Sağlıcaklı kal... Şiiri - Ercan Eyvaz

Ercan Eyvaz
60

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sağlıcaklı kal...

Gün erken ağırmış, tüm ciddiyetiyle durgunluğunu alıp karşı tepedeki binaların çatısına basa basa yetişmeye çalışıyordu, kaybolup ardında turuncu izleri bırakıp giden güneşe. Usul usul kirli gri devir ediyordu siyaha mesaisini; ben üşüyordum... Elimde bitmek üzere olan sigaramı son kez derinlerime çekiyor bir yenisini ateşlemek için sabırsızlanıyordum besbelli. Ne ailesi tarafından çağrılan çocuk vardı top peşinde, ne de dizili misketleri kavurup kaçan haylaz çocuklar. Suskunluk hâkimiyetini öyle bir ilan ettirmişti ki her şeye, anlam veremiyordum.

Yürüyüşümden ve hareketlerimden anlaşılıyordu belki, düşüncelerimle kavgalarımın olduğu, kimi zaman tutamayıp kendimi konuşmalarım kızışlarım, ayaklarımla tekmelediğim meşrubat tenekeleri oluyordu, “gürültü yapma” diyen. Sustukça daha bir acı çekiyordu bu beden içime atılmış onca dertleri çözebileceğini düşünürken yığılıp kalıyordu çoğu zaman. Yavaş yavaş karanlığa doğru atılmaya başlamıştı adımlarım, aklımda sorulan sorular ve cevabını bilemediğim basit bilmeceler, dilime dolanan tekerlemeler. Kalkamıyordum bu yükün altından, elle tutulmayan, gözle görülmeyen tonlarca ağırlığa sahip bu duygu yoğunluğu altında kala kalıyordum.Bir soru var hiç değişmeyen. Ne zaman bitecekti bu işkence, omuzlarımdan aşağıya düşüp gülerek bakacaktım yardım eli uzatmaksızın uzaktan. Unutmalıydım hayatın bir parçası olan “Kalp Hırsızı” başlıklı filmin başrol oyuncusunu, içimde öldürmeliydim ya da ben ölmeliydim. Bitmeliydi bu film bu çile.
Bitmedi... Başlangıç mıydı bu?

Yabancısı olduğum sokaklarda yaprak cesetlerinin üzerine basarak yürüyenlerden farksız biriydim, onlar zamanlı düşmüşlerdi bu yola bense zamansız. Sebebim olanı anmaksızın,bir kere olsun yollardaki taşlara yazmıştı bile ayak izlerim gözlerimin ona dalgınlığını. İşkence çanlarını çalmaya başlamıştı gece, atılmak üzere olan sigaram diğerini ateşliyordu, açmadım sandığım paketi yarılamış, parmaklarımın arasına taktığım nikotin yüzükleriyle paketleri bitirmek için sözlenmiştim her gece.

Tenimin içine işlemişti meyhane kokuları, sinmişti derinlerime, nefesim söylüyordu yakın konuşmalarımda “sarhoşum, dün geceden kalma”. Her ne kadarda bira yudumlansa da, yapışıyordu boğazıma fıstık kabukları, takılıp uğraştırıyor, öksürük başlayınca da atmıyordum sigaramı. Devam ediyordum hayatımın bir bölümü olan içki sefalarına, gece ay ışığından, sabah parlament mavisine kadar … Bardaklar boş kalmadan. İçtiğim suyu bile o niyetle içer oldum.Üzerimdeki ütüsüz, düğmesi açık gömleğim ve yana doğru kaymış kravatım resmiletse de bedenimi, resmiyeti kalmamıştı hiçbir şeyin. Rüyaydı! Ben rüyalara, kanlı gözlerimle, ayyaş halimle veda el sallamalarını çoktan yapmıştım, ufakta olsa bir hava akımı oluşmuştu parmaklarımın arasında.
Kaçıncı bayandı yanıma gelen, boyalı güzel kokulu gösterişli geri çevrilmeye hiç alışkın olmayan arkasını döndüklerinde küfürlerini duyar gibiydim gidişlerinde. Unutulmamışlık içimdeki kara meseleyi onlar unutturacaktı bana hemde bir gecede. Paylaşmamı istemesinler hem onlara ne? Diyecekleri boş ver içelim bu gecede.Bütün meyhaneler aynı, karanlık alabildiğine özgür,ufakta olsa özgürlüğünü kısıtlayan masadaki mumlar acil çıkış ikaz ışıkları.
......
Tanınmış kişilerin taklidini yaparak şarkı söyleyen,oturdukları yerden peçeteler fırlatılan bayanın elbisesindeki pullara gözerim dalıyor, her kadehte kafamı kaldırdığımda alamıyordum gözlerimi, garson bardağı sormadan doldurması kapanacağını söyleyene kadar devam ediyordu.Daha önceleri kapısından bile girmeyi istemediğim itici gelen mekanlardan dı buralar.Büyük konuştuğum için mi cezalandırılmıştım yoksa gelenleri kınadığım içinmi öğrendim buralaırın giriş kapılarını son zamanlarda buralara sık gelemesemde para buldukça uğrayıp geceyi burada geçiriyordum sabahlara kadar.oysa çok iyi biliyordum ki yazık ediyordum kendime hiç uğruna hayatımın en güzel en altın en verimli yıllarını burada geçiriyordum.

O ayrı dünyanın havasından sallana sallana kapıya yönelip astarı arkasından aşağıya sarkmış eski ve oldukça kirli pardesüyü uzatıyordu saygısızca oysaki hiç bilmiyordu kaç önemli toplantı sonrasında onu giymeme yardımcı olmaya çalışan kişilerin sayısını, gizli toplantılarda konuştuğumuz onca konuya şahit olmuştu,pardesüm kim bilir o bile isyan ediyordu onu sırtıma alıp getirdiğim yerlere ve bana şu anki duruma üzerimde olduğu zamanları arıyordu. Elime alıp kapısından çıkıyor inceden ama sık yağan yağmurun altına kendimi atıyordum sabaha karşı.Ekmek fabrikasından gelen taze ekmek kokusu karışmıştı toprak kokusuyla mest etmişti beni.Ellerimi ceplerimden çıkarıp yüzüme düşen yağmur damlasını sürüp her bir yanına, avucumdaki karanlıkta çığlıkları çırpınışları görür gibi olduğumda ellerimi indirmeden gözlerimdeki beliren damlalar karışmıştı avucumdaki yağmur damlalrıyla kaybolup gitmişti yüzümde, derin derin nefes alıyor tokatlar ard arda vuruluyordu kendi ellerimle yanaklarıma.
Bir ara ıslak kuru ayırt etmeksizin yığılıp kaldım kaldırım taşlarının üzerine ellerimle saçlarımı koparır gibi geriye doğru taramalarım iki dizimin üzerine yaslayıp yerdeki su birikintisine bakarak boğulmamı görür gibiydim
duruluşumdan sonra başlamıştı ara ara hıçkırıklar nefes alış verişlerimin arasına yerleşmişti. içimdeki kavgayı kazanan da olmamıştı ben kaybolup gitmiştim su birikintisinin içinde taki yoldan geçen arabanın üzerime sıçratmasıyla yerden desktek alıp kalkmış arkasından küfür edecekken hiç duyulmamış sesizce evin yolunu tuttum.

Nefesi derinlerime çekip esneyerek geri iade ediyordum, düşünecek hiç bir şey yoktu öyle boştum ki yarı kapanan gözlerimle eve ulaşmanın çabasındaıydım çaresiz.Sokaklar yavaşça doluyor servis araçları otobüsler arabalar başlamıştı seferlerine duraklarda bekleyen insanlar. Yanlarından geçerken başım öne eğiliyor her ne kadarda utanmıyorum desemde.
Oturduğum mahallenin hududuna yaklaştığımda iyice çeki düzen vermeli kontrol etmeliydim kendimi ve yürüyüşlerimi sabitlemeliydim beni bu halde arkadaşlarımın ve rahmetli anne babamın arkadaşlarının görmesini istemiyordum yol ortasında gözlerini üzerime kilitlemerini benim hakkımda güzel şeyler düşüneceklerini sanmıyordum bu haldeyken.
Posta kutusuna bırakılmış bir kaç zarfı alıp eve girdim karşılayan aynıydı havasız soğuk bomboş dağınık perdeleri kapalı yerlerde duran boş bira şişeleri çoraplar ulaşılması zor köşedeki odama ulaşmış gelen zarfları diğer kanepenin üzerine atıp uzandım bir kaç dakika gözlerimle etrafı süzüyor açabildiğim kadar ellerimle kapatmadan esnemerler ıslanan gözlerimden sonra.(......)

Akşam saatlerınde başımın ağrısı çalar saat gibi uyandırmıştı beni.Ellerimle masaj yapsamda geçmiyordu.Kalkıp yüzümü yıkadım ayna karşısındaki halimi gördüğümde ben bile kendimi tanıyamadım zayıflamış gördüm kendimi bakımsız bunca yaşananlara sebeb diye düşünüp onu sorumlu tuttuğum oysa onun aklınıda benım aklımıda Tanrı vermişti ben kullanmayı bilediğim için bu haldeydim artık suçlamam da yanlış olurdu.
yıkanıp temizlenmem gerekiyordu bu hayttan geç olmadan güzellikleri kaybetmeye devam etmeden kurtulmalıydım duş aldım uzun zamandır kullanmadığım jiletle yüzümün bir kaç yerini kessemde traşımı oldum,dolaptan ütüsü askıda olan gömleğimi ve pantolunumu giydim.
maziyi kapatmak için güzel bir başlangış yapacak en temiz elbiselerimle en güzel kokumla başlayacaktım elveda tamamiyle olmasada elimden geldiğince hatırlanmamak üzere hatırlansada güzel an ve gülüşeri hatırlamak üzere bir kaç satır beyaz bir kağıda yazacaktım içideki yaşanmış hırçın şirin şımarık asabi kırılgan çocuğa birde özür iletisi yazacak ve onunla birlikte yeniden dışarıya adımlar atacaktım akşam yemeği ısmarlayacak uzun zamandan sonra başbaşa yemeğe yeniden çıkacaktım koluma aramıza giren kimse olmayacaktı.
vakit kaybetmeden oturup yazımı yazıp bir zarfla on sene sonra kendime yazıdğım bu mektup u atmayı düşünüyordum ve yazmaya koyuldum.

Kısa sürmüştü bu yolculuk birlikteliğin son adımları atılıyordu da dünden eli elime zar zor değiyor gözler kovalaşırken kalbim bedenine sarılıp sanki uçurum boşluğundan düşme tehlikesiyle daha bir pençelerini saplamıştı derinlerine. Yerçekimi fazla geliyor onun ve aşkım için gösterilen tüm çabalarımın direnci, zorladıkça Maalesef dönüyordu anlaşılan platonik sevgiye.

Bir bir kırılan pençeler den sonra, kapatıp sımsıkı gözlerimi düştüğüm evimin karanlık odası oldu, odamın tüm dışarıya bakan güneşle her sabah göz göze gelen pencerenin perdesini hiç açmıyor güneşi bile çamurla sıvamaya çalışıyordum. Pencereden içeriye girip dağıtmamalıydı sarı saçlarını odamın orta yerinde hatırlatmamalıydı bana odamın her bir köşesinde vardı zaten kokusu gülüşleri.
Gece yarıları nöbetlerim oldu uyandırıp uyutmayan.Duvarlara vuruyordum bedenimi, gözlerim ellerim olacakken bağlayıp ellerimi gözlerimibırakıp gitmişti.
Sabahın ilk ışıklarında arıyor sesini duymamın bana ne güzellikler kazandıracağını düşünerek heyecanlı ürkek bir şekilde kulağıma telefonun avizesini tutup duymalıydım alo deyişlerini efendim deyişlerini ona çıkaca tüm yollar kapalıydı.
Bir gün beki birgün geri dönüşü, geri bana döneceği aklıma geliyor, bu isyan bu sert çıkışlarımdan sonra bir an paralanmış bedenimi hafifleten bu duygu düşüncelerim oluyordu sakinleştiren.şiirler yazıyordum beyaz sayfalara baş harflerini birleştirip başlığını bile senin adını veriyordum çoğu zaman.Her gece penceremin perdesini aralıyor izliyordum dışarıyı yağmurun yağdığı gecelerde penceremi açıp yağmurun ilk meyvesi olan toprak kokusunu derin derin içime çekiyor ellimi dışarıya çıkarıp damlaları yakalıyordum.Bazı gecelerde ay tüm cezibesiyle ışıtıyordu her bir yeri o kadar yaşına rağmen.Yüzündeki pürüzleri her ne kadar saklamaya çalışsada
görünüyordu
Nadirde olsa yakalıyordum kayan yıldızı kötü anlam taşısada üzerinde, kimbilir benim yıldızım hangi semalarda ne zaman kayacaktı ne zaman biri tanık olacaktı gidişlerime.Tüm bunları düşünmeme rağmen yine anımsıyor hatırlıyrodum seni ay ışığında ilk öpüşmelerimiz sevişmelerimiz açıkcası toprak kokusu bile unutturamıyordu teninin eşsiz kokusunu.Derin nefesten sonra neredesin kimlesin yada ne yapıyorsundur kimbilir şimdi.
Bir sigara yakıp tıpkı şimdi yaptığım gibi, Beyaz kağıda son noktayı koyuyorum her ne kadarda acı çeksemde çok sevsemde Hoşça kal dileklerimi yine her zaman diliyorum.

Sağlıcaklı kal....Sağlıcaklı kal

Ercan Eyvaz
Kayıt Tarihi : 13.7.2008 16:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Erdal İrfan
    Erdal İrfan

    uzunca bir mektuptu yazan elinize emeğinize sağlık.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ercan Eyvaz