Daha okuma yazma bilmediği günlerdi. Eline aldığı kalemle çizer dururdu beyaz kâğıdı… Sonra da ebeveynine:
“ – Bak senin adını yazdım. “ derdi…
Programlar yapıp yolculuğa çıkarırdı, her yazdığı kişiyi… Ve isimler takardı. Ay olurdu bazen karanlık sokakları aydınlatan, bazen güneş yapıp çevreyi ısıtan, yıldız yapıp ışıklandıran insanların sohbeti için giderdi sonsuza…
“- Gitmeli miyim? Diyerek kendine sorar… Sonra cevaplardı. “- Evet. Gitmeliyim… Gitmeliyim… Gitmeliyim.”… Sonsuz yolculuklara yelken açmalıyım…”
Naralar atardı… Bazen bir postacının çantasında bulurdu yalnızlığını… Bazen gemiye arkadaşlık eden martılarda uçardı özgürlüğe… Bazen avare dolaşırdı kaldırım taşlarını sayarak, yaşayarak amaçsızlığı… Amaçsızlığı yaşardı. Sonra sessizlik her kayboluşlarda, her kırılan cam parçasında bulurdu ölümü… Sessizliğe inat… Zincirliydi kapılar… Anahtarları başkasında korkular yaşardı…
Kalem ve Beyaz kağıtların yerini alan bilgisayarı artık paylaşımı ve postacı zevkini de unutturmuştu… Artık, yalnızlıkları tatmak için çayın içine atacaktı şekerleri… Sonra hastalıklar başlayacaktı… Şeker hastasıyım, kalp hastasıyım diye… Aslında bunların kökünde her insan bilseydi eğer… Ölüme çıkan yolun işkolik olma hastalığı olduğu… Bunları bilgisayara paylaşırken bu olaydan nasıl yararlanması gerektiğini bilmesi gerektiğini biliyordu…
“- Gerekmiyor mu? Evet, yeniden ÇERÇEVE yapmalıyım. Yeniden kendimi çerçevelemeliyim.”
Tüm insanlar hayattan ders almalı. Bugünün Farkında lığını Yaşamalılar…
Sağduyu Yolculuğu İle
İstanbul, 24 Mart 2003
Süreyya AktaşKayıt Tarihi : 16.3.2008 22:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Anlayış perdeleri dikelim
Ders almasını bilelim hayattan
Umuda yolculuk başlar o zaman
Hoş dizelerle final edilmiş güzel bir yazı. Can-ı gönülden tebrikler tam puan ile duyarlı yüreğinize. Kaleminiz daim olsun!
TÜM YORUMLAR (1)