Hicrana mahkûm edip gonca gülü ezerken,
Alnımıza yazılan baharı yormadık mı
Vuslatın ölümünü içten içe sezerken,
Günahımız ne diye kadere sormadık mı
Güneş bize küsünce sonsuz matemle dolup
Işığını kaybeden yıldızlar gibi solup
Akıntıya kapılan yelkensiz bir sal olup
Kimsenin bilmediği adaya varmadık mı
Göç etmeye korkarak üşüyen kuşlar gibi
En son gülün üstüne yürüyen kışlar gibi
Yere bakan gözlerden süzülen yaşlar gibi
Yağmuru ezberlemiş yanakta durmadık mı
Kurumuş çöle dönüp coşkun yatağı nehrin,
Suya hasret bıraktı tarlalarını şehrin..
Binbir umutla dolu sevdayı sunan sihrin,
Gökkuşağına çalan kabını kırmadık mı..
Sorduğumuz sorular hep cevapsız kalırken
Çözülmez bilmecede umarsız yer alırken
Arzuların koynunda gece tan'a dalarken
Gönlümüze yâr olan şafağı vurmadık mı
Kayıt Tarihi : 27.5.2007 17:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)