Bir gün daha süzülüp gidiyor zamandan
Güneş edalı bir kız gibi savuruyor kızıl saçlarını
Büyüsü düşüyor ufka, bulutlar tutuşuyor
Yeni yetme bir aşık gibi kıpkırmızı oluyorlar...
*
Güneş görmezden geliyor
Döküyor eteğindeki kızıl gülleri
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şiirinizi
beğeniyle okudum
Sevgiyi yitiren insanlar s/özünüde yitiriyor.
Seni sevmek; yeni kitap kokusu gibi güzel, okumak gibi heycanlı.
Bulutların arkasındaki sana yazılmış bir şiiri kıskandıran güzelliğinle seviyorum vakti.
Sonbaharın kahverengi tonları yaklaşıyor.
Hissedebiliyor musunuz?..
Senin gözlerinden yağan yağmura bakıyorum.
Dert etme,aç gözlerini.
Gönül her dilden konuşur.
Hu diyelim aşk ile
Nasiplendik elhamdülillah.
Aşkınız daim olsun, yüreğinize sağlık.
Allaha emanet olun.
Dualar kadar güzel geçsin ömrünüz
En derin sevgi, muhabbet, selam ve dualarımla.
Hoşça bakınız zatınıza efendim.
Zamanın akşamdan sehere evrilişini hissederek okudum.
Yumuşacık bir yüreğin niaf, sakin, ılımlı esintisi.
Esinti zaten ılıktır, ılımlıdır ya...
...
Ben şiire bir libas dikeyim dedim, başaramadım.
Elbise dikmek sanki bayanlara mahsumuş gib geldi bana. Gerçi terzilerin büyük bir çoğunluğu, neredeyse tamamı erkektir ancak, ben terzi olacak kabiliyette değilmişim.
Neden terzi olmak istedim diye sorarsanız?..
Akıllı telefondan yazılanlar gerektiği kadar yetrli olmuyor sanıyorum. Ben daha yeni yeni öğrenmeye çalışıyorum telefonu.
Telefon önce size hakimiyet kurmaya çalışıyor. Kelimeleri kendine göre değiştiriyor. Gerçi çaresi var, var da... Kolaylığı yaşamak da var.
Neyse...
Ben de soruyorum.
Neden dizeleri yarım yaırm bırakıp ikinci satıra, dizeye geçirdiniz?
İşte bu sebepten terzi olmayı denedim.
Başaramadım.
Yine de ekleyeceğim, başarızlığımı.
Sevgi ve saygılarımla değerli GÜN öğretmenim.
*
Şahidiyim Zamanın
Bir gün daha süzülüp gidiyor zamandan
Güneş edalı bir kız gibi savuruyor kızıl saçlarını
Büyüsü düşüyor ufka, bulutlar tutuşuyor
Yeni yetme bir aşık gibi kıpkırmızı oluyorlar...
*
Güneş görmezden geliyor
Döküyor eteğindeki kızıl gülleri
Gülerek kayıp gidiyor...
Parça parça soluyor ufuk
Asil bir morluk düşüyor, bulutların mahcup yüzüne
Bir veda sessizliğinde hüzün düşüyor zamana
Gece bir tül gibi iniyor incitmekten korkarak
Sarıp sarmalıyor zamanı...
*
Ardından soluk bir ay çekinerek doğuyor...
Yıldızlar kıpır kıpır yarmaz bir çocuk gibi
Ağustos böcekleri yırtıyor akşamın sessizliğini
Yabanıl otlara düşüyor gecenin ilk çiyi
Kokusu duyuluyor...
*
Hüzün elini çekiyor zamandan
Bir sabah yıldızı gülümsüyor
Yakındaki ağaçta uyanıyor erkenci bir kuş
Ötüyor şen şakrak
Zaman umuda dair ne varsa kuşanıyor
Kutsanıyor dünya yeni baştan
Vakit sehere evriliyor...
_____________(4.8.2019 güncesi)
Hümeyra Gün
Kayıt Tarihi : 5.8.2019 12:32:00
Akşam vaktinin dinginliği nasıl da çöküyor okuyucunun gözlerine. Kızıl rengi, serinliği, esintisi ile birlikte. Geceye düşen çiy ise seherin müjdecisi sanki... Yüreğine, kalemine sağlık.
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta