Sahte Mutluluklar Şiiri - Yorumlar

Özgür Hatem
46

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Mutlulukla donatılmış, evlerden bahsetmek, lüks mü, bizim için? Her metrekaresi, sonuna kadar kullanılan; emekle ve inançla döşenmiş; varlığını, eşyanın hegemonyasına kaptırmamış, evlerden... Kullanıcılarının kimliklerinden kaynak bulmuş bir ruhu ve renkleri bulunan; duvarları, gönül bağı kurulabilecek, mutluluk resimleri ile süslenmiş; huzurlu, sade ve keyifli mekanlar...
“Bir şey! ” olma kaygısı, bizi kendimizden uzaklaştırıp (o “şey”, her ne ise?) , bambaşka kalıpların içerisine kıstırmadan önce ki, düşlerimizi, anımsamak için, çok mu geç kaldık? Eşyanın (ne kadar hızlı koşarsak koşalım) yetişemediğimiz “ziyan” gelişiminin kontrolüne girmeden önce, ne isterdik? Duruversek birden! ...Hatırlayamaz mıyız acaba?
Hani, bir sürü, adam gibi adamın, kısalı uzunlu hayatlarını, birkaç hayat değerinde yaşarken ve hiç tanımadıkları insanlar için, kendi bedenlerini, düşlerini, beyinlerini yol kılarken, betimlediği, “tamam olmuş” çatılar vardır... Hani, sürüldüğümüz zamanda, kendimiz olabildiğimiz, ender anlarda, yüreğimizle yüzleşip, dehşetle fark ettiğimiz ve (genellikle mülkün kazandığı) iç savaşımızın başlamasına neden olan adamların, örnek yurtları... Kimliğimizin, züppe yansımalarından, anlıkta olsa, paçasını kurtarabildiği; vardığı yerle, yola çıkarken ki amacını karşılaştırma cesareti gösterip, çevresine bakabildiği zamanlarda “doğrusunu” hatırlamamıza neden olan insanların evleri...
Duruversek aniden! ... Ve kristal kül tablasına dayadığımız sigaramızın dumanları, alçı sıvalı, saten boyalı duvarlarımızda, yükselirken; ferforje ve pahalı camlarla dizayn edilmiş, avizelerin, yetersiz ışığında, bakıversek “evimiz” dediğimiz yerlere... Koleksiyon parçası, ithal ve moda(!) renklerle bezenmiş, rahatsız koltuğumuzda, arkamıza yaslanıp; masif maun çalışma masamızın, işe yaramaz büyüklüğünün kalabalığından; devasa ebatlarda ve bir dolu gereksiz materyal ile doldurduğumuz, yine takımın parçası büfenin karışıklığından kurtarabildiğimiz, bir iki korkak bakışla, “bizim” zannettiğimiz, bilmem ne stili odayı, kendimizle örtüştürmeye çabalasak...
Herkes dinlediği ve haberdar olmamış olmanın, entelektüel(!) imajımızla bağdaşmayacağını düşündüğümüz için, kulaklarımıza ve ruhumuza eziyet, popüler, mekanik seslerin bağırdığı; ne işe yaradığını anlamadığımız halde, “olmazsa şık olmaz” kaygısı ile edinip, hiç kullanamadığımız onlarca fonksiyonu bulunan, müzik setimizde başlayabiliriz, mesela. Sonra; iklim koşularının zorlayıcı etkisini azaltmaktan başka, sadece, üretildiği kaynağın coşkusunu, renkleri ve dokusu ile, ruhumuza taşımak dışında bir amacı olmaması gereken, ama, makinelerin ruhsuz devinimi ile üretilmiş ve postmodern stilistlerin öngördüğü, yılın modeli, ipek halılara değen ayaklarımıza, soruversek; hurdalığa attığımız, el dokuması, motifiyle, bir ömrün hikayesini anlatan kilimlerimizin, yumuşacık ve dostane dokunuşunu hatırlayacaklardır mutlaka.
Ve dolaşıversek, “bizim! ” sandığımız mekanda...
Oturmanın hakkını vermekten uzak divanlar, anısız ve manasız, aksesuar kalabalığına boğulmuş, göze eziyet eşya kalabalığı... Örnek mi? Perdelerimiz. Öyle ki; ya gündüzün ve gecenin, göze hoş, masum ışıklarını tamamen örten ya da örtüleme işi dışında, başka bir sürü gereksiz, süsleme eylemini yüklenmiş, bir kumaş kalabalığı... Oysa, çocukluğumuzdan, kendi iç evimizde izi kalmış; renklerin aslına uygun yansımaları ile perdelenen ışıklara huzur ve güvenlik ekleyen, neşeli perdelerimiz vardır, anımsadığımız. Onlar da, ninelerimizle birlikte yitip gitmiş olabilirler mi?

Tamamını Oku
  • Melik Mel
    Melik Mel 29.10.2002 - 16:30

    Mutlulukla donatılmış, evlerden bahsetmek, lüks mü, bizim için?” demişsin “Her metrekaresi, sonuna kadar kullanılan; emekle ve inançla döşenmiş; varlığını, eşyanın hegemonyasına kaptırmamış, evlerden... mutluluk resimleri ile süslenmiş; huzurlu, sade ve keyifli mekanlar...” dedikten sonra eşyanın egemenliğinde olan evler ve o evlerdeki eşyalar anlatılıyor. O esyaların çoğunu hayatımda hiç edinmedim, edinmek için fazladan bir gayretim de olmadı, yine çoğu zaman onları edinecek durumda da olmadım. Eğer o eşyalardan bir ikisi gelip oturduğumuz yeri bize dar ettiyse de o benim direnmeme rağmen olan şeylerdi.
    Tuhafdırki bazıları saydığın eşyaları edinememekten dolayı mutsuz oluyor bazıları da o eşyaların içinde durumundan şikayetçi. Aslında ikisinin de ortak noktası eşya. Biri onu edinemeden diğeri onların içinde kendini bulamadığından. Mutlu, huzurlu olabilme, eşya ile fazla ilgili olmayan bir durum olmalı. Mutluluk biraz bizim beynimizde taşıdıklarımızla ilgili, birde çevremizi ve yaşadığımız mekanları o beyinde taşınanlarla uyumlu seçmemizle ilgili. Yapabilene helal olsun: )).

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta