Soğuk bir mermerin üstündeyim şimdi, vücudum kaskatı kesilmiş. Oysa birkaç saat öncesini hatırlıyorum. Her sabah önünden geçip taze ekmek kokusunu aldığım fırının yanından yürüyordum, ağzımda ekşi bir kan tadı. Bedenimi yokluyordum elimle. Bulmalıydım o yarayı. Bütün bir acı, bütün bir uyuşma, denizdeki dalga gibi topyekün üstümden geçiyordu. Bilemiyordum yaram nerede ama bulmalıydım. Bu yollar bu kadar tenha mıydı farketmemiştim daha önce. Ayaklarıma ilişiyor gözüm. Ayakkabının içinde can çekişiyorlar sanki. Toplamalıyım kafamı ve bulmalıyım. Ne çok soru üşüşüyor beynime karıncalar gibi. Cevapların hiçbiri ortalarda yok. Tenha sokak gibi aklım, sadece sorular yankılanıyor. Cevaplar ise bu şehirde yaşayan insanlar gibi uzak ve habersiz..
Gitgide şeffaf bir perde gibi çöküyor akşam. Işıklar aydınlatmıyor sanki, kör mü oluyorum yoksa. Işıktan uzaklaşıyor gözlerim ürpertici bir karanlığa doğru. O karanlığa yürüyen sanki onlarmış gibi geri geri gidiyor ayaklarım. Beyhude bir çabayla duruyorum ıssız sokağın ortasında. Hayır görüyorum karanlığı, şehrin karartısı bu. Hatta karanlığın içinde gölgeler görüyorum, bir kediye, bir böceğe benzettiğim gölgeler. Gölgelerin sesi yok sadece. Kulaklarımda sessiz bir uğultu gibi akıyor hayat. Aklımın fısıltısını duyuyorum belli belirsiz. Tutunduğum bir duvarda mavi bir boya damlası. Boyacının umursamadan damlattığı, belki farkında olmadığı küçük bir nokta. O mavi damla bana denizi hatırlatıyor. Evet denize doğru yürümeliyim. Deniz çağırır kendine, karanlık da olsa. Bir annemin kokusunu, bir de denizin kokusunu unutmam asla. Duyabiliyorum çok uzak değil deniz. Adımlarım daha bir düzene girdi sanki, daha bir hızlandı bedenim. Karartılar sis gibi dağılıyor gecede, gece aydınlanıyor. Bir parçası uzaktan görünüyor denizin, şehrin perçeminden dökülür gibi. Duruyor ayaklarım, duruyor rüzgar, kararıyor birden herşey, şehir indiriyor perdelerini. Bir vapur sessizce yanaşıyor limana, dalgalardan bile gizlenir gibi. Bir poyraz ayazıymışcasına demirliyor aklıma bir soru ansızın. Karanlığa doğru düşüyorum, bilincimin yerinde derin bir boşluk. Soruyorum üşüyen ellerime: Sahi beni kim öldürdü?
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta