Asırlara hükmeden, bir dev burda yatıyor,
Neden Allahım neden, güneş erken batıyor,
Işık saçan gözlerden, hür şimşekler çakıyor,
Tarih yazdı yeniden, tevazuyla bakıyor.
Karanlıktayken vatan, aydınlattı her yeri,
Asırlardır horlanan Anadolu köyleri,
Sen, derin bir okyanus, gözlerinde boğulduğum,
Sen, hicaz bir nağmesin, dinleyip huzur bulduğum,
Sen, benim çığlığımsın, bir türlü atamadığım,
Sen benim çılgınımsın, horonlar oynadığım,
Çoluk, çocuk, nafaka, her gün laf işitirim,
Bu da yetmezmiş gibi, seninle tepişirim,
Sanki omuzlarımdan aşağı basılıyor,
Hayatım zorlaşıyor, nefesim kesiliyor.
Altın günü, çay, yemek; her gün bir yerlerdesin,
Yer Anadolu, yıl doksaniki,
Özlemiyle tutuşmaktayım kahırsızlığın,x
Akan gözyaşları dertten değil ki,
Boşluktaki yankısı yalnızlığımın.
Yaş yirmibir, kavak yelleri,
Bir doğa harikası, görmek istersen eğer,
Her işini ertele, inan ki buna değer.
Kıvrıla kıvrıla tırman, Boraboy’un gölüne,
İnan su serpilecek, yüreğinin çölüne.
Gücüme gidiyor bu yaşananlar
Böyle bir adalet kime ne gerek
Kanımı donduruyor lanet yamyamlar
Kimi piton, kimisi de engerek.
Millet olamadılar, kabile gibi
Belki bir taşsın sen, bozuk yollarda duran,
Belki de bir damlasın, yağan yağmurdan kalan.
Belki bir umutsun sen, tek yaşama sebebim,
Belki de bir rüyasın, düşümde seninleyim.
Düşünüyorum da,
Bir dağ köyünde çoban olsaydım,
Hayatım şimdiki kadar bıktırır mıydı beni?
Koyunları sayabilmek yeter miydi bana?
Akşam sürüyü koyduktan sonra ağıla,
Hele bir de Karabaş'ın yemeğini verdim miydi,
Düşlerim, hayallerim artık beni zorluyor,
Gözlerim artık sık sık, uzaklara dalıyor,
Burada bir deli, rüzgar esiyor,
Bana getirdiği kokun, nefesimi kesiyor.
Çılgınlıksa bu yaptığım, ben çılgınım evet,
Altın kafesteki Garip Bülbül’düm,
Bazı gün ağladım, bazı gün güldüm,
İmkansız yolları aştım da geldim,
Ben İstanbul’u sevmeyi sevdim.
Ocağını söndürüp göçenler oldu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!