Çocuklar top oynuyor,
Taş döşeli yokuşlarda,
Yüz yıllık binalar
Sırt sırta vermiş,
Zamana meydan okur gibi,
Dimdik ayaktalar hâlâ.
Gül, dikenler arasında
Hapsolmuş sanılır;
Baharlarda bir görünüp,
Sonra kaybolur diye;
İt, her mevsim tasmasız
Dolanıp durur diye
Yine mi aynı sabah,
Yoksa ben miyim
Ya da bakışlarım mı
Aynı olan?
Yoksa, oturup kaldığım
Bu taht mı
Nasıl farketmedim
Seni, yıllarca?
Sahildeki
Karşılaşmamıza,
Ardın sıra,
İstemsizce yürüdüğüm,
Önce, ''sevgi'' diye bir haykırdı,
Sonra, ''özgürlük'' adına bir tokat, yüzüme.
Oysa kırılan kalbim, sevgimin,
Yediğim tokat, özgürlüğünün ispatıydı.
Köyde bir akşam ustu
Uzayan gölgeleriyle,
Terli bedenler döner
Ekin tarlalarından.
Dere sakinleşince,
Ey,
Masdar-ı zerefşan!
"Biliyorum" desem,
Beni,
Ne kadar sevdigini,
Korkuyorum.
Ey! Sevgili;
Aşk balından,
Katmasaydın,
Varlık denen
Şerbetine,
Tadını, ne bileyim?
Ben, seni
Hiç görmeden,
Sevmiştim
İsmini bile
Bilmezken, daha.
Gök yüzündeydi,
Sevgiliden
Haber, istedim.
Sen de
Mektuplarını, getirdin
Bana,
İmzasız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!