Ütopik bir varsayımdır.
Biri iki, ikiyi üç
Üçü pek çok.
Görmek istiyorsanız
Sadaka verin!
Dilenenlerin arttığını görürsünüz.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ve bir onur...
Onur
Ona sunulanı
geri çeviren
yetim bir çocuk
bakışında gizliydi,
gözlerinden yaş olup
akan yüzüne.
Hak etmediği
payeleri omzuna
takanda değil;
övüldüğünde
kırmızıyı
katanda gizli
yüzüne…
Saygı ve sevgilerimle...
Şiirde estetik kadar öğreticiliği de hedefleyen farklı tondaki kendinize ait üslubunuzla yazdığınız şiirler çok güzel sorgulamalarla ışık tutuyor bizlere.Düşündüğünüz ve düşündürdüğünüz için teşekkürler.Tam puan.Saygılarımla...
USTA KALEMİNİZDEN ANLAMLI VE HARİKA BİR ŞİİR OKUDUM BAYRAM HOCAM. KUTLUYORUM. SAYGILAR...
Emek/sermaye çelişkisinin uzlaşmaz boyutlara ulaştığı bir süreçte,toplumun en alt kesimini oluşturan bu yeni kimlik gariptir ki ikdidarları da belirliyor.Olaya ''hayır kazanma''yaklaşımıyla bakan siyasi bezirganlar kendilerine tabi olacak bu sadakacı takımını hem yaratıyorlar hem de onları sırtından trilyonlar vuruyorlar.Vurguncu düzenin bu alt kimliği kömür kandırmacasıyla ömürlerinden olurlarken ,ulusal değerlerimiz ve Cumhuriyet,aydınlanma,devrimler gibi türlü kazanımlar günden güne kan kaybediyor.Yoksul ve yoksunluk üzerine kurulu bu yeni ekranın yakın çekiminde gariptir ki siyasi ve bürokrat dilenciler ,cebi delik takımıyla yan yana poz vermektedirler.Şiirden bana ulaşan ileti bu olsa gerek.Tebrikler.Her zamanki gibi çok çok başarılısın Sevgili Kardeşim.
Nasıl bir düzen bu vermesen de zorluyor insanları
Camiye gidiyorsun yakıt parası, Okula gidiyorsun aidat v.s kapının önünde su patlıyor belediye makpuz bırakıp gidiyor sokaklara kaldırım yaılıyor ayrıca onun parası isteniyor peki bizlerden toplanan vergiler neden toplanıyor sokaklarda sadaka isteyenler harıç hangisine ne verip kurtaracaksın ???????
Güzel bir konuya değinerek mükemmel bir anlatımla işlemişsiniz sizi kutlar saygılarımı sunarım
Güzel ve anlamlı çalışmanız için kutluyorum hocam. çok güzel bir konuya değinmişsiniz.Saygılarımla.
Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin benden önceki arkadaşımızın dediği gibi yoksula fakire fukaraya tabiki dinimizin gereği sadaka vermek gerekir bir hadisi şerifde VEREN EL ALAN ELDEN İYİDİR der tebrikler güzel eserinize kaleminiz daim olsun
Siz inanmak zorunda değilsiniz fakat Sadaka bir ibadettir…Tabi gizli olursa…Zaten gösteriş yapan faydasını göremez
İnfak ediniz. Kur'an, iman ve namaz'dan sonra üçüncü olarak infakı yani karşılıksız vermeyi sayar. Allah insanları mallarıyla ve canlarıyla sınamaktadır. Mal sınavını geçemeyenler, can sınavına girmeye hak kazanamayacaklardır. Tıpkı Kabil gibi. O, mal sınavını veremedi ve kaybetti. Habil ise mal sınavını verince can sınavına girdi ve onu da kazanarak 'şehadetname'sini aldı.
İnfak Kur'an'da Allah için vermenin genel adıdır, înfakın farz olanına zekat, nafile olanına SADAKA denilir.
Bir şairin şiiri aklıma geldi paylaşmak istedim…
Biraz Tefekkür
İcatlar çıldırmış, fetvalar bitmiş,
Neye gümandayız biraz tefekkür…
Sadaka veremez ömrü de gitmiş,
Ahir zamandayız biraz tefekkür…
Fetvalar verilir televizyondan,
Verenler habersiz dinden imandan.
Bu da işarettir ahir zamandan,
Kurtla dumandayız biraz tefekkür…
Lüks olmuş namazlar, gürültü ezan,
Kendisi böğürür, sesi borazan,
Suç olmuş dürüstlük, adı da sazan,
Suda samandayız biraz tefekkür…
Diz çökmez miraca, gider ütüsü,
Okuyacak kızım, engel örtüsü,
Nefsinin uşağı, Şeytanın hası
Ahla âmândayız, biraz tefekkür…
Şebek gibi adam, oynar her dalda
Bir eli yağdadır, bir eli balda,
Çalmışlar ailece, dolaşır dilde,
Hasta dermandayız, biraz tefekkür…
Ömer’im düşündüm, boynumu büktüm,
Biraz sinirlendim biraz yaş döktüm,
Kör ettim Şeytanı mahsulü söktüm,
Haktan fermandayız biraz tefekkür…
Ömer Ekinci Micingirt
harika bir elestiri siiri...tebrikler
Bu şiir ile ilgili 21 tane yorum bulunmakta