3
‘Evlerinin önü oymalı sergen,
İçinde dönüyor kırk-elli yorgan.’
Sınav salonu bankanın ikinci katındaydı. Bu salon önceki salonlardan küçüktü. Büyüğüne de gereklilik olmadığı ilk bakışta anlaşılıyordu. Zira; aday sayısı önemli ölçüde azalmıştı. İlk günkü sınava ikiyüzkırkdört kişinin katıldığı söylenmişti. Her sınav baraj olduğu yani bir öncekini kazanamayan bir sonrakine giremediği için, ilk üç günde kazanamayanlar sapır sapır dökülmüş, sınavlar her geçen gün adayları biraz daha eleye eleye sürüp gitmiş, son sınava 26 kişi kalmıştı.
Adaylar, belli etmemeye çalıştıkları heyecanlar içinde son hazırlıklarını yapıyorlar, sınav denetçileri ise birtakım dosyalar başında fısıltılı seslerle bir şeyler konuşuyorlardı.
Delikanlı, oturduğu masadaki bir kağıt parçası üzerinde jiletle ucu açık kaleminin ucunu biraz daha sivriltti. Kağıdı buruşturup duvar dibindeki çöp sepetine attı. Kalemini, jiletini, silgisini masasına sıraladı. Koynundan sigarasını çıkarıp sol avucu içerisinde hiç eksik olmayan kibrit kutusuyla birlikte masaya bıraktı. Arkasına yaslanarak salona göz gezdirmeye başladı. Adaylar sınava değil de, bayrama gidermiş gibi süslenmişler, en yeni elbiselerini giyip, en pahalı, en gözalıcı kravatlarını takmışlardı. Tümünün gömlekleri kolalıydı. Sevinçli, şımarık, özgüvenli ve rahat el-kol hareketleriyle masalarında yanlayarak, geriye dönerek birbirleriyle konuşuyorlar, sigara içiyorlar, gülüşüyorlardı. İçlerinden biri burnunu şık bir mendile sümkürdü.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta