ŞAFAK YÜZLÜ ÇOCUKLAR
Akdeniz kıyılarında kavga olsa
Barışı bir zeytin dalı yaratır,
Bütün Akdeniz çocuklarının gözbebekleri
Zeytin tanelerinden yapılmıştır;
zeytin yağı tabaklarımızda
erimiş güneş gibi durmaktadır.
Oyuncaklar için
Yürekler çizilmiş
sedefi kentin kaldırımlarına
oymalı tahta çanaklardan içmiş
akrepler
bu gecenin kirlerini
çavdar köklerinden
arpa suyundan mayalanmış
sandıklarda kalmış kundak bezlerinden
yani doğmak bilmeyen çocukların
patiskalardan biçilmiş dikişsiz kefenleri,
içmiş akrepler bu gecenin kirlerini.
Dağ yamaçları yavrum,
bebek yüzlerinde kuytuların sonudur,
yanan suyun ateşidir
gökten mavi balkonlarda,
sedefi kentin bodrumlarında
geç gelen vakitlerin son güneşi;
kim düşürdü
bodrum kirlerinden dökülmüş
yüreklerimizde gezen
cam tanelerinden güneşi.
Akdeniz kuşlarının boynunda kıvrılan
sarı su tanelerinden
gözün biri parçalanmış uykunun sınırında
çorapları
cevize batırılmış yün kıvrımlarından.
Sedefi kentin bodrumlarında kalmış
şekilsiz bebek yüzleri
solukları elden kırbaçlara dizilmiş
süt, doğuran bir solucan gibi çoğalıyor
duvar taşlarının serin damarlarından
paslı sular
kanı doğudan
getirsin artık
yosunlar küflenecek tatil günleri.
Tatil günleri yavrum,
sedefi kentin bodrumlarında
yaprakları damarsız
dalları örümcekli
dört yanı bulutsuz
bir ardıç ağacının kökleridir,
telefonların kirazların mektupların
hastaların ve sevdaların birbirine
karışmadığı tatil günleri yavrum,
böyle karanlık diplerini tutanaklara yazıyorsak
dilimizin dokuz kipiyle birden
şarkılar söylemiyorsak
şafak yüzlü çocukları bulamayışımızdandır.
Anlatımın sonu yok dedi karım,
kurtar şiirini bodrum katlarından
yağmur bile ışığı
gökten parçalıyarak indirir
yansın diye karanlıkların gözbebekleri
ve yıkılmış duvar diplerinde kalan
çocuk ölülerinden
parmak irisi kurtlar dirilir
taze gövdelerini parçalamak için
sen artık acının veznesinden
vaktinde ödenmiş bonolar gibi kurtar kendini
bak şafak yüzlü çocukların
yüreklerinde hayat…
Şafak! buradayım anne!
Çürümüş
safran yaprakları döken
şafak yüzlü çocukların alınlarında
ırmaklar
incedir
uzundur
saçlar gibi altın suyundan eritilmiş
deniz
diplerinde
karanlık yalnızlıkların
yosundan paslarını delip geçen
ateş gözlü kız balıkları
birden bodrum katları kente dönüşü
Giritli bir balık
pullarındaki zakkum nakışlarından
baharda çatlayan yumurtalarını tek tek
ve ay ışığını
Ölüdeniz’de
iki saplı Mısır testilerine dolmuş
eski kadınların
gümüşten yüreklerine bıraktı,
Cumartesiydi ve pazara bir yıl vardı,
hangi pazara hangi zerdeçal suyuna
ucuz pazarların
tahta çanaklarındaki zerdeçal suyuna.
Likya mezarlarında yavrum,
yağmur sularında mayalanmış korkular vardır
sedefi kentin camlarında soyunan bir adamotu!
gün batınca
keçilerin yaladığı
bacaklarındaki tuzları,
parmakları dişlerine takılmış
zenci çocuk heykelinden bir adamotu!
Yılanlı kapıları örten dalları vardı yavrum,
bir yanı mavi
dalları yapraksız bulutsuz
kökleri kalyonların
sıcak sulara
bıraktığı cam parçalarından
damarları deniz kızlarının parmaklarından
bir yanı gümüşten ekmekten bakırdan
kırık testilerden zerdeçal suyundan
sokak satıcılarından safran sarısından
buğday ölçeklerinden memeli balıklardan
martı ölülerinin Gökova’dan
şafak yüzlü çocuklardan
güneştendi bir yanı ağaçların.
Şafak yüzlüdür
Akdeniz’in bütün çocukları
Dünyanın bütün çocukları şafak yüzlü!
Bodrum kalesi konaklar Yörük obası
çulun ipliğin Toros ırmaklarından
Çukurelinden yastıklarda sıcak lekeleri
dalda Maraşlı Artin ustanın çanı
ben böyle çan görmedim kaç çeşit
tunçtan
kemikten
bakırdan
zeytin dalından
bulutlardan
Selanik toprağından
Asur ölülerinden
Atinalı sevdalı bir kadının kafatasından
dilleri bunca zamanda küle dönmüş
akrep dillerinden ısırgan otlarına
dönmüş küle çan dilleri,
tuzun coğrafyası kunduz derisinden
aynalar içinde Süryani
gövdelerinde parçalanmış deniz milleri.
Şafak yüzlü çocukların
yüreklerinde hayat,
Akdeniz tuzunda delirmiş balıkların
sabah hüzünleridir;
beklimize dolanmış ipekten
Sultan keselerinde Drama mapusanesi
yağmursuz gecelerde
sarnıçlardan kalkan kuş sesleridir,
demgahların
çay bardaklarında mayalanmış
mor salkımlı güneş lekeleri.
Akdeniz kıyılarında kavga olsa
barışı
şafak yüzlü çocukların
yüreklerinde açan
bir zeytin dalı yaratır,
bütün Akdeniz çocuklarının gözbebekleri
zeytin tanelerinden yapılmıştır,
ve zeytinyağı tabaklarımızda
erimiş güneş gibi durmaktadır.
Mehmet Zeki Gezici
not: Bu şiir Türk ve Yunan halklarının dostluğunu pekiştirmek için verilen Abdi İpekçi Dostluk ödülünün yarışmasına katılmış, Jüri başkanının önerisiyle ' Kitap olamayacak kadar kısa, İkinci olamayacak kadar da güzel ' gerekçesiyle yarışma dışı bırakılmış; Jüri için yüzkızartıcı, benim içinse hayatımda yediğim en büyük 'KAZIK' tır.
Mehmet Zeki GeziciKayıt Tarihi : 20.12.2009 23:02:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Zeki Gezici](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/12/20/safak-yuzlu-cocuklar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!