Engin ufuklari gozluyorum.
Dalgalarin kayalari dovdugu,
Huzunlu duygularin kalbe doldugu,
Bu gurbet aksaminda,
Okyanus kiyisinda.
Gunesin isiklari eriyor sularda.
O siyah gözlerini gördüğüm akşam
Kayboldum o derin bakışlarında
Yolumu şaşırdım alevler arasında
Öyle bır yangın vardı bakışlarında
Sandım ki o an zamanın durduğu andı
Ruhum eridi o siyah gözlere yandı
Gerisinde kaldim
Ne kadar cabalasam da,
Teknolojinin, yeni cikan aletlerin.
Hala bana yabanci,
Hala bir garip ve biraz da itici geliyor.
Namert bilgisayar, benim acemi oldugumu biliyor.
Yagmur yagiyor nihayet.
Uzunca bir kurakligin ardindan.
Muzik nagmeleri gibi,
Topraga vuran damlalar, islak toprak kokusu.
Cigerlerime cekiyorum, nefesler dolusu.
Eskilerin deyisiyle, rahmet yagiyor.
(Turk klavyesiyle yazmak imkanim olmadigi icin okuyanlardan simdiden
ozur diliyorum.)
COCUKLUK YILLARIMDA ILK OGRETIM CAGINDA
O TARIH DERSLERINI, UNUTMADIM AKLIMDA.
HARITALAR CIZERDIK PEK OZENE BEZENE,
Yollarini gozleyen, gozlerim aglar bu gun,
Her an seni ozleyen, gonlum yarali bu gun.
Bir kez olsun gormeye, bir selamin duymaya
Gozlerine bakmaya, ihtiyacim var bu gun.
Yollarina bakarken, yine hayale daldim.
Bana gurbetten soz edersen eger,
Uzaklardan, cok uzaklardan soz et.
Deme sakin, iki, uc saatlik ucak yolculugunu.
Bu kadarcik mesafeyi ben, uzakliktan saymam.
Konusmaya dahi degmez bence,
Cunku varabilirsin silana, ha deyince.
Gencligim gecti eyvah,
Suremedim safasini.
Zalim bir guzele benzer,
Hic gormedim vefasni.
Cabuk gecti bahar gibi,
Bir tren seyehatine benzer hayat.
Iki onemli sey ki; gucumuzun disinda; heyhat.
Ne zaman bindigimiz bu tren'e
Ne zaman inecegimiz, nasil, nerede?
Bazan uzun, bazan kisadir yolculugumuz.
Bizleri bindiren ve indirecek olan,
türkçe karakter kullanmadan türkçe şiir yazmaya çalışan yegâne âdemoğullarındandır kendileri.