Bazı sessizliklerin yükü ağırdır insan içinde. Bazı sözcüklerin tekrarı vardır döner durur beyinde. Denizin kumsala vuran dalgası gibi gider gelir ve her gidiş gelişte biraz daha kum tanesi götürür yürekten. Gün olur kocaman bir oyuk kalır geriye. Deniz çekilir, kayaların ardından oyuk batar gözlerine. Sözcüklerin her biri yeni oyuklar oluşturmuştur aslında gidip gelen zaman dalgasında. Fark ettiğinde geç kalmış olur musun bilmiyorum. Günlerdir bu soruyu soruyorum kendime.
Ağır bir sessizlik içindeyim lodosun savurduğu şehirde. Sen nerdesin, hangi yokluk hangi boşluk var geride. Yüzünü en son nerde gördüm, sesini duyuşum mucize ama anımsarken ağlıyorum içimdeki boşluk kalıyor sanki geriye. Sözcüklerin yerine yenilerini koymayı deniyorum. Üç maymun misali görmedim, duymadım, konuşmadım diyorum. Bu defa olmuyor can acım. Acıttığın yerlerime aşığım aslında ama olmuyor işte, yüküm kifayetsiz bir dolu sözcük, ağır. Taşıyamıyorum. Döküldü küfemdeki sevda sözcükleri, tekrarlananların yankısı şehre çarpıyor geliyor içime.
Hani böyle dokunsalar ağlayacaksındır ama dışarı yansıyan güvenli ve huzurlu bir gülümsemen vardır bazen. Takılıdır dudağına, onun ardından ağlar için de, görmez bakanlar aslını ve sakladıklarını. Öyle bir hal içindeyim galiba. Seni sakladım gözlerimin arkasında bir gözyaşına. Kapısını kapatıp açtığım iç dünyam küçük bir odada, ahşap bir koltukta oturuyor. İstemiyorum diyorum oraya gitmek içim acıyor. Her gidiş sana yeniden başlamak oluyor. Sonra rüyalarım bastırdıklarımı malzeme yapmış yeni oyunlar yazıyor. Sen başroldesin benimle. Sabaha şaşkın bir gülümsemeyle buna da şükür diyen dilim kalıyor.
Bilmem ki ne yazmalı. Neyi nasıl yazmalı. Kaleme alamıyorum sanki aşkımın oltasına takılan senleri. Özlüyorum da özlemin ifadesi kayıp. Ben kayıp ilanlarında arıyorum kendimi, eskinden senin kalp ucundu bulunduğum yer şimdi nerdeyim, kendime bile cevabım yok. Kalbinin ucu uçurum olmuş, ayağımın altından kayıyor sözcük dalgalarının boşalttığı kumlar. Gidiyor geliyor zihnimde senli yaşantıları köpük köpük yapan dalgalar. Ve kalan her seferinde denizyıldızı gibi sensin veya açılmış bir midye kabuğunun içinden çıkmış inci gibi sen. Sözcüklerinin kanattığı yaralara iyi geliyor denizin tuzlu suyu, oyukların mevsimi gelince dolduğunu da hatırlıyorum ve işte bilinen sona geldim, seni her şeye rağmen çok seviyorum.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.