Güneşimi erken çalan
Şardağı’nın mor perçemli koyaklarında
Ah! Bilmem ki nasıl yaşayacağım
Nasıl dayanacağım gölge gölge uzaklaşan
Tren katarı ayrılığına
Gözlerinin şafağına
Vurulmuşum kilit kilit
Ağına düşmüşüm
Ki yoktur bir kurtaranım
Öyleyse âh u zârım senelerce
Hep böyle mi sürecek
Yoksa düşmeyecek mi ellerime
Bir damlacık bahtı baranım
Dağlarımın koyaklarında göllenen
Su ve kan
Akar gelir gözlerinden bilirim
Ama dinmek bilmez yine de
Onca suyun, onca kanın ardından
Sana olan susuzluğum şah turnam
-II-
Biliyorum bu devrân
Kuş kanadı çırpınışlarla
Hiç durmadan dönecek
Çarptıkça yüreklerimiz
Ne sevdamız bitecek
Ne gönlümüzü saran o güman
Ve İbrahim ateşi hicrânımızdan
Sular bile bir gün
Alev alev yanacak
Hep telaş içinde geçecek
Ömrümüzün her demi
Hep bir kere
Bir kere daha gel çağrısıyla
Hep gökyüzünün
Gönderinde asılı duracak umutlarımız
Ve yine hep..hep..hep
Gözlerimizden akacak kan revan
-III-
Naif bir sevdanın
İçi dolmuş başağıyım
Biçsinler, hasat eylesinler
Savursunlar göklerinden beni
Düşeyim toprağına
Şiir tadında adınla
Yeniden ekin olayım
Ey kanadını bana doğru çırpan şah turnam
Yarınların devrânında
Bulacaksam
Yalnız seni bulayım
Kayıt Tarihi : 5.7.2008 17:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!