SADECE KRAL DEĞİL BÜTÜN HALK ÇIPLAK (4)
ARKADAŞ
Sabahın o tatlı uykusunda,
Zıvanadan çıkartır, telefon aramaları!
“Arkadaşım hadi uyan da, kahvaltıya gel! ”
Bir çocuk gibi yalvarırım,
“Ne olur Selma yarım saat daha! ! ! ”
Yok, bizimki guguklu saat!
Bakarım olacağı yok, hem uykumda azarlar beni!
“Eh bölük pörçük ettin ya zıbar yat, ya defol git” der!
Ne yaparsın kalkarım!
Dağınık saçlarımı,
Uykunun kapattığı gözlerimin kaçamağında,
Zoraki görebildiğim kadar toplar, kaçarım Selma’ya!
Bir öfke takılır ayaklarıma!
Ve hızla alıp götürür beni Selma’nın kapısına!
Beni görür görmez, yüzünde ürkek tebessüm belirir!
Suçludur Selma!
Bende de tatlı uykum tarafından azarlanıp,
Kovalanmanın öfkesi…
Sonra mahcup bakışına kıyamam!
Öfkemi guguklu saatin ayarsızlığına saklar gülerim!
Başlarız bu kez ikimizde gülmeye!
Sonra bana demez mi,?
“İstersen çay yapayım.”
İyi hadi şimdi buna ne demeli,
Bunu hangi ayarsızlığa gizlemeli! ! !
Sorulur mu kahvaltıya çağırılan misafire!
Neyse ki şimdi alıştı, çayını sormadan demlemeye!
Buzdolabının üstünde, bir kâsede akide şekeri hep vardır!
Bilir ki Sarıkamışlı akide şekerle içer çayını!
Hele birde kısır yapmakta üstüne yoktur Selma’nın!
Yanında acı biber turşusu hep vardır!
Bilir ki Sarıkamışlı acısız, kullanmaz çatalı kaçığı!
Bazen yorgun görür beni!
Bakarken yüzüme gençliğini savurur kardeşliğimize!
Yüzünde acıdan çizgiler belirir!
Gözlerimi hafif aralayıp bakarım yüzüne!
Nasıl kızgındır, anam gibi!
Hep söylenir, söylenir!
“Sen daha yeme, zayıflık uğruna öleceksin, öleceksin!
Hadi kalk gözümün önünde yede, inandır beni diyet yapmadığına! ”
“Allah’ım bu kadın başıma belamı! ” der yerim!
Nasılsa sonra yine içerim, maydanoz suyunu, kiraz sapı çayını!
Korkarımda, onu anam gibi görürken ha! ! !
Sonra dalıp giderim, bir ameliyat masasına!
Arpayı, buğdayı, taşı, çakılı önce birleştirir,
Sonrada onları alırım bıçak altına!
Düşünürüm;
Kardeşimden öte, candan öte! ! !
Anası arar beni!
“Selma’m gurbet eldedir; Sen kızıma sahip çık! ”
Anlamaya çalışırım birkaç kilometrelik gurbetleri! ! !
Bir muavin bağırır!
“Ben muavinlerin en yorgunu, en uzunuyum!
Boyum uzanır Edirne’den Sarıkamış’a, saatlerin otuzuyum! ”
Bir gurbet bağırır ardından!
“Bende otuz saatlik bir yolun gurbetiyim! ”
Selma’nın annesi bağırır yüreğinin en derinliklerinden!
Öyle uzun gelir ki sesi, Sarıkamış’tan Edirne’den,
Cevap bulurum kendime!
Gurbetin saati yolu mesafesi yoktur derim,
Yinede biraz şüpheliyim!
Bazen öğretmen babası anlatır, (Doğuyu, Güneydoğuyu.)
Yakınır! Anlatır!
Yargı vardır gözlerinde, sesinde, sözlerinde;
Suçu görev yaptığı, Diyarbakır’da, Mardin’de,
Ağrı’nın o ağrıyan adında arar!
Bir bir sanıkları kürsüye çıkarır!
“Ayşe’yi, Neşe’yi, Ahmet’i, Mehmet’i.” Anlatır,
Anadolu’da mektep mektep gezmiş öğret babası!
Çayımız soğur bazen!
“Şu çayın altını söndürme Selma,
Çay ağzı yakmazsa tat vermez! ”
Şimdi oda çayla yakıyor ağzını!
Şu kıtlamayı öğrenemedi haspam!
Tekrar dönerim öğretmen babasına!
Babası bir hışım, öfkeye at koşturarak anlatmakta,
Yılların birikimini tazyikli Fırat’ın sularına katmakta! ! !
Suçlu, ne Ağrı’nın adı, ne Diyarbakır, nede Mardin’in adıdır!
Suçlu, orda bir köy var uzaklarda,
O köy kimin köyüdür acaba diyen,
Meclisin umarsızlığıdır derim, bakışlarımda!
Anlattıkları karşısında eğilecek başımı, dimdik kaldırırım!
Siyasetin kat be kat yalanlarıyla kireçlenen boynum,
Sessizce “Gıcırdar” kulağıma!
Tüm aklımı bakışlarıma, duruşumdaki anlatışıma dağıtır,
Öğretmen amcaya çok şey anlatırım!
Bir tuval veririm eline, birde fırça!
Bir anda ressam oluverir öğretmen amca!
Yargısı aynı bilirim!
Sonra başlar ifade değişikliğine!
Anlatır gördüğü güzellikleri!
Bir anda kaydırırım gözlerimi
Ve dalıp giderim Ankara’ya!
Mecliste bir koltuk belirir, öfkeyle bakarım hedefine!
Elinde destansı kâğıdı okuyan,
Arada bir saniye başını kaldırıp,
Halka kaçamak bakan nutukçuya! ! !
Bir saniye boşluğa değil, dolu baksa,
Öfkeli bakışlarımı görecek onca kalabalık arasında!
“Görmez görmez” diyorum yanımdaki şapkalı amcaya!
Amca cevap veriyor!
“Kızım o elindeki kâğıda odaklı!
Okuyacak, kandıracak ve kendine alkış tutacak! ”
Soruyorum amcaya,
“Sende alkış tutacak mısın! ? ”
“Dünden bugüne alkış tutmasaydım,
O bugün elindeki kâğıda değil,
Halkının yüreğini, gözlerini, sözlerini okuyacaktı! ”
Bir anda kendime geliyorum!
Tekrar öğretmen amcaya dönüyorum!
Bakışlarımda bir miting alanı oluşuyor öfkemle!
Her bağıranı anlatıyorum gözlerimden!
“Ben halkım! Halkın sesiyim!
Haykırıyorum suçları suçluları! ! ! ”diyorum!
Amca bakışlarımda fışkıran aklın, zehrinde! ! !
Askılı açık saçık bir bayan bağırıyor, amcanın gözlerinde;
Diyarbakır, Mardin, Ağrıda çektiği sıkıntıları haykırıyor!
Derdi dekoltesinin özgürsüzlüğünde!
Ve şunu ekliyor!
“Sosyal hayat yok, sosyal hayat yok! ”
Arkada bir çanak kaçık sesi! ! !
Bir Anadolu kadını,
Yanında sümüklü, saçı başı dağınık dokuz körpesi!
Bir yandan bağırıyor!
“Hanım! Hanııım! Sen sosyal hayatı bırak ta,
Mutfağın isyandadır hayatı!
Kaşık, çatal, tencerenin kan ağlıyor aşsızlığı! ”
Bir yandan, yanındaki körpelerine,
“Ulan durun ağlamayın, eşeğin sıpaları! ”
Yan tarafta bir kadın, hemen yanındakine eğilerek,
“Bu yıl oylar kaç paradan gidiyor! ”
“Sadece kral değil, bütün halk çıplak” diyen, çocuk bağırıyor!
“Teyze savunma haklarınızı satıyorsunuz! ”
Kadın yanındakine dönerek,
“Çocuk işte, boş ver sen onu.
Duydun mu aşağı ki mahalleye kömür vermişler!
Bari bu yıl oylarımız karşılığında,
Kömür verseler de, çoluk çocuk ısınsak! ! ! ”
Çocuk yine bağırıyor!
“Teyze o kömürler savunma haklarınızı yakacak! ”
“Kadın arkaya dönüp, üff be sus sende çokbilmiş! ”
Çocuk yine amansız bağırıyor!
“Ben uçak istiyorum, ben uçak istiyorum! ”
O çocuğa hayalimde bir uçak veriyorum;
Çünkü merak ediyorum!
Uçağa binip nutukçunun yanından vızıldayıp geçiyor.
Maksadı fark edilmek! ! !
Nutukçu yanında sinek geçti sanır!
Ellerini burnundan, kulağından sallayıp,
Yanındaki korumalarına “Sineksavar yok mu?
Şu sinek canımı sıktı! ”
Bir yaşlı kadın bağırıyor!
“Mezar istiyorum mezar! ”
Bizim nutukçu hâlâ elindeki kâğıda odaklı! ! !
Çocuk yine bağırıyor!
“Köprü istiyorum köprü, birde paraşüt istiyorum! ! ! ”
Ben yine merak ediyorum;
Paraşütü ne yapacak acaba diyorum!
Hayalimde birde paraşüt veriyorum!
Aldığı gibi nutukçuyla beraber,
Uçurumdan aşağıya atıyor kendini!
“Ben hep aşağıdaydım senin umarsızlığınla,
Hadi sende, benle beraber düş aşağıya da,
Birkaç saniye olsa da, gör umursanmayışı ”diyor!
Duyan kim ey yaralı halk, duyan kim!
Nutukçunun görevi kendi yazdıklarını okuyup,
Mecliste daha bir yer etmek!
Elini umudun mendillerine açan ey halkımız;
Hakaret verecekler, haklarınızı değil,
Birde dilenci diyecekler!
Bu miting bitmez!
Çaylar bardakta soğur yine!
Selma gözüme bakarak,
Bakışlarımdaki kararlılığımda bir yönetmen görür,
Birde çevrilen film!
Ve tebessüm eder gizli gizli!
“Nasılda ressam yaptın babamı!
Bak sen babama, nelerde çiziyor!
Oysa o çizdiği çizgiler, onun değildi! ”
Sonra bu derin mevzuların cephanesini tüketiriz!
Kalırız tek tek kendi cephelerimizde!
Yine başa döner, çayımızı yudumlar, dostluklarda birleşiriz!
Selma bana, “Sarıkamış’ı anlat” der!
Öğretmen amca,
“Hadi yine kestiniz bileti Sarıkamış’a” der,
Çıkar gider emekliler parkına!
Sohbetler ilerlerken kapının zili, bir kemanın hüznünde çalar!
Selma’yla bu gelen misafiri bekler gibiyiz!
Beraber açarız kapıyı, gelen misafir, fasıldır!
Alırız onu da içeri!
Ben hemen karışırım fasıllın sesine!
“Ah edip inlerim gurbet elinde,
Uzaktan görünür benim dağlarım!
Yine hasret çöktü garip gönlüme,
Evimi yurdumu anar ağlarım! ”
Selma “Eledim eledim türküsünü söyler! ”
“Söyleme şu türküyü,
O türkü Sarıkamış dağlarınındır! ”derim!
Bir yanık kokusu, ey vah! Yine çaydanlıklar yanmış!
Bir iki kalaylattık, çaydanlıkları;
Baktık bu çaydanlıklarımızın kaderi değişmez,
Bizim sohbetlerimizin,
Fasıllarımızın derinlikleri değişmedikçe! ! !
Şimdi yanık çaydanlıklara bakıp,
Yarı buçuk özür mahiyetinde,
Kral çıplak diyen çocuğa yine mahcup bakışlar saçarak
Açıyor ve kapatıyoruz perdeyi!
Çocuk bakıyor gözlerimize ve
“ Sadece Kral Değil Bütün Halk Çıplak” Diyor! ! ! Takdir sizin!
DİLEK EJDER
(Not: Eski soyadı DİLEK FIRAT'TI)
Dilek FıratKayıt Tarihi : 14.7.2008 00:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!