Pırıl pırıl bir gece bu cuma
Bir yandan yağmur çiseler
Bir yandan ayak seslerim
Şapırdarken yarı ot, yarı toprak kaldırım üzerinde
Güzel bir ıslanış yüreğimde
Ey! İstanbul...
Bir martı kanadının,
Doldurduğu havayı özletirsin zaman zaman
Bir bozuk paranın düşüşünü duysam taş sokakta
Sesinden tanırım İstanbul
Yüzerim aklıma estiği gibi
Sürerim yunusları
Acelem yok
Üşümem gecenin karanlık sularında
Avlanırım yelkenimle ben
Puslu gecede bile
Uzayıp giden
Kıvrılan yollar
Dağların koynunda beslediği
Munzur'a çıkan
Yılan yollar...
Bir suni gübre gibi bol bol alınan
Yükselme tutkusuyla yanıp
Sonra sararıp solan güçsüz sarmaşık
Doyurulmayan ihtiras
Başka başka bedenlere sarılıp destek alan
Yüzsüz ihtiras...
Koca bir dünya bu...
Her şeyi içinde tutan,
Yediğini dökmeden yiyen,
Bereketli dünya.
Bir cebelleşme ki hala aynı
Dün, bugün, yarın
Onun gözü, diğerinin kaşığında
Acıma boşuna itilip kakılana
Orman hali deyip koy tabiata
Bir gidip gelmek ki...
Alışkanlık olmuş artık.
Ne bir fazla ister olduk,
Ne eksik arar olduk
Nedenini anlatamadığım ve anlatamayan yüzlerce zihin
Bir tutam ot yolmak olmuş paylaşamadığımız dünya
Dünyanın otunun içinde
Saman basmak olmuş kaygımız...
Bolluk düşüncesinden kopmuş,
Kıtlığı ekmişiz...
Bir Ramazan olmuş her şey gün gibi
Ezan ayyuka çıkmış sanki dün gibi
Fatihler, Sinanlar gülümser gibi
Tok tutan açlık sen ne lezzetlisin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!