İstanbul Petrol Zengini Arapların Rüya Şehri Dubai Olma Yolunda Emin Adımlarla İlerliyor...
Yazarların Roman Başkahramanı, Şairlerin Sılası, Ressamların Tuvali, Müzisyenlerin Notası Olan İstanbul Bir Arap Rüya Şehri Olma Yolunda Emin Adımlarla İlerliyor...
Orhan Veli gibi hepimiz GÖZLERİMİZ KAPALI dinleyeceğiz İstanbulu, Nazım Hikmet'in:
'...Denizde balık kokusuyla
Döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa Garı'nda bahar
Sepetler ve heybeler
Merdivenlerden inip
Merdivenlerden çıkıp.'
ve Turgut Uyar'ın
'Fakirlik hali.
Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapanca`dan bir sepet elma almışım..
Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...'
dizeleri boşlukta kalacak, Özdemir Asaf'ın, Necip Fazıl'ın, Cahit Sıtkı Tarancı'nın, Behçet Necatigil'in, Necati Cumalı'nın, Turgut Uyar'ın, Nebî 'nin, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın, Oktay Rıfat'ın, Yahya Kemal'in, Atilla İlhan'ın, Bedri Rahmi'nin daha onlarca büyük şairimizin ve binlerce amatör şairin dizelerini süsleyen İstanbul Silueti yerini yavaş yavaş renksiz, tatsız, duygusuz ve şiirsiz bir kent projesine bırakıyor...
Sunay Akın'ın şu dizeleri bile yetersiz kalıyor:
'Son evi gösterin bana İstanbul` da
vapur sesinin duyulduğu
ki kapısını çalıp
söyleyeyim içindekilere
daha çok kedi yavrusu ezilsin diye
eski iskeleleri
sahil yoluyla ayırdıklarını
denizden
Karşılığında ben de size
kanaryası ölüp kuaför salonuna dönüşmeyen
kaç mahalle berberinin
kaldığını söylerim
ya da kaç fötr şapkanın
tutsak olduğunu
köhne bir konağın
askısında
Kaç faytoncunun
artık taksicilik yaptığını da bilirim
ama söylemem
onu da siz bulun
dikiz aynasına takılı boncuklardaki
at kokusundan'
'İstanbul'a bir simge kazandıracağız...' Evet aynen böyle demişlerdi. Daha o zaman belli etmişlerdi gözlerinde ne Kız Kulesi'nin, ne Boğaz Köprüsü'nün, ne Haydarpaşa Garı'nın, ne boğazda kuğu gibi süzülen vapurlarımızın, ne İstanbul Üniversitesi'nin girişindeki Dünya harikası kapının, ne Haliç'in, ne Ayasofya Camii'nin ne de İstanbul'u İstanbul yapan hiçbir güzelliğin umuralarında olmadığını.
Onlar Taksim Meydanına Cami dikerek, Haliç'e (dünyanın hemen her ülkesinde aynısı bulunan) çok orjinal bi köprü kurarak, Haydarpaşa Garı'nı yıkıp yerine 7 tane Gökdelen dikerek, Deniz havasını içimize çekip martıları besleyebileceğimiz yegane yer olan vapurlarımızı kaldırıp yerine Teknolojik! ! ! konserve kutuları getirerek, Dünyada benzersiz olan Boğazımızın üstünü asfaltla kaplayarak, Kınalı adasına Mevlevi heykeli dikerek İstanbul'a SİMGE kazandırmanın derdindeler...
İlk Hedef Vapurlarımızdı, şimdi sırada Haydarpaşa var, sonra sıra Taksimdeki meşhur tramvaya gelir heralde, onun yerine HIZLI ve TEKNOLOJİK bir tren koyarlar, sonra sıra diğerlerine gelir... Haydarpaşa Garı'nın yerinde Dünya Ticaret Merkezi kuleleri dikilir, Haliç'e biçimsiz bir köprü, boğaza 4. 5. köprüler, adalara heykeller vs... vs...
Gelin İSTANBULUMUZ'a sahip Çıkalım çünkü daha sevgilisiyle elele vapura binemeyen, çocuğunu bir pazar günü gezmesi için adalara götüremeyen, Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinden inerken 'İstanbul Sana Geldim' dememiş olan o kadar çok yürek var
ki, bunu bizden almalarına izin vermeyelim...
Vapurunu ve İstanbul'unu Kimseye vermeyenler için mücadele zamanı, Sıra İstanbul'un diğer güzelliklerine gelmemesi için...
Bu defa İSTANBUL'un bize ihtiyacı var...
Saygılarımla Arda Özdemir... 12,07,2005
Kayıt Tarihi : 3.10.2005 00:04:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!