-Biz hiç yana yana gelmedik.
Aynı gökyüzünün altında hiç bulunmadık.
İpeksi saçlarına hiç dokunmadım.
Portakal çiçeği kokunu içime hiç çekmedim.
Pamuk parmaklarını hiç öpmedim.
Gözlerinle gözlerim hiç buluşmadı.
Bir kış günü,
Gecenin bir yarısı,
Çıkmaz bir sokakta buluşmuştuk seninle.
O gün, o şehre,
Gözlerimizin birbirine dokunduğu ilk gece.
Gökten melekler iniyordu üzerimize.
Portakal çiçeğim…
Seni öyle çok seviyorum ki anlatmaya lisanım yetmez.
Öyle içten, öyle sessiz…
İçimdeki fırtınayı dindirmeye gücüm yetmez.
Sen diyorum…
Bütün yıldızlar avuçlarıma dökülüyor.
Portakal çiçeğim…
Seni öyle çok seviyorum ki anlatmaya lisanım yetmez.
Öyle içten, öyle sessiz…
İçimdeki fırtınayı dindirmeye gücüm yetmez.
Sen diyorum…
Bütün yıldızlar avuçlarıma dökülüyor.
-Şimdi uyandım, karşılıksız aşkın uykusundan.
Ama hala kurtulamadım onun dayanılmaz acısından.
Yardım istesem dışarıda delice yağan yağmurdan,
Olur olmadık anlarda,
Adın geçer bir konuşma arasında,
Alaycı bir tebessüm konar yanaklarıma,
Haykırmaktan korktuğum duygularla
Kimseye hissettirmeden,
Kaçıp geliyorum, senli geçmiş zamana.
Bayım sesini duymayalı, yüzünü görmeyeli kaç asır geçti?
Kaç yaz kaç ilkbahar hayatımdan teğet geçti?
Bir boş vermişlik saltanat sürüyor içimde
Saymıyorum artık gidişinden sonra gerçekleşen ölümleri
Geçmeyen, gittiğin anda takılı kalan zaman dilimlerini
Ama senden sonrasını anlatmalıyım sana
İçimde bir yangın,
Bir deprem,
Bir kasırga…
Savrulup giderken yokluğa,
Gülüşler bırakırsın kuru kalabalığa.
Samimiyetini kaybetmiş bakışlarda,
Seni aramak…
Bir teselli,
Bir kumar masası…
Sonu belliydi,
İmkansızlığa yelken açıyordu
Belkilere bel bağlamış avuntular içinde
İnsanoğlu iyiliğe de sevgiye de hasret kaldı..
Nerden itibaren her şey tersine dönmeye başladı?
Hangi olay rüzgarın yönünü karanlığa çevirdi?
Yoksa her zaman bu bataklığın içindeydik de tatlı rüyalar mı bitmişti?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!