Kasıtlı ve istendikti öğrenmeyişim,
Eğer öğrenseydim,
Öğrenemedim diyemezdim.
Şimdi bak diye başlardın ya,
Yıllar yılı her yıldızlı akşamda.
(Muhammed’ e)
Ürktü çocuk,
Elimi başına değdirince,
Hiç bilmediği bir ülkede, hiç bilmediği bir evde,
Hiç bilmediği bir dilin içinde.
Hani soruyorsun ya her seferinde,
İyisin, değil mi? diye,
İyiyim, daha fazla üsteleme.
Bir beden küçülmüş görünmem,
Giysilerin esnemesinden.
Sen yokken...
Anlayamadım mevsimleri,
Ne bahar bahardı,
Ne de yaz yaz...
Sen yokken...
Sen hiç sensiz kalmadın ki,
Yanında götürdün hep omzunu, ellerini,
Şimdi yine kalabalıklar içinde yalnızlık vakti,
Uçuşacak yine havada sinema, tiyatro biletleri,
Sonrasında yine aynı teselli,
“Olmasaydı bu ayrılık,
Zurnanın zırt dediği yerdeyim yine,
Tam da her şeyi bitirmişken,
Geri sayım başlamışken,
Kendimi dinlenmeye almış iken,
Bu sorumsuzluk neden?
Neden, neden?
(Albay Mehmet Haşimoğlu' na)
Sen uyuyordun belki,
Ya da işteydin.
Belki çocuğunla oynuyordun,
Belki kitap okuyordun.
Ahhh yalnızlığım,
Pek bi sıkı fıkı olduk bu ara,
Gelip, tam da baş köşeye oturdun ya,
Anladım; yok gideceğin,
Bari sür keyfini, doya doya...
Gidebilmeli insan,
Nefes alabilmek için,
Nefes aldırtmak için,
Gidebilmeli...
Bazen özlemek için,
Sen hiç egeli oldun mu Erzurum’ da,
Dedin mi değer değmez ayağın toprağa,
“Vakit bir gelsin uçakla, uçarak gideceğim uzaklara”
Her güneş doğuşunda,
Hatırlamaya çalıştığın tek ders oldu mu coğrafya,
Kaç dakika sonra egede olacağını hesaplamak adına.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!