Mutlu musun?
Ben bu basit soruyu yanıtlayamıyorsam elbette bir sebebi vardır.
Mutluluk? ... Mutluluk? ... Mutluluk? ...
Sahi mutluluk neydi?
Bir zamanlar birileri tanıştırmış mıydı?
Yoksa birilerinde, bir yerlerde görmüş müydüm? Yada okumuş olabilir miyim?
Bir film karesinde izlemiştim desem(?)
Ben bu mutluluğu anımsayacakmışım gibi geliyor ama anımsayamıyorum.
Sanki hiç uzağımda olmamış gibi,
Yüreğimin ucunda. Aşina gibiyim sanki. Ama niye anımsayamıyorum?
Yaşlılıktan mı dediniz?
Erken değil mi daha?
Erken bunama diyorsunuz.
Yapmayın ne olur. Öyle çok her şey capcanlı ki belleğimde en ince ayrıntılarla.
Üç yaşımda kümesten annemle yumurta alışım, ilkokulda oturduğum sıra, giydiğim önlüğün modeli, elimi sıkan arkadaşımla köşe başında ayrılışım, ortaokul bahçeleri, lise şiirleri satır satır.. Eğitim Enstitüsünde yalnızlığa ilk merhaba.. Fakültede kuru dallara sımsıkı sarılışım, onları yeşertmeye çabalamam, gecelerim, gündüzlerim, şarkı sözleri, en ağır matematik problemleri…
Sonra uyku ilaçlarım; kanı, canı, nefesi olan, işitilmeyen, yutkunulup yutulamayan, hayallenen uyku ilaçlarım…
Olamaz. Daha bunamadığımı biliyorum. Her şeyi her şeyi anımsıyorum. Anımsamaktan öte yaşamı sona dolayıp başa alabiliyorum. Ama dilimin ucundakini yani yüreğimin ucundakini bir türlü çıkaramıyorum.
Bu gibi durumlarda yapılacak en iyi işi yapıp düşünmemeye çabalamalı. Düşünmezsen, unutursan hemen kendiliğinden dökülüverirmiş dilinin ucundaki dudaklarından Ben de düşünmemeyi başarabilirsem belki yüreğimin ucundan içeriye bir ılık şırıltı akıverir anımsatır mutluluğu...
Nankörlük etme!
Biliyordum böyle diyeceğinizi “Nankörlük etme.”
Mutluluğu anımsamamak nankörlük..
Neye, kime nankörlük?
Sizlere mi? Düzenime mi? Evladıma mı? Karnımın tokluğuna mı? Güzelliğime mi? Zekama mı? Özgürlüğüme mi? Ayrılıklarıma mı? Neye karşı nankörlük? .
Yoksa nankörlüğüm mutluluğun kendisine mi?
Sahi mutluluk kimdi?
Birkaç saatlik, bir arabalık, iki kişilik el ele tutuşma masalı dinledim dün.
Kısacık dopdolu acı-tatlı, ağlayan-gülen bir masal
“Akşam ardım çıktık. Arabayla şöyle bir tur attık. El ele tutuşup sohbet ettik.”İşte tüm masal bu kadardı.
Sahi mutluk ne kadardı?
Dev gibi? Pire gibi? Ne kadar?
Bilmiyor musunuz?
Siz de mi bilmiyorsunuz bunu?
Ne olduğunu biliyorsunuz ama değil mi?
Sahi mutluluk neydi
Arayabilecek birini bulabilmek
Aradığında yanıtlayacak birini bulabilmek
Gel dediğinde gelecek birine gelme diyebilmek
Gelmeyeni cebinde mutluluğu ile uğurlayabilmek.
Aaaa gelmeyenin cebinde miydi mutluluk dediğiniz
Sahi mutluluk neredeydi?
“Bir gel desen
Bin koşardım
Bin gel diyorum
Kıpırdamıyorsun” diyen bir kötürüm şiirin satırları arsında mı?
Kıpırdayamamakta mı kıpırdatamamakta mı mutluluğun kayboluşu, saklanışı.
Mutluluk saklanıp bir şeylerin içine sığabilir mi?
Niye anımsamıyorum ki ben.
Neredeydi?
Ne kadardı?
Nasıldı?
Neydi?
“Sarılmak öpmek görmek kavuşmak…….”
Hayır!
Saçmalayıp durmayın. Anlaşıldı siz de bilmiyorsunuz. Siz hiç tanımamışsınız. Yalan yanlış haykırıp duruyorsunuz geveze kitaplar. Sarı, beyaz, kırmızı, kara kitaplar. Parlak ciltli,solgun renkli kitaplar.
Sahi mutluluğun rengi nasıldı.
“Pembe”
Salak hiç pembe olur mu
Pembe domuzların rengidir.
Domuzlar mutluluk mudur.
Domuzlar…; pembe renkli, kısa yada uzun saçlı, bıyıklı yada koca memeli domuzlar
Siz hiç Mutluluk olabilir misiniz?
“Seni hiç affetmeyeceğim”
Affetmemekle ne kazanılabilir acaba?
Her şeyi çıkarları için yapanlar, her ilişkiyi çıkar ilişkisi üzerine oturtanlar affetmemekle ne çıkarı elde ederler dersiniz.
Belki de mutluluğu..
Affetmeyerek mutlu olunabilir mi
Sahi mutluluk neydi.
“Olunacak bir şey”
Yani yenecek içecek veya giyecek bir şey değil. Tamam bundan eminim kullanılacak bir şey değil. Sadece olunacak bir şey.
-Peki mutlu olunca ne olacak? Yani ne işe yarayacak?
*İşe yarayacak bir şey? *
-Mutluluk işe yarayacak bir şey mi?
-Öyleyse hangi işe?
-Seni buraya getirmeye
Bu durumda mutluluğun kanatları tekerlekleri veya bacakları olmalı
Sahi mutluluğun neleri vardı?
Neden hala hatırlamıyorum
Öncesi veya sonrası var mıydı?
Elleri veya gözleri var mıydı?
Beni hiç görmüş müydü?
Ben onu anımsayamasam da o beni anımsayabilir eğer görüşmüşlüğümüz varsa.
Lütfen sorar mısınız rastladığınızda.
Mutluluk beni anımsayabiliyor mu?
Raslayamaz mısınız
Neden?
“Siz de tanımıyorsunuz mutluluğu” dedim diye bana kızdınız mı
Kızmayınız lütfen ama ben onu niçin anımsamıyorum.
Hep çok yakınımda hissedip bir türlü var edemedim nedense.
Ben çok özledim biliyor musunuz
Mutluluğu özlediğimi biliyorum
Ezberlemek istiyorum mutluluğu zerre zerre
Bir daha özlememek için mutluğa sarılarak istiyorum
Sonra mutluluğu koynumda hissetmek istiyorum
İçgüdüsel olarak azıcık sıkıştırılmak bir de öpmek istiyorum onu
Ama dudaklarımı değdirerek öpmek.
Sahi mutluluk öpülür mü
Siz hiç öptünüz mü
Soğuktu öyle mi
Hayret
Hiç mi hiç anımsayamıyorum hala.
Oysa özlediğime göre, özlemiş olduğuma göre mutlaka aynı yeren yolumuz geçmiş olmalı.
“Şişli meydanında üç kız
Biri Çiğdem biri Nergis
Vuruldular güpegündüz
Sorarlar bir gün sorarlar.”**((Ruhi SU))
Şimdi “Şişli meydanının ne işi var? ” demeyin.
Mutluluğu arayışım sürüyor. Yani anımsayamadığımı
Burası Şişli meydanı
En yoğun insan kalabalığının kümelendiği yer
En yoğun insan kalabalığına dalıp çıkmaya gelinmiş. Radar gibi taranmada beyinler, yürekler, gözler, eller, dudaklar… Sürekli sinyaller veriliyor, gönderilen dalgacıkların her biri bir yerlere çarpıp geri dönüyor, çarptıkları noktalar duyarsız umarsız kendi karmaşasında debeleniyorlar.
Minik bir çocuk adam. Ellerinde kendinden büyük bir Ayakkabı fırçası
Ayakkabıları parlatan bir ayakkabı fırçası
Bir ileri bir geri gitti bu fırça. Koskoca bir evreni bir ileri itti bir geri çekti. Çocuğun minikliği evreni alt üst etti.. Sessiz bir cinayet işlendi sanki. Düşüncelerimin yönü kayboldu. Savruldum.amaçsızlaştım miniciğin gülümseyen dudaklarından utandım.
Panik
Evet bu bir panik.
Her şey bir şeye çarpıyor, her şey bir şeye karışıyor, bir şeyler düşüyor, bir şeyler uçuyor bir şeyler alev saçıyor, bir şeyler ıslatıyor.
Şişli’de olmakla iyi etmedim galiba.
Galiba mutluluğun yolu bu meydandan hiç geçmemiş
En yoğun insan kalabalığı.. her nefes bir panik yumağı..Önce Şişli’ye gelmişler sonra ya bürünüp sürünüp ya da açılıp saçılıp panik manzarasına desen olmuşlar.
Gözlerimi daha bir açıp mutluluğu aradım “YOK”tu. Şimdi kısıp yeniden arıyorum. Arıyorken korkuyorum
Bu korku yok mu?
Ben çocukken hiç korkmazdım. Geceden, ölüden, yüksekten, sesten, böcekten, köpekten…Ne bileyim işte herkesin korktuğu hiçbir şeyden korkmazdım.
Ben büyüdüm…İstememiştim tabi ama büyüdüm.
Sonra da korktum.
Önce büyüdüğümü anlatılar, sonra da korkmam gerektiğini
Şimdi ben korkuyorum.
Çünkü bu gerekli.
Çünkü korkmazsam, düşündüklerimi uygularsam mutluluk iyice kaybolurmuş.
Öyle dediler…
Demek ki Mutluluğu bulabilmem için yazmamalıyım
Sonuna “ist” takısı olan femin, komin, gibi düşüncelere kapılmamalıyım…
Dikkatli olmalıyım.
Yani bazı şeylerden korkmalıyım.
Demek ki korku mutluluk yolu üzerinde
Önce korkacaksın
Öyleyse ben mutlu olmak istemiyorum
Sahi mutluluk neydi
Sevgi
Sevgi ne ilginç bir kavram
Sanki güzel bir şey gibi
Hep öyle anlatıp öyle algıladığımız bir şey
Oysa ne kadar yanlış
Sevgi güzel bir kavram değil
Acı veriyor
Elin ayağını bağlıyor
Yanık duygular veriyor
Gözyaşı yada yürek sancısı veriyor
Alıp alıp yere vuruyor eline geçirdiğini
Ve bir de üstüne üstelik kendisine güzel dedirtiyor
Bence sevgi yok edilmeli
Böylece yaptığı tahribat da yol edilmiş olur. Bunca acı, bunca vurgun, bunca dert, yaşanmamış olabilir. Evet gerçekten güzel olabilirdi.
Sevgiyi anımsamamak.
Buldum galiba
Mutluluğun önünde sevgi denen bir zalim var.
Mutluluğu anımsamak için sevgiyi unutmalı
Tamam bundan eminim.
Çünkü ben sevgiyi sular seller gibi ezbere biliyorum. Ama mutluluğu hala anımsayamıyorum.
Oh işte bütün beynini sevgiyle doldurur musun
Başka hiçbir şeye yer kalmaz böylece.
Sen sadece mutluluğu unuttuğunu zannediyorsun
Hele bir şu sözlüğe bak.
Daha anımsayamadığın kim bilir neler var neler.
Taktın kafanı mutluluğa
Daha bir iki ay önce yapışmaktan söz ediyordun
Sevgiye yapışmak. Ya da sevdiğine yapışmak.
İlginç bir açıklama ama işte bazıların bir şeyleri ilginç olabiliyor. sevgiye ve doğal uzantısı sevgiliye yapışmak istiyorsun.
Tek sıra insanların birbirine yapışması gibi sevdiğin sana ters durmuşsa ve bir başkasına yapışmak istiyorsa kızmak daha doğrusu kınamak niye.
Onun isteği de seninkiyle aynı değil mi
Sen ona o başkasına başkası bir başkasına…
Değimli ki yapışasıya sevdin katlanacaksın.
Ya da kendi kendine kurallarını koyduğun *aldatmacaya devam* oyununu onayacaksın..
Yenilgi yok. Sevgisizlik yok. Yapıştığından ayıran yok. reddeden yok. Reddettiklerin ise hiç Yok
Ah YOK(olası) şiir. Ahh..
Sen şimdi buraya nasıl da yakışırsın…
Kayıt Tarihi : 3.11.2008 20:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Mutluluğun önünde sevgi denen bir zalim var.
Mutluluğu anımsamak için sevgiyi unutmalı
Tamam bundan eminim.
Çünkü ben sevgiyi sular seller gibi ezbere biliyorum. Ama mutluluğu hala anımsayamıyorum.
ve galiba hiç bilmeyeceğim
mükemmel kaleminizi kutluyorum
Belki de gerçekte anlamını kimse bilmiyordur.
Biliyormuş gibi yapıyoruz belkide...
Derin derin düşündüren bir çalışma...
Yüreğinize sağlık...
Sevgiler...
TÜM YORUMLAR (3)