Sevgili
ben senin dilinden damlayan zehiri
yüreğinden oyduğum mızrapla vurdum
ve seni çok sonraydı ben
yudum yudum
çığlık çığlık okudum
Sevgili
bir deli Bozlak oldunda sonra sen
bir deli sıra yaş
sızdınya gözlerime
işte ben o suların yeşilinde kayboldum
sen şimdi bilme
bilme ki
ondandır terine hasretliğim
ondandır dolandığım kaderine
ondandır karalar giymiş
tutuklu sözlerin suskunluğu
Sevgili
bilme
bilmeki şimdi
rahmi olmayan bir anadan gelecek çocuk kadar
imkansız sancılarım
on ayrı yerinden delinen parmaklarımın
on damla kanından gelecek şifasına gebeliğim kadar aykırı
Sevgili
bilme
bilmeki şimdi
yaşam çok uzun bir an dı
an dilsiz bir güvercin omzumda
ve bu gün güneşe doğru tuttuğum yola
içimdeki sevgi dolu korkularla
bildiğim tüm kutsal taşları serperek
zaman
ölüme
ve sana sağanaklar kala
yürümeye baş koyduysam
bağışla
Muhammed aşkına
bağışla.
Kayıt Tarihi : 15.9.2007 02:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kutlarım sevgili Sevim Vardar ,çok güzeldi beğeniyle okudum....
Diğer şiirleriniz de çok güzel...
Selamlar sevgiler...
ben senin dilinden damlayan zehiri
yüreğinden oyduğum mızrapla vurdum
ve seni çok sonraydı ben
yudum yudum
çığlık çığlık okudum
___Şiire giriş sevgiliye sunulan sesleniş geçmiş zaman diline vurgularla gerçekleştiriliyor. Bu üslupla şairimiz, şiirin başlığına da sadık kaldığını göstermiştir.
Doğanın en bereketli dönemini çağrıştıran 'yağmur' olgusu sağanağa dönüştüğünde verimlilikle beraber kayıpları da getirir. Sağanaklar, kayıp noktasındaki rolünü
yine zamanın içinden olan ama belirsizlikte kendini korumayı başarmış 'beklenmedik' an'lardan alır.
Giriş dizelerinde kalemin açık yürekliliği hakimdir. Öyle görünüyor ki bu aşk'ın muhattabı karşısında şairimiz büyük bedeller ödemiştir ki sevgide
'bedel' unsuru mutluluğun yanında yer alması gerekirken, birçoğu gibi şairimiz de bu bedeli fedakarlıkta yaşamıştır. Bu da bizlere derin ve aynı zamanda 'kendinden öte sevme' yetisine sahip bir aşk'ın varlığını gösteriyor. Dolayısıyla yüzümüz böyle bir şiire dönükken şimdiden getirebileceği hüznü görmek çok zor olmasa gerek...
Sevgili
bir deli Bozlak oldunda sonra sen
bir deli sıra yaş
sızdınya gözlerime
işte ben o suların yeşilinde kayboldum
sen şimdi bilme
bilme ki
ondandır terine hasretliğim
ondandır dolandığım kaderine
ondandır karalar giymiş
tutuklu sözlerin suskunluğu
___Şiir görünürde tek bölümde okuyucusuna sunulmuştur. Ve onu 'anlamsal'da adımlamanın, öncelikle şiiri anlamada sonrasında ise bütünü doğru kavramamızda etkili
olacağını düşünüyorum. Bölümlediğimiz bu kısmın ilk dizesindeki 'bozlak' ifadesine baktığımızda karşılığının Türk Halk Edebiyatında bir uzun hava türü olduğunu belirtmek gerekiyor. Bozlak'ta ses olgusu tiz duraktan başlar ve sözel bölmeye başlamadan önce, tek çalgı tarafından yol gösterme adı verilen bir usulsüz acış yapılır.
Şairimiz, muhattabını 'bozlak'la tariflerken, o'ndaki bunca tiz sese ve usulsüz açılışa rağmen, aşk'ta onu tercihlediğini oldukça yalın imge ve betimlemeler eşliğinde
sunmayı da ihmal etmiyor. Bölümde dikkatimizi çeken bir diğer unsur da bunca derin sevgiye rağmen kalemin suskunluğa adım attığıdır ki bunu istemsiz olarak
yaptığını 'kader' olgusunu vurgulayarak paylaşır.
Sevgili
bilme
bilmeki şimdi
rahmi olmayan bir anadan gelecek çocuk kadar
imkansız sancılarım
on ayrı yerinden delinen parmaklarımın
on damla kanından gelecek şifasına gebeliğim kadar aykırı
___Diyaloğun her sesleniş aşamasında durak yapıyoruz. Ve bu durak öncekilerden çok daha içsel sancıların dile geldiği başka bir keder taşıyor.
Kalem öyle onulmaz bir döneme girmiştir ki artık bundan sonrası onun için kısırdöngüden ibarettir. Sancılar, ancak doğum gerçekleştikten sonra
biter ki doğanın yasası gereği de bu böyledir. Ama bu sancı artık içinden çıkılması çok zor bir duruma dönüşmüştür. Kişi adeta bir 'hortum fırtınası' içinde
dönüp durmaktadır. Etrafında ne ona ulaşabilecek ne de onun ulaşabileceği insanlar vardır. Üstelik yaşam ve ölüm onun tekelinde de değildir.
Yeni çocuklar doğurabilme yetisi azalmıştır ayrıca içsel sancılarının annesiz çocuklara benzemesi, yaşadığı kederi tariflemede en etkili olanıdır.
Kalem, şiirde dil ve üslupta halen tüm yalınlığını korumaya devam ediyor. İmge ve betimlemeler, şiire küçük süs parçacıkları olarak yerleştirilmiş görünüyor
ama şiiri okumaya başladığımız an'dan itibaren onların süs olmaktan uzak tutulduğunu da gözlemleyebiliyoruz. Buradan da kişisel olarak aldığım
öğreti; şiirde anlamı anlatmanın birkaç imge ve betimlemeyle de başarılabileceğidir.
Sevgili
bilme
bilmeki şimdi
yaşam çok uzun bir an dı
an dilsiz bir güvercin omzumda
ve bu gün güneşe doğru tuttuğum yola
içimdeki sevgi dolu korkularla
bildiğim tüm kutsal taşları serperek
zaman
ölüme
ve sana sağanaklar kala
yürümeye baş koyduysam
bağışla
Muhammed aşkına
bağışla.
___Finale uzanan dizelerin bu denli ürkeklik taşıyor olması şaşırtıcı gelmiyor bana... Çünkü başımızı henüz derin bir kederden kaldırmış bulunuyoruz. Şiir, geçmişe
ve tabi ki yaşanmışlığa atıflar yapılarak muhattabının karşısında oldukça samimi bir duruş sergilemiştir. Öyle ki bu samimiyet tablosunda; kalemin omuzlarındaki 'dilsiz güvercin' im'lemesiyle aktardığı sessiz umutlarından tutun da bu sevginin sürekliliği için sığındığı maneviyata kadar her bir ögenin paylaşılmış olması, sevgiye verilen değeri çok net duyumsatıyor.
Peki neden bu noktaya gelinmiştir? Taraflardan biri ihanet mi yaşamış ya da yaşatmıştır? Veya 'sevmek' duygusunun ağırlığında kişiler henüz birşeylerin rayına oturmadığına mı tanık olmuşlardır? Yoksa tüm sorgulamaların gereksizliğinde sadece koşullar ve konumlar gereği mi bu sevgiye çizgi çekilmiştir?
Nedenler elbette çok olabilir (ki aşk'ın tüm nedensizliğine rağmen ayrılıkların hep neden'li oluşu da ilginç bir çelişkidir aslında) ama bizler nedenlere değil sonuca bakmakla
mükellefiz.
Çünkü üzerinde durduğumuz zemin 'şiir'dir. Ve kalem, büyük özveriler kattığı bu aşk'tan ve şiirden uzaklaşmadan son dizelerde, bizlere önemli bir duruş sergiler ki bana göre bunun üzerinde durmamız çok daha anlamlı olacaktır. O, zamana ve ölüme hatta aşk'a sağanaklar kala yürümeyi kendine erdem edinmiştir. Kaldı ki bir aşk da böyle başlamaz mı zaten? Yürümek, yaşamı devinim noktasına taşıyan en önemli eylemdir. Kalem de bunu yapacak olmanın öncesinde yine 'sevgili'ye hakettiği değeri verir ve o'ndan bağışlanmayı diler. Ve tamamiyle samimiyette başlayan şiir paylaşımını, duygu ve düş gücüyle birleştirir. Devamında asla ödün vermediği 'samimiyet'in o sade yanına finalde 'bağışla' sözcüğünü seslendirerek erdem ipini göğüsler...
Şiirin özgün sesine derin sevgi ve saygılarımla,
Saygılar usta kaleminize.
ters yolda olanlara ikaz gibiydi dize..keşke,bu kadar çekici olmasaydı karanlık!..
sevgi ve dostlukla...
TÜM YORUMLAR (19)