Sadece veda yazısı Şiiri - Ömer Şancı

Ömer Şancı
74

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sadece veda yazısı

”Aşk hiç biter mi... kalır bir odada, bir mum ışığında, bir gece yarısında, kalır bir durakta, bir soru yanıtında, bir gelen telefonda, bir masal perisinde, kalır bir kitapta... Aşk hiç biter mi...'
-Ezginin Günlüğü, Ebruli-
Aşka Mektup...
Biliyordum Leyla. Seni aramadığım, deliler gibi istememe rağmen aramamak için kendimi tuttuğum, sana yazdığım onlarca mesajı okuyup ardından göndermeden sildiğim anlarda, hayatında başka birileri olduğunu anladığımda, kendimi kaybettiğim tüm sarhoş akşamlarımda bile biliyordum: Seni aramamalıydım. Bu neye yarardı ki? Seni aramam. Bekledim Leyla. Seneler boyunca her Allahın günü senden yazmanı bekledim. Bana yazdığın ilk mektubu okuyarak, hiçbir kadının bir erkeği bu kadar çok sevemeyeceğini fısıldayan mektubunu yüzlerce kere okuyarak umutla bekledim seni. Beni terk ettiğin akşama benzeyen karlı Ankara gecelerinde soğuğa aldırmadan sırf yaşadığımı hissedebilmek için balkonumda titreyerek otururken, yeni filizlenen yemyeşil çimlerin üzerinde başım önde yalnız yürürken, kavurucu güneşe aldırmadan gözlerin gibi derin gökyüzüne bakarken, bir sonbahar esintisinde kokunu ararken, işe giderken, sabah kahvaltılarımda, sigara içerken, bir rakı masasın da otururken, başka bir kadınla sevişirken hep seni düşündüm Korateşi, beni aramanı değil, yazmanı bekledim. Aramaların hep bir sıkışmışlığın yansımasıydı. Suya yazılan sözlerle konuşurdun hep, ben de öyle yanıtlar verirdim.
Cevabını bildiğim soruyu hep sordum kendime: 'Neden yazmıyor bana'. Bunun cevabını sen bilmiyorsun bir tanem... Ama ben biliyorum. Kocan ya da diğerleri ile yaşadıkların daha doğrusu yaşayamadıkların sebep oldu uzaklığımıza, senin yaşanmamışlığındır sebep. Ben senin hayatındaki hep ikinci erkektim, aslında ilk erkeğindim, gerçek anlamda ilk ilişkindim.
Ve hiçbir sevişmelerinden zevk almadığını da anlamıştım ben. (bu kendime bir kandırmaca olsa da)
Sen bir aşk bakiresiydin Leyla.
Hâlbuki ben tüm aşklarımı seninle sevişirken yaşadım.
Yaşadığımız zamandan başka bir boyutta saniyelerin saatlere dönüşmesi, sadece birbiri içine geçebilen iki vücut olmamız, tüm algımın teninin renginden, dudaklarımdaki tattan ve hücrelerimi saran bir zevkten ibaret olması, keşfetmekten asla bıkmayacağımı hissettiğim vücudun, hiç konuşmadan bulduğumuz ritim, dans eder gibi önce saygıyla başlayan ama sonra saygı sözcüğünün anlamını yitirdiği, beraber yakaladığımız ve bu dünyaya ait hiçbir kelimenin olmadığı bambaşka bir gezegene yaptığımız yolculuklar, o koca dünyadaki keşiflerimiz, her defasında ama her defasında şaşırtıcı bir şekilde hep başka şeyler bulabilmemiz, dokunmalarımız, öpüşmelerimiz, birbirimize fısıldadığımız bazen de hiçbir şeye aldırış etmeden haykırdığımız sözcükler, birbirimizden kıskançlıkla uzaklaşması, diğerimizin onu tatlı bir sinir ile arayıp bulması, heyecan içinde özlemler, benim kendime gelmem, bitmesini hiç istemediğim bu aşk yolculuğunun sonunda sana sokulmam, (hayal dünyam da) saçlarını okşamam, öpmem, sakinleştirmeye çalışmam, yaşlı gözlerini öpmem, kendi gözyaşlarımı senden saklamaya çalışmadan gözlerinin içine bakıp sana 'aşkım' demem, birbirine karışan gözyaşlarımız, terimiz, kokularımız, kelimelerimiz, hayatlarımız...
Evet, ben tüm aşklarımı seninle sevişirken yaşadım.
Bizim aşkımızda bana sadece orada yer vardı. Kendimi güvende hissettiğim, kabullenildiğim, tedirgin bakışlarımın yok olduğu, bir gün biteceğini, beni terk edeceğini bilmeme rağmen bunları unuttuğum, bana bu dünyaya ait her şeyi unutturan, geçmişimi, hüznümü, hayatımı, kendimi unutturan sevişmelerimizde vardım ben sadece.
Sen aşktın sevgilim, sen benim tüm aşklarımdın. Ben ise hiç bir şey.
Bir senedir bu veda yazısını yazacağın günü bekliyordum Leyla. Bir gece vakti aramanı bekliyordum.
İlk buluşmamızda anlamıştım, sana aşık olacaktım, bir süre sonra hep seni düşünmek isteyecektim, her buluşmamızdan önce tedirgin olacaktım, yanında kimi zaman saçmalayacaktım, kötü cümleler kuracaktım. Her şeyini yavaş yavaş kaybeden uslanmaz bir kumarbaz olacaktım Leyla. Ama oynamaya devam edecek, kumara tekrar tekrar girecek, hep kasanın kazandığı gerçeğini bilmezden gelip her şeyimi yitirecektim. Seni kaybedecektim. Bunu biliyordum, ilk günden beri her şeyi biliyordum. Sana âşık olacağımı, beni terk edeceğini ve şu an sana yazdığım bu mektubu bile biliyordum tanıştığımız günden beri. Sonra hep gittiğim Bar'da aldım soluğu. Seni düşünerek içki içtim. Şimdi ne olacak diye düşündüm, bana neler söyleyecektin. Hala bilmiyorum, seni geri arayamadım çünkü. Onun yerine bardan çıkıp eve geldim ve şimdi sarhoş bir halde masamın başına oturmuş sana bu mektubu yazıyorum. Yazıp okuduğum kelimeler beni daha da sarhoş ediyor.
Neden Leyla, beni neden yazdın ki? Tam da seni kendimden kanatarak koparttığım, üzerini toprakla örttüğüm, dünyanın tüm hıncını sana yükleyip kendimden yolcu ettiğim zaman neden yazdın ki. Keşke yazmasaydın! Beni yanıltıp yazmasaydın, senin için yanılsaydım. Hoşça kal Korateşi…
Bu mektup uzun zamandır hazırdı. Seni bekliyordum! Göndermek için.
Merhaba ile Elveda arası bir şarkı kadar yer tutmuşum sende. Yalnızlığını her keşfettiğinde yada terk edilişlerinde bunaldığında aynı çığlıkları atıyorsun. Oysa hep gel dememi beklemişsin ama gel çığlıklarımı duymamışsın hiç. Sana seni almaya geldiğim her yolculukta Adana sokaklarında tek başıma kaldığım günleri de unutmuşsun, işim var, zamanım yok birileri görür, başka planlarım var, arkadaşlarım burada sen Esinle görüş gibi ne çok mazeretlerinle başkalarına giderken seni almaya geldiğimi sezinlemedin bile. Kaç erkek kaldı geriye anını hediye ettiğin, kim umursadı bir gecelik ten zenginliğini. Mazisi olan yada yeni mazileşen ne çok isimler Umut oldu sana. Bu yaşamda hiçbir erkek benim kadar sevemeyecek seni!
Sana geldiklerim kadar senin gittiklerini saysan artık…
Ben seni korktuğun yalnızlıklarda sığındıklarından kurtaramadım. Yada sen bana yaşam önceliklerinde hep son sırayı verdin. Bu hiç önemsemesem de senin yorgunluklarında boğuldum. Bana gelinceye kadar o kadar insandan geçiyordunki, Çığlık çığlığa yazmaya çalıştığım her şiirde sana seslenişlerim yanıtsız kaldı. Verdiğim hiçbir adreste bulamadım seni Leyla! Hep bir mazeretin vardı yaşamına soktuğun aramızda kalan insanlara dair.Seni olduğun gibi sevdim, senin yokluğunda sevdim, seni sana rağmen sevdim ve engel olamadın buna. Gidiyorum demişsin esaretlerime, sen hiç oradan ayrılmış mıydın? Sana hiçbir şarkı göndermeyeceğim. Kim benden daha iyi söz edebilir ki senden? Her sözde binbir duygu yaşamışken ben kime ısmarlayabilirim sözleri! Şimdi ben verdiğin adreslere sürükleniyorum “kirli hayatlara” o kirli dediğin yerlerde ne temiz insanlar var bir görebilsen. Ne bir geceye, ne bir şişeye nede bir maziye saklanmayan insanlar var. O kirli insanlardan birine beni anlatsana demiştim. Anlattıklarını da yazayım sana zahmet olmazsa oku lütfen ve kendini bulabilirsen bul orada. Benim bahsettiğin kirli hayatlarda ne olduğumu başkasının gözünden görmen için yazdım bu söylenenleri.

TUFAN’A,

Sana seni anlatamam, ancak bendeki senden bahsedebilirim. Ama yağma yok, kendini tanıma, bulma yolculuğunda kolaya kaçamazsın, hile yapamazsın.

Yok, bu haksızlık olur sana; sen kendinle ilgili hiçbir şeyde kolaya kaçamazsın, şayet bunu yapsa idin çoktaaaan sen olmayan sana varırdın.

Bendeki sana gelince;
Zaman zaman kendi içindeki yalnızlıktan ölesiye korkan bir adam bulurken karşımda, zaman zaman da içi öfkeyle dolu acımasız bir yüreğin izlerine rastlıyorum. Sevgiyi sevgisizlikle yaşayan, sevginin gücü karşısında ona direnen, bir o kadar da onunla dalga geçip hafife alan ama her satırında buram buram sevgi kokan manyak adamın tekisin.

“SENİN RUHUN ÜŞÜYOR KİMSESİZLİĞİNDEN
YALNIZLIĞININ ÇIĞLIKLARI KULAKLARIMI YIRTIYOR
O SESİ DUYDUM BEN...”

Bir gün bir şey söylerken, ertesi gün kendini bile inkar eden, nedenini bilmediğim (bilmekte istemediğim) kendini gizleyen, kendi içinde kaybolmuş, aslında bulunmayı bekleyen küçük bir çocuk.

“Bir korkak, bir kaçak, bir firar
Kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk”

Kimden, niçin intikam aldığını bilemiyorum, belki de kendinden. Kendini kanatmak, kanadıkça çektiğin acının zevkine varmak nasıl bir duygudur bilirim.

Kadınları kullanmak (hele ki aptalca senin ayaklarının önüne atlayanları) sana garip bir zevk veriyor, bunu hak ettiklerini düşünüyorsun ve bu da seni garip bir şekilde tatmin ediyor.

Sen benim için asla ve asla ulaşılmaması gereken birisin, seni çözmek istemiyorum, bendeki senin daim olabilmesi için seni tanımamam gerekiyor. Seni bulduğumda kaybedeceğimi biliyorum, hani bir ışık hüzmesine elini uzatırsan ona dokunabileceğini sanırsın, tutabileceğin hissine kapılırsın ya, dokunduğunda da bu bir yanılsamadır, onu tutamazsın ama varlığından eminsindir. Sana dokunduğum an avuçlarımın arasından kayıp gideceksin ve benim için tüm cazibeni yitireceksin. Bu yüzden varlığını bilecek ama asla sana ulaşmaya çalışmayacağım. Bunu senin için değil, seni kaybetme ihtimali için de istemiyorum. Bunu kendim için istiyorum, bende bitmemen gerek.Dostum olarak kalman gerek..

“Gittigim eger bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...”

“Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...”
Ama sen sevmedin beni…

Not: Bu iş hoşuma gitti, kimbilir belki zaman zaman sana seni ama bir o kadarda beni yazarım…

Zeynep
05.03.2008”

Son olarak sana dair şiirleri de eklemek istiyorum ama hepsini değil! Senin gibi kısa ve öz tutamadım yazdıklarımı ama. Umarım hoş görürsün, bu bana verebileceğin, bana ayırabileceğin son zaman dilimi.

Boşuna çekilmedi bunca yıllar, ihanetler.
Gözlerine ağlamayı öğretemedi.
Ayrılırken hediyesi olmadı kimseye
Salkım salkım esti esnaf bakışlı caddelerde,
Minareleri ıslak kent sokaklarında,
Acılar çıktı yalnızlığından.
Toprağında çılgın bir dere oldu,
Hayattan tüm anıları yonttu.
Bıçağın keskin yüzünde kan lekesiydi,
Aşktı yine onu yıkayan, arıtan.
Ağır yaralı umutlara merhem,
Ömürlere Tufan oldu.
Öznelere sevgili.
Uzatmalı yasakların konuk olduğu mağrur suskunluk.
Yetim kalmış çarpıntılarına, yaralarını sararak,
Gençlik karantinası veda eder oldu.
Akşam ertesi, sabah kıyısında,
Her sevişmesi son isyan provasına bir başlangıç oldu.

Özlediğim sensin
Vazgeçemiyorum dokunuşlarından.
Her şeyi terk ettim.
Seni senden alamadım.
Senin içinde sen olmak varken,
Özlediğim sensin.
Ne aşk ne de şehvet senin gibi vahşi öpüşüyorlar.
Gece karanlık sen duru aydınlık
Gece soğuk,sen alev sımsıcak gölgesin.
Ne ama ne ya da olmadan her saklı güdüye hapsedensin.
Bu kenti terk ettiğinde,
Damağında böğürtlen tadı varsa.
Ve hala sokak lambasına bakıyorsan,
Sen de benim gibi üşüyorsundur.
Özlediğim sensin.

Nefesim
Yine ateşe rehin verdim yüreğimi,
Kül olacak sevda.
Kor oldu beden, bu son olsa,
Susuzluğuma damla değildir.
Sevgilinin koynu!
Geldim mutsuzluğumla soluğuna,
Aç ellerini vereyim yüreğimi,
Kuruyan dudağıma nefesini süreyim.
İki ten bir kül!
Sevmesini bilmiyorsan gecelerimi sorma.
Sesini duyurabildiğin yere,
Gücünün yettiği kadarıyla,
“Hiçbir şeyim kalmadı verecek deme…
Gözlerimi açabildiğim her sabaha,
Güzelliğinle süslenen düşlerime şükür.
Senin adın oluyor bir umuda bir yürek!
Kadınım, sevdamsın!
Uyurken rüyam,
Uyanıkken umudumsun.

UNUTANLARI SEVDİM
Ben unutan kadınları sevdim,
Yalnızlıktan korkanları,
Penceresine koca kenti sığdırabilen,
Kentleri sever gibi,
Kalmak ister gibi tutkulu,
Düşlerine sığamayan sevdalardan kaçar gibi,
Ben unutmayı seçen kadınları sevdim.
Düşleri bana bırakan,
Kendi hayallerine koşan kadınları sevdim.
Şiirlerimde ayak izi olanları,
Azad edenleri, uzaktan seviyorum diyenleri,
İhanette, hem ama diyenleri,
Oruspuluğa hayatın tadı diyenleri,
Düşünce dizleri değil, boynu ağrıyanları,
Ben unutabilen kadınları sevdim.
Yarım bırakanları,
Yalnız bıraktıklarını sananları,
Leylaları sevdim ben hep.

Gittim bile
Gelirsem şaşırma, sevebilirim,
Seversem ağlama! yine giderim,
Gidersem seslenme, üzülürüm,
Üzülürsem üzülme yaşayacağım,
Ölürsem bekleme, dönemem,
Geri dönemezsem ölmeyi bekleme...

Korateşi
Bana düşlerini anlat esen yel gibi,
Mor rengin nedenini,
Bu renkteki düşlerini,
Sümbülün gizemini,
Neden sümbülsün söyle.
Ankara bozkırında kaybolan şeffaf yürek,
İçinde kaybolan pembesiyle,
Gel bana kırılgan,
Gel buraya göz çukuruma.
Dinlendir ruhunu.
Parlak ve güzel mor,
Mor sümbül açtım.
Bembeyaz bir gün
Çiz oraya,
Çiz düşlerini, ister cadı ol ister melek,
Çiz yüreğini
Gel buraya keselim günü dilim dilim,
Şiir dokuyalım anlarına,
Sana bana bize.
Başıbozuk dere gibi akarken,
Şiire söze.
Irmak yüklü insanlar olduk.
Taşıyacağız sevdayı,
Rüzgâr tadında.
Kırlara yazdık.
Sedeflerle süsledik düşleri.

Kor ateşim
Evet, itiraf ediyorum muzip bir çocuk gibi sevdim,
Sevdim seni! Bu yüzdendi.
Ben yeterince kendimin bile değildim,
Bilmiyordun ki gönüllü bir yanlış,
Acıtmak için sarf edilmemişti sözlerim,
Çocuk bakışların aldanıp da küsmesin istedim.
Bu yüzden gitmeni hiç engellemedim,
Aslında kalmanı hiç düşlememiştim.
Hangi sözleri sana yakıştıracağım bilemiyorum,
Adını anarak başladığım her sürükleniş bir önsöz!
Sesin bir çiçek saksısına dökülen su gibi akıyor içime,
Bir çiçek açmak isterim,
İçinde her renk olan!
Üzgünüm kor ateşim!
Sonunda seni de ürpertti değil mi?
Kendime terk edilişlerim?
Bu yüzden mi bana kendimi ödettin?

Ol Dedim...
Bedenimin ortağı ruhumun namusun ol dedim.
O kaç ağacın var dedi...
Bir tenim bir de terim var dedim.
O yüz kremim var dedi...
Susacak var dedim.
Doğduğum güne ne alacaksın dedi...
Gözlerimi yakala dedim.
Yakını göremem ki dedi...
Uzakta ol dedim.

Leyla
Göbek adı Leyla’ymış,
Sevdaları diz boyu,
Yüreğine ulaşanı var mı?
Yok diyorlar.
Kocasın da vesikası,
Ötekiler de resimleri varmış.
Bembeyaz teni,
Kapkara yüreği,
Renk renk hayalleri var dediler.
Eğreti sözlerin de sevgiler dans eder,
Sevgilileri hep terk ederlermiş.
Ağlarmış gidene rüyaların da.
Ege yamaçların da kızıla tutulan ta kendisi
Şeffaf yüreğin de
Kimse barınamaz diyor annesi.

Ne gam
Elveda ya düşmesin hiç kimsenin yolu
Eve dönüş yolu olur
Tuz kokulu
Kan ter içinde, yorgun
Yollar tozlu
Gidenlerin ardından dönüş
Teselli sözlerinde kanatan keşkeler
Hayal kurduracak bir müzik olsa ahh
Yalın ayak
Bomboş eller
Medet uman gözler
Kimden?
Kulak geriden gelecek bir seste
Toprağa kan bulaşıyor
Taş kesiği ayaklardan
Birazdan ateş başlayacak ayaklar da
Yayılacak başa, gövdeye
Sonra uykuda sayıklama olacak kor ateş
Dön diyen rüyalara dönüşecek
Rüya karanlığa gömülecek
Bir sazın dört teli arasında
Sıkışmaya başlayacak ölüm sessizliği
Dön diyen olmayacak
Kime, nereye diye
Canımdı dediklerin kanınla akıp gidecek
Sen hangi ağıtla yola çıkacaksın
Sonbahar savurganlığın da
Tez eskir mezarlar bu mevsimde
Hangi şarkı seni anlatsın istersen
Mezar taşına onu yaz.

Rüya
Sen varsın! Demek Yalnızım.
Kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun.
Azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum.
Aklıma düşüyorsun.
Bıraktığın ihanetler beliriyor
Uzaklığına uzanıyorum.
Kendimi yitirdikçe sana mı geliyorum?
Sakin yalnızlıklardan usulca uzaklaşıyorum.
Eski günahlarıma yeni arsızlıklar ekliyorum
Oysa yoksun ne yakın da ne de uzakta
Yitirdim mi seni ben?
Asla bulamadıklarını yitiremezsin!
Bir rüya kaybettim uyanıkken

Ölü Sevgili
Uzakta bir sevgili ölüsü.
Hasreti boğmuş toprağı,
Zülüm ün hesabıdır bu
Kıblesi yok.
Ölüm ona sığınmış ruhumdu.
Sığındığım bedenindeydi.
Masaldı düşlediğim öykü.
Onu aştı ve hiç ulaşmadı bana.
Kimsesizliği ondan öğrendim.
Ne kadar yalnız olduğumu.
Ömrümün yalan yarısı onda kaldı.
Diğer yarısını ben kurtardım.
Artık gecelerde uyuyabilirim.
Hoyrat fısıltıların,
Delik deşik ettiği günlerime,
Ölü sevgiliyi konuk etmeyeceğim.
İhtiras ötesi ihaneti yüreğine kalan.
Funda çalılıklarının ortasında,
Hiçbir mevsim yapraklarını dökmeyen,
Bir ağacın gölgesinde sevse ne olur,
Ölse ne olur?

Bu satırdaysan? Sabrın için sağol! Daha onlarcası var…ama sözlerin bittiği yerdeyiz. SEN BENİM SEVGİLİMDİN!
11.03.2008 Ankara
Tufan

Ömer Şancı
Kayıt Tarihi : 13.3.2008 11:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu veda, aşağıda yazılan vedaya yanıttır. 'sana bir şarkının sözleriyle merhaba demiştim,benim için çok derin şeyler ifade eden o şarkımızla..yok,öyle uzun uzun bir veda olmayacak bu.. herşey senin elindeydi,hep dudaklarından gel demeni bekledim ama boşuna olduğunu anladım sonunda. ben senin hayatında bir köşede,gizli saklı bilgisayar ekranlarında olmak istememiştim.ben senin gerçekten hayatında olmak istemiştim,ve öyle olacağını sanmıştım.ben seninle yaşamak istemiştim.ama sen esareti olduğun o hayattan bir türlü kendini kurtaramadın.sen bana gelemedin.ve ben hiç senin olamadım. isteseydin herşey çok daha farklı olabilirdi.ama olmadı. sana bir şarkıyla merhaba demiştim,yine bir şarkıyla veda ediyorum.keşke hayatımın geri kalanında bir gözyaşı olmaktan daha öteye gidebilseydin. www.youtube.com/watch? v=jaBTHZqjJt8 ben esaretime geri dönüyorum,sen de o kirli hayatlara.. korateşinden tek bir zerre kalmayana kadar yok et beni.. hoşçakal'

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ömer Şancı