sehpalara taşındı gölgesi kentin
çarmıha vuruldu sessiz duvarlar
gecenin mor sularında
ışığıyla sardı karanlığın terini.
kırılmadı omzu rüzgârın yüküne
titreyen bir ezgi gibi tutundu göğe.
kilit vurdular yankılarına
gözlerine perde çektiler
akın akın karanlık ektiler üstüne...
ama yenilmedi bu şehir;
ne karanlığın seyrine
ne de zalımın keşmekeşliğine.
şafakların en içli yerinde,
külden doğan bir anka kuşu gibi,
doğruldu göğe...
Kayıt Tarihi : 4.12.2025 02:31:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




kent atıklarıyla kirlenmiş gözlerim,
yüzüm, ellerim ve içim,
ve huzuruna,
ay ışığına bestelenmiş bir sonat gibi çıkacak kadar,
duru olamadım henüz,
perişan, merhametine muhtaç ve üzgünüm,
ki malumun bunlar…,
ah;
sonsuzluğun ilhamı üç lisanda zakîr,
desturlu hekimim,
bilirsin ve beyanlarının da gafili değilim,
sena içre senalarcadır şükrüm,
ve bu arada,
dizelerinin neden beşli yazıldığını da biliyorum;
dem bu dem ayniyetlerinde,
ikindi, akşam, yatsı, sabah, öğle…,
ki beş kadim vakte işaret olsun için,
ve biliyorum hiçbir duayı,
ayet el kürsî kadar okumadığını da…,
tek ibadet ve tek duanın vasılı kalbinde,
ah;
hoşçakal ve benden uzak,
mülevveslerin kalbinde emmare nefsim,
yine de hoşt çakal demiyorum, ve görüyorsun;
ne denli inceldiği yerden bağlandığımı edebe ya hû…,
elbette samanyolu galaksisine savrulan
kahve çekirdeği kokusuydu hasret,
ve sen;
her daim smokinli,
paytak paytak yürüyen bir penguendin,
ya ben,
bir yekpare orman çıtırtılarının ürpertisi…,
TÜM YORUMLAR (1)