Gün saymayı bilmeden, sandık yalnız bir kere
Şafak sayınca birden, döndük birer askere.
Mazide kaldı; sivil, giysi, deniz ve plaj
Yüzmek gerekse bile, üzerinde kamuflaj.
Gözlerini oyardık, biri dese 'yeri sil'
Şimdi bir bakış yeter; dikkat, selam ve tekmil.
Gece soğuk, tan soğuk; sanırsın ki Alaska
Ceza geliyorum der, çıkarsa kep-palaska.
Askerlik kısalır mı, yazı mı yoksa tura,
Bu kördüğümü kesmez, kendi kör kasatura.
Alınca mektup, resim; yanar ana yüreği
Fotoğrafta tek er ve muharebe tüfeği.
Ne çare ki günleri dinozorlor yememiş
Hasret çığ gibi büyür, şafak cart-curt dememiş.
Ağır, zor ve aheste, birkaç gün geçti ama
Hepsinden beter olan; günde on kez ictima.
Bitmez uzar da uzar, sanki giysi lastiği
Tüfeksiz hareketler ve ordu jimnastiği.
Hazır ol-esas duruş, başparmak sana 'bay-bay'
Her Türk asker doğarsa yürüyüş kararı say.
Doğan güneş kıskanır, bu askerlik biterse,
Barut gazı tepmiştir, icra yayı iterse.
Nöbetteyken gelene, demek yoktur 'hayrola'
Can tertibin olsa da, 'işaret ve parola'
Arazi olmak için alt devreye yüz çevir
Bahanen yoksa eğer, can simididir revir.
Mıntıka yapılmazsa, üstün başın bitlenir
Nöbette tüttürürsen çarşı iznin kitlenir.
Midem çok boş kalsa da yüreğime gam dolsun
Ekmek bulamayan var; 'Tanrımıza hamdolsun'
Vatan borcu ödenir, o da bize kâr olsun
Neşemiz eksilse de, 'milletimiz var olsun'.
(Ankara / Ağustos 2004)
Asım YıldızKayıt Tarihi : 23.4.2006 23:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Mürsel Adıgüzel
TÜM YORUMLAR (2)