairin yıkıntısı söz konusu olur.
Ve bu yazının baklası..
Aşık olduğu kadına yazdığı şiir, şairin elbette yüzlerce aşk şiiri var, var da; bu şiirin özelliği, şiirin sevdiği kadının ismini taşıması. İşte şiiri.

Maria Missakian
yüksekkaldırım’da bir akşam
maria missakian’ı düşündüm
eğer kendimi bıraksam
yağmur olabilirdim yağardım
kasım’da bir çınar olurdum
yaprak yaprak dökülürdüm
kalbimi sıkı tutmasam
döküp saçıp boşaltsam
içimde yükselen şiiri
kaldırımlara döküp harcasam
gözleri balıkçıl gözleri
dudaklarında tutup rüzgarı
maria missakian adında biri
gelse göğsüne kapansam
gece gölgesine sokulsam
gökyüzünde bulutlar büyüseler
yağmuru dinlesem anlatsam
şimşekler kırılıp dökülseler
bizi sokaklarda bıraksalar
leylekler üşüyüp gitseler
dönüp arkalarına bakmadan
yine akşam oldu attilâ ilhan
üstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı
belki paris’te maria missakian
avuçlarında bir çarmıh acısı
gizlice bir sefalet gecesi
çocuğunu boğarmış gibi boğup paris’i
sana kaçmayı tasarlar her akşam
Rahmetli babam derdi ki; bir işi temiz ve güzel yapanın her işi de güzel olur. Gerçekten de öyle; adamakıllı şairse aşk şiirde, soysalı da diğeri de hepsi güzel oluyor.
Şimdi şu şiiri okuyup ta üzerinde durmamak mümkün mü;
AN GELİR
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
Attila ölür

Batılı bir şair ne güzel demiş “şiir ya mükemmel olmalı ya da hiç olmamalı.


İlhami Bulut
Kayıt Tarihi : 17.10.2018 11:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlhami Bulut