Şahmaranlar(16) Şiiri - İsmet Barlıoğlu

İsmet Barlıoğlu
1529

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Şahmaranlar(16)

- Ha o mu? Diye seslendi. Mine. Kızım. Demesine ben öyle demiştim ya, sonradan durum değişti. Öğrendim ki; en sonunda, benim o hayırsız kızımla damadım olacak adam yanıma gelmeyi kabul etmişler. Bilirsiniz, damat kaynana bir arada oturamaz. Üstelik onlar yeni evli. Eşyaları çok. Onun için onlar aşağıda, burada, benim evimde oturacaklar, ben de yukarıya, sizin oturduğunuz eve çıkacağım. Durum işte bu, kızım, yavrum, Mine ‘m. Namazı bitirir bitirmez, ben de evden çıkmanız gerektiğini söylemek için yukarıya gelecektim ya, neyse ki siz benden önce geldiniz. Bilirsiniz; kalpten kalbe yol vardır.
İki genç eşi görülmemiş bir şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Antrenin ilerisindeki ana kapıdan bastıran boğucu bir sis dalgası, çıkrık seslerini andırır gıcırtılarla saldırdı. Üzerlerinden geçtiği yüz yıllık çöküntüleri, yıkıntıları ve kalıntıları bir anda billur kubbeli saraylara çevirerek değerlendiren büyülü elleri gibi büyük bir ustalıkla kayarak ve dokunduğu her yeri güzelleştirip kıymetlendirerek taş merdivenleri çıktı, yukarıdaki barakayı bir ucundan bir ucuna kadar sardı.
Delikanlı, bir arpa başağını avuçlarıyla tersine tersine okşuyormuş gibi, içinde biryerlerinde bir ürperme hissetti. Zorlukla:
- Yani çıkalım mı evden diyorsunuz?
Dedi. Yaşlı kadın pullu başörtüsünü daha bir sıkıştırdı, çivit rengi gözleriyle kirpiklerini kıtpmaksızın daha bir baktı:
- Hı. İşte öyle diyorum.
Genç kadının sesi diğir diğir çıkıyordu:
- Bize onbeş günlük bir süre tanırsınız tabii, değil mi Hacı Hanife Hanım Teyze?
- Aman kızım, Mine ‘m. Onbeş günlük süre de ne demekmiş? O, aralarında yazılı sözleşme olan kiracılarla ev sahipleri için. Siz eve girerken biz yazılı sözleşme falan yapmadık ki.
Delikanlı:
- Ama siz istemediniz ki sözleşmeyi, Hacı Hanife Hanım Teyze. Dedi. Hazırlamış getirmiştim. ‘Sözleşmeye ne gerek? Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar ise konuşa konuşa anlaşırlar. Aldım aldım, verdim verdim. Ben abdestli-namazlı, yaşlı-başlı, dul-mul bir kadınım, yalan bilmem, dolan bilmem ve aldığıma da almadım demem.’ Demiştiniz.
Yaşlı kadın ayni değişmez bakışlarla bakıyordu:
- Çocuğum, ben yaşlı bir kadınım. Aklım defter mi benim? Ben akşama yediğimi sabah unutuyorum. Ne demişsem demişimdir. Siz şimdiki duruma bakın, yavrum. Kızımla damadım gelecek. İster istemez çıkacaksınız. Ben namaz kılan insanım. İman kirlilik götürmez, yukarıyı badana ettirmem, sildirmem, aşağıyı temizlettirmem gerek. Bilmem anladınız mı?
Genç kadın lafa karıştı:
- Ama evden ayrılmaya birazcık süre gerek Hacı Hanife Hanım Teyze.
- Sürelik neniz var kızım, Mine ‘m. Çok bir eşyanız bile yok. Bir-iki ufak*tefek o kadar. Çektiniz mi kapıya bir küçük pikap, doldurursunuz olur biter. Sadece iki-üç hamal da çağırsanız yeter. Koltukladılarmı yallah.
- Taşınmak için değil Hacı Hanife Hanım Teyze, yerleşecek kiralık ev bulmak için.
- Ha bak o başka. Ona karışmam ben. Evimi bana en geç iki günde teslim edin de ne yaparsanız yapın. Benimki bu. Ay, benim abdest vaktim geçti. Akşam abdestimi de şimdiden alayım. Abdesti erken almanın sevabı çoktur.
Kadın kapıyı örttü.
İki genç orada kalakaldılar. Sonra delikanlı eşini kolundan tuttu. Boşta kalan kolunu boynuna doladı. Merdivenlerden çıktılar. Genç adam:
- Sen hiç üzülme Minicik. Diyerek eşinin saçlarını okşadı. Sen hiç üzülme kutsal varlık. Ben ev ararım. Sen dairende aynen eskisi gibi çalışmana bak. Hem, gene seni işe götürüp getiririm, hem gene sınavlarımla uğraşırım, hem de bir yandan ev ararım. Şimdi hazırlan çıkalım. Hem mektuplarımızı atarız, hem de ilk defa olarak birlikte birer işkembe çorbası içeriz. Az da olsa paramız var.
Genç kadın solgun solgun güldü:
- Paramız var bizim, değil mi Kubicik?
- Az da olsa paramız var. Birer işkembe çorbası içecek kadar paramız var.
(Devam edecek…) 16

İsmet Barlıoğlu
Kayıt Tarihi : 27.6.2005 13:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmet Barlıoğlu