Bu benim sonum olsun dedim ve sesimin ağırlığını kulağının en narin kılcal damarına yükledim.
Gözlerin hayrete düşmüş, hayretine.
O kadar hızlı çevirdin ki kafanı yüzümün yörüngesine, saçlarının savrulmasından havada küçük hortumlar oluşup sinekleri yutup yoluna devam etti.
Bir şeyler demek istediğin dudağında oluşan depremden belliydi. Belkide cümlelerinin özneleri bu depremde yıkılmış harflerin altında kalıp öldüler. Fay hatlarına saklandın ve sustun.
Sarılmak istedim, ince belli bardağa zarafetiyle ilham olan beline. Katil olacak ellerim nefretimi hak ettiğinden habersiz delikanlıca bir hareketle girdi pantolonumun cep boy inine.
Gözlerinden bir kaç kristal dökülünce, uyanık bir kaç karınca köşeyi dönmek için daldı kaldırıma dökülen kıymete. Boğulunca anladılar fakirliğin değerini. Sonra ben parmaklarımla baraj oluşturdum gözlerinin altına.
Bir şey söylemeni beklemiyorum dedim beklenti içerisinde. Sesimdeki beklentiyi bekliyordu besbelli.
Son mu istiyorsun diyebildi göçük altındaki bir kaç harf ile.
Evet cevabımı heyecanım verdi.
Zamana kendini alkışlatacak bir süratle dudağını dudağımın telaşesine dayadı ve ağzımın içindeki mağarada yankılattı sesini. - Bende seni seviyorum.
Kalbim, savaşlarda kullanılmış ve artık yalnızca cumhuriyet kutlamalarında kullanılan bir kırıkkale gibi coşku ile attı.
Sonra ben, sonra sen, sonra o, siz ve onlar hepsi teker teker öldü. Biz kaldı çoğul şahıslardan şahsımıza münhasır.
Birkan AkdoğanKayıt Tarihi : 15.3.2013 11:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!