Eski bir kamyoncu lokantasındayım.
Çatısına bulutların su sıçrattığı.
Dizel motor seslerinin camlarını tıklattığı,
Yaşlı bir çiftin çekip çevirdiği.
Eski bir kamyoncu lokantası…
Eski olduğu kadar boş bir lokanta,
Çirkin olmak zor iş
Hiç kimse bir prensi öpmek istemiyor mesela
Kurbağa görünümünde olduğunda
Ya da Toplamak istemiyor hiç kimse
Çirkin istiridyeleri
İçleri inci dolu olsa bile
Gözkapalarım mı ağrılaşıyor?
'Yoksa şu gelen Uyku mu? '
Anlamaya çalışırken
Yumuyorum gözümü
Birde açıyorum ki
Sabah olmuş
Eskişehir'e veda ederken
Ki sen olmasan umurumda değil
Diğer herşey gibi
Bir hüzün kaplardı içimi
Hani gözünü açtığında
Kaybettiğin rüyaların hüznü vardır ya
Kirli bir otobÜs camındaydı bakışlarım
Gözlerim gibi buğulu bir cam
Ve kirli,sokak köpekleri kadar...
Sonbahar yaprakları uğurladı
O ıssız,sensiz ve ayrılık kokan otogardan
Katledildi yollar sensizliğe doğru
Bulutlar gri
Bulutlar öfkeli
Kırbaçlıyor yerde ne varsa
Kırbaçlıyor ve ağlıyor...
Ben yine burdayım
Karşımda bir kadın var
Elleri buruşturulmuş şiir gibi
Nasırlı çirkin elleri
Ve çirkin yüzü
Kirlendikçe tersyüz edilen
Yine burdayım,
Masamın başında,
Senden uzakta,
İs kokan öksüz bir şehrin rıhtımında
Ggün batıyor
Baba bana silah sat
Kokain al anne bana
Kan emzir
ısıtın dünyamı, susuzluktan kavruluncaya kadar
Ve savaşın
Öldürün, daha güzel bir dünya için
Şehrin ışıklarında kaybolmuştu karanlık
Kahkahalar geliyordu uzaktan
Ve kucaklıyordu beriden gelen
Öte beri çığlıkları
Ancak bir ölü kadar hırçındı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!