Şahmaranlar Şiiri - İsmet Barlıoğlu

İsmet Barlıoğlu
1529

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Şahmaranlar

ŞAHMARANLAR
Hikmet BARLIOĞLU
(Roman)
Kayseri: 1 Temmuz 1974
‘Bu kitabımı gelmiş geçmiş ve gelecek geçecek bütün Çalışma Bakanlarına en içten saygılarla armağan ediyorum.”
“‘İnsanların mutsuzlukları buruk birer türküdür. Kimi uzun, kimi kısa.. HB.”

Birinci Bölüm

1
‘Yoğurdum var yeşil meşil çanakta’

- Ben falanım, feşmekanım. Babamın adı cart, anamın adı curt. Babam memur, anam ev kadını. Beş kardeşim var memlekette, üçü kız, ikisi erkek. Tümü memur. Senin anlayacağın; memur oğlu memur şur ‘da bur ‘da. Bizde adet böyle. ‘Ebe-bebe’ deriz, yedi yaşına geliriz, haydi yallah okula başlarız. Bir bok olacağımız için değil canım, ileride ekmek diye devlet babanın eteğine sarılmak için. Sen aldanma üstüme-başıma. Yersiz-yurtsuz takımıyla ilgim yok. Tanınmış yerin uşuyum, uşağıyım. Zarla zorla İktisat Fakültesi ‘ni bitirdim, Siyasal Bilgiler Maliye Bölümü ‘nden. Biryerlerin müfettişlik sınavına hazırlanıyorum. Elleme… Formalarımı dökeceksin. Ağzına tükürdüklerim kitap. Plan değil, harita değil. Forma forma olduğuna aldanma. Ciltlenirse kitap olur. Proflar forma forma çıkarıyorsa suç bende mi? Yani Profesörler. Ben onlara ‘Prof’ diyorum. Herkes de öyle der, hani size ‘Fruko’ dedikleri gibi. Bozulma. Malım yık malımı alasın, canım yok canımı alasın. Varım yoğum bu formalar. Onları da hafızlayıp satacağım. Açma içini allasen, o para cüzdanı değil, evlenme cüzdanı. Görüyorsun parmağımda yüzük var. Nişanlı olsam sağa takarım. Karım mı? Postanede memur. Sirkeci ‘de değil, Tophane ‘de. ‘Burada daha rahat çalışırsın.’ Diye oraya verdiler. Oraya, Tophane ‘ye. Karımı. Şimdi oraya gidip geliyor, yani ben götürüp getiriyorum. Ev mi? Nah or ‘da. Malta ‘nın Battal Cami Sokağı ‘nda. Tam camiin karşısında. Aslında gecekondu. İkiyüz papel kirası var. Eder daha fazla. Ev bir bok değil ama yeri güzel. Asfalt üstü. Ayrıca kasap dükkanına nazır. Hacı Hanife Hanım Teyze ‘nin evi. Yetmişlik duldur. Ama dinç. Nur yüzlü, abdestli namazlı. Hacdan yeni geldi. Dünya ahret anam. Günahı diyenlerin boynuna. Elin ağzı torba değil, büzesin. Enselerinden çekilsin dilleri, uyduranların. Dilerim Tanrı ‘dan tümünü cereyan çarpsın. Diyesiylermiş ki; ‘Hacı Hanife Hanım Teyze, daha fazla edebilen bu gecekondusunu’ bize ‘mahsus ikiyüz liradan kiraya vermiş.’ Miş. Öyle olunca yılda ikibindörtyüz yaparmış, gelir getiren taşınmaz malların en az miktarı olan ikibin beşyüzün altına düştüğünden vergiden beri olup Hacı Hanife Hanım Teyze ikibin dörtyüzü lüp cebe indirirmiş. Evi ikiyüz elliden kiraya verecek olsa, yılda toplam üçbin yapacağından ve de tanınan en az miktar olan parayı geçeceğinden, aldığının tamamı vergiye girer, teyzenin eline şimdikinden daha az para geçermiş. Günahı diyenlerin boynuna. Yoksa, ne bilmiş yetmişlik bir dul kadın devleti kazıklamayı. Duyuranlar bize böyle duyuruyor. Peki, peki, kısa keseyim de Aydın havası olsun. Ne Taşkasap ‘ı? Ben Edirnekapı ‘ya ders çalışmaya gidiyorum. Hani şu sınavlara hazırlanmak için. Hayır. Kütüphane ne arar buralarda. Surları geçtin mi İstanbul bitti. Surun bu yanına belediye zor karışır. Mezarlıkta hazırlanıyorum ben müfettişlik sınavlarına. Ne bileyim amca, hangi kurum açarsa onunkine. Şimdiye kadar girmedim ki bileyim. İlk defa giriyorum. Bir bankanın ki açıldı da. İlk üç günkü yazılı sınavlar iyi geçti. Yarın son yazılı. Yarını da atlatırsam kazanırım. Sıkı hazırlanıyorum. Tabii mezarlıkta. İster inan, ister inanma. Edirnekapı Mezarlığı ‘nda. Olmaz olmaz deme. Ben fakülteyi hep orada çalışarak bitirdim. Hem de başarıyla. Yani pek kekelemeden. Ben zaten kekelemem. Dayımın cukkuluna kadar inan. Üç yabancı dil bilirim. Yerden göğe yemin. Başarılarımı mezarlıklara borçluyum. Hayata ölümden başlarım. Ters gelecek sana, amca. Pis iş. Ama gerçek. Ölüler dirilerden saygılı. Ölüler dirileri uyarıcı. Ölümü gördün mü yaşamayı anlıyorsun, yaşantıyı seviyorsun. Ölüler çok saygılı. Rahatsız etmezler. Adamın lafını kesmezler. Tıkmazlar ağzına yumruk gibi. Arada bir cenaze getiriyorlar getirirlerde. Cenazenin ağzı var, dili yok. Dirilerse ölüyü gömerek sittirip gidiyorlar. Dırıltıları, zırıltıları, ağlamaları da beş dakika ara sayıyorum artık. Görüyorsun ya; turistten zararsızım. Gösteriyle, yürüyüşle ilgim yok. Hiç ilgim yok desem yalan olur. Biz hergün yürüyoruz ta Malta ‘dan Tophane ‘ye ve ta Tophane ‘den Edirnekapı Mezarlığı ‘na. Her gün yürüyoruz. Tam on kişi, uygun adım. Bir lisan bilen üç insan. Bir de karım, on.
Komiser direksiyondaki şoföre işaret ederken polislere seslendi:
- Bırakın, arabaya atlayın… Kafasında bir yerlerde bir tahtası eksik.
Bir araba dolusu toplum polisi bir süre arkasından baktılar. Sonra araba hareket etti. Aksaray ‘a doğru uzaklaştılar.
Delikanlı sırası karışmış kitap formalarını sıraya koymaya çalışırken önüne bakmadan kaldırım kenarında ilerliyordu. Keskin klakson sesiyle irkilerek kaldırıma çıktı:
- Ha inek ha. Geçecek yol bırakmadık sanki Vatan Caddesi ‘nde.
Arkası açık spor arabadaki şoför rüzgardan saçları uçuşa uçuşa geçti. Delikanlı yeniden formalarını sıralamaya dalmıştı.
(Devamı var…)

İsmet Barlıoğlu
Kayıt Tarihi : 15.6.2005 22:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Müzeyyen Kara
    Müzeyyen Kara

    konuşur gibi olmuş..dağılıp durmuş konu. ara yok devam edip duruyor, takip etmek zor..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

İsmet Barlıoğlu