Sahibi bulunamayan mektup gibi,
Bir türlü adrese varamıyorum.
O dağ senin, bu ova benim,
Dolaşıyorum bilmediğim diyarlarda.
Ağır oldu nedeni sevgi olan,
Soluklanmanın bedeli.
Bir roman, bir hikâye gibi oldum,
Yırtık sayfalarda yazılan.
Ben doluyum satırlarda,
Geçmişin sitemi, nazı, hüsranı,
Şiirlerde ki yitik mısralar, şarkılardaki nağmeler gibi,
Özlem, sevgi, bazen de coşku dolu.
Geçmişime seslenmiştim satırlarımda,
Kurutulmuş gül yaprakları koymuştum arasına.
Beni çizmiştim, seni yazmıştım üstüne,
Suskunluğunu, bakışlarındaki çaresizliği,
Cevapsız soruları sıralamıştım ardınca.
Sararmış sayfalarda aradım tozlanmış anıları,
Arasam da bulamıyorum silik bile olsa hayalini.
Nerede saklı anlatılamayan nemli gözlerden yansıyan,
Geçmişe, düne seslendiğim gönül kavgaları.
Bir kara kutuya hapsedilmiş gibi,
Kayboldum yazdığım satırlarda.
Ne kutuyu bulan, nede mektubu alan var.
Geri gönderiliyorum bilinmezlere.
Adressiz mektup gibi dolaşıyorum elden ele.
Pulsuz mektup gibi varamıyorum adrese.
4 Eylül Kazdağları
Kayıt Tarihi : 7.9.2009 14:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hani bir türkü var: Bunca cihanı gezdim gözlerin için. Niye küstün bana el sözü için. Küsme sunam küsme el sözü için Çektiğim gönül elinden, Usandım gurbet elinden, Ah kimse bilmez halimden, Uyan uyan derin uykudan Dinlerken insanın yüreğini çoban çeşmesi gibi ağlatır. O dağ senin bu ova benim gibi dolaşıp duruyorum. Kim bir çift göz için, kimi de derine derman için. Şimdilik kaz dağlarındayız. Pusula ne yönü gösteriri ve nereye göçümüz başlar bilmiyorum. Ebette bir gün mektubun varacağı bir adres bulunur diye düşünüyorum.Ege’ye, Kazdağıları’ na gidelim ve inceden inceye tüttürelim bacamızı dedik.İşte geldik de yine aradığımız bulamadık.Hata bizde mi, geldiğimiz yerde mi bilemiyorum.Şimdi göç sırası değil. Bakalım pusula ne yönü gösterir.
TÜM YORUMLAR (1)